Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Şubat '14

 
Kategori
Tarih
 

Eğrisiyle, doğrusuyla Osmanlı...

Eğrisiyle, doğrusuyla Osmanlı...
 

1876 Meşrutiyet Anayasası; Osmanlı Devleti'nin "Osmanlılık" belgesi...


"OSMANLI " VE "OSMANLI DEVLET YÖNETİMİ"...

"Osmanlı", kan bağı ya da evlilik yoluyla birbirine bağlı olan kişilerin ortak adı; bir hanedanın simgesi idi. "Osmanlı Devleti" de, aynı kandan gelen kişilerin birbiri ardınca, bazen sorunsuz, bazen de kardeş ve oğulların öldürülmesi pahasına yönetime el koymaları ile idare edilen bir devlet idi.

Bazı tarihçiler tarafından, doğaya, sanata ve bilime verdiği değer ile anılan ve İstanbul'un fethiyle, Osmanlı'nın Batı'dan etkilenmesinin kapısını açan Fatih Sultan Mehmet, Kanunname-i al-i Osman adlı yasasının, "...ve her kimseye ecdadından saltanat müyesser ola, karındaşlarını nizam-ı  alem için katletmek münasiptir. Ekseri ulema dahi tecviz etmiştir anında amil olalar" şeklindeki "kardeş katli" maddesi ile, kardeşin öldürülmesini yasallaştırmıştır.(1)

Hükümdarın dışında, devlet kademelerinin çoğu da, hanedan ile uzak-yakın akrabalık ilişkisi olan kişilerin elinde bulunmaktaydı. Halktan olmayan devşirmeler ise, hanedanın yakın koruyuculuğunu yapmaktaydı.

İdare edilenlerin -- tebaanın --  "Osmanlı" sıfatları ise tamamen yakıştırma idi. Meşrutiyet yıllarına kadar, devlet yönetiminde hiçbir hakkı ve katkısı olmayan halk; çalışan, vergi veren ve askerlik yapan kişilerdi. Bunlar, çeşitli millet ve dinlere mensup olup yönetim tarafından "Osmanlı" görülüyordu.

"OSMANLILIK", SOSYOLOJİK ANLAMDA BİR MİLLET MİYDİ?

Nail Kubalı, "Osmanlılığın", sosyolojik anlamda  bir millet olmadığını, Osmanlı idaresi altında yapay bir siyasi topluluk olduğunu ifade etmektedir.(2)

Tarık Zafer Tunaya'nın görüşü ise şöyledir : "Osmanlı Devleti'nden söz edilebilir, 'Osmanlı milleti' ise, ne kadar söylenmiş olsa da yoktur. 'Osmanlılık', siyasal, ekonomik ve hukuksal anlamıyla milli bir gerçek olamamıştır "(3)

Bununla beraber, uygulamada "Osmanlı"  deyişi, etnolojik anlamda olmasa bile siyasi anlamda "millet" kavramını karşılamıyordu. Tanzimat Fermanı, din ve milletine bakmaksızın  tüm Osmanlı tebaasına atıfta bulunuyor ve Osmanlı tebaası ve halkı için "Osmanlı milleti" diyordu.

1876 Meşrutiyet Anayasası, üç kıtaya yayılmış bulunan, çeşitli millet ve dinden insanlardan oluşan imparatorluğun çözülmesini önleyecek bir içerik taşıyordu...Amacı, imparatorluktan ayrılmak isteyen tebaayı, menfaat bağlarıyla bağlayıp, imparatorluğun dağılmasını önlemekti...Bu anayasa, bir anlamda, "Osmanlılık" düşüncesinin bir belgesiydi...

 Daha sonraki dönemde, İttihat ve Terakki Deneği'nin yayın organı olan "Meşveret" dergisinde, derneğin amacı açıklanırken, "şu veya bu eyalet için değil,bütün imparatorluk için; tek bir millet için değil, Musevi, Hırıstiyan, Müslüman bütün Osmanlılar için ıslahat istiyoruz" deniliyordu.(4)

Tunalı Hilmi de, İttihat ve Terakki'nin düşüncelerini paylaşarak "Osmanlılığı" şu şekilde tanımlıyordu : "Osmanlılık, Türklük demek değildir. Ne kimseye zarar verir ne de bir milliyete dokunur. Arnavut, Ermeni, Bulgar, Pomak, Tatar, Türk, Acem, Arap, Gürcü, Laz, bunların hepsine yakışacak ad 'Osmanlı'dır.(5)   

"OSMANLILIK", SİYASİ BİR İDEOLOJİ MİYDİ?

Enver Ziya Karal, "Osmanlılık" fikrinin, Meşrutiyet idaresine dayanan siyasi bir ideoloji olduğunu yazmaktadır.

Ancak, 19. yüzyılın düşünsel yapısı ve değer yargıları, bu tür bir akımın gelişmesine uygun değildi. Çünkü bu yüzyılda başlayan "ulusçuluk" akımı,  bu şekil bir bütünlüğü olanaksız kılıyordu.

Yusuf Akçura, 1904'de Kahire'de yayınlanan "Üç tarz-ı Siyaset" adlı makalesinde, "Osmanlılığın" birleştirici ve yaşatıcı bir değer olduğuna inanmadığını belirtmiştir. Meşrutiyete dayanan Osmanlı milliyeti şuurunun, Osmanlı toplulukları tarafından henüz benimsenmemiş olduğunu ileri sürmüştür.(6)

Nitekim, Avrupa'dan 120 yıl kadar sonra "Osmanlı'ya" da yayılan "ulusçuluk" akımı, önce Hıristiayan uluslarını etkilemiş ve bu uluslar, kendilerini Osmanlı değil, Yunanlı, Sırp, Bulgar ve Ermeni olarak görmeye başlamışlardır.

Balkanlı bir Hıristiyan mebus olan Yorgi Başo, "ben Osmanlı Bankası kadar Osmanlıyım"(7) şeklindeki sözleri, Osmanlılığın çözülmesinin simgesel belirtisi olmuştur.

Daha sonra, "Türk-İslam" birliği ile temellendirilmek istenen Osmanlılık, İkinci Meşrutiyet'in getirdiği düşünce sistemi ile "Türkçülük" ve "İslamcılık" unsurlarına ayrılarak varlığını yitirdi.

Böylece, "çok uluslu ve çok dinli bir  imparatorluğun hükümdar hanedanına ortak bir bağlılık içinde yaşanacak hür, eşit, ve barışçıl bir uluslar birliği" şeklindeki "Osmanlı" rüyası da ebediyen sona erdi.(8)

Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşü ardından kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin, "Türk  ulusçuluğu"nu temel yapan bütüncül yapısı, "Osmanlılığı" bir daha canlanamayacak şekilde tarihe gömdü...

SONUÇ :

Acaba, diyorum, "Osmanlılık", gerçekten  tarihe gömüldü mü; yoksa, "Osmanlılık rüyası"  başka bir "ad" ve "şekilde" görülmeye devam mı ediyor?

 

cdenizkent

 

-------------------------------- :

(1) Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, "Kanunlaşma Hareketleri ve Tanzimat", Tanzimat-1, 1940, s.157

(2) H. Nail Kubalı, Türk Devrim(İnkılap) Tarihi, İstanbul; 1973, s.87

(3) Tarık Zafer Tunaya, Siyasal Kurumlar ve Anayasa Hukuku,5.b. İstanbul:1982,, s.660

(4) Ramsaur, E.E. "The Young Turks", 1957'den, Prof. Dr. İlhan Akın, Türk Devrim Tarihi,4.b, İstanbul : 1999.ss.62-63

(5) Tunali Hilmi, Risale(Hutbe)'den Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, cilt VIII.3.b. Ankara; Türk Tarih Kurumu, s.530

(6) Enver Ziya Karal, A.g.y.  ss. 530-534

(7) Talat Paşa, Talat Paşa'ın Hatıraları, İstanbul :1946'dan Bernard Lewis, Modern Türkiye'nin Doğuşu, Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayını,1988, s.217

(8) Ziya Gökalp, Türkçülüğün Esasları,2.b. İstanbul: Milli Eğitim Basımevi, 1972, s.41

 

NOT : Bloğumda "koyu ve italik" harflerle vurguladığım terlerin aynen çıkmasını blog yönetiminden rica ederim...Selamlar.

 

 
Toplam blog
: 979
: 1425
Kayıt tarihi
: 11.12.07
 
 

İstanbul doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimi İstanbul'da tamamladım. İstanbul Üniversitesi'nde..