Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Temmuz '11

 
Kategori
Siyaset
 

Eh… Herkes biraz kendine göre kabadayıdır…

Eh… Herkes biraz kendine göre kabadayıdır…
 

AKP, Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik Başkanlığında ve Başbakan Yardımcıları Bülent Arınç, Beşir Atalay ve Bekir Bozdağ, Adalet Bakanı Sadullah Ergin, TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu, Adalet Komisyonu Başkanı Ahmet İyimaya, Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik ile TBMM Grup Başkanvekili Mahir Ünal’ın katılımıyla Anayasa komisyonu oluşturuyor.

Bunun üzerine CHP Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan, yeni anayasa hazırlığı için tamamı AK Parti’li üyelerden oluşan bir komisyon kurulmasına tepki göstererek “Yeni bir anayasa istiyorsanız 326 ile kabadayılık yapamazsınız. Bizim yanımıza zihniniz temiz gelmelisiniz” demiş.

CHP’nin “Hazır metinle dayatmayı kabul etmeyiz” çıkışı üzerine, AKP Anayasa Komisyonu başkanı Ömer Çelik ve Başbakan Yardımcısı Bekir BOZDAĞ’dan açıklama geldi.

Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik, “Yeni anayasa yapma iradesinin zemini TBMM’dir. Takvim, içerik ve yöntem TBMM’de siyasi partilerin oluşturacağı iradeye bağlıdır. ‘Bir anayasa metni oluşturalım, bunu siyasi partilere götürelim’ gibi bir düşüncemiz yok” diyor.

Anayasa Komisyonu Koordinatörü Bekir Bozdağ ise “Biz yeni dönemde dayatacağımız bir anayasa taslağı hazırlamıyoruz. Biz ders taslağımızı kendimiz için hazırlıyoruz, başkaları için hazırlamıyoruz” diyor.

Benim “Anayasa” konusundaki “Temel düşüncem”, doğru veya yanlış, hep şu olmuştur.

TBMM, mevcut anayasa hükümleri içerisinde oluşmaktadır. Zaten oluşan TBMM’nin üyeleri de bu anayasadaki yemini ederken “…Anayasa’ya bağlı kalacağıma…” diye yemin etmiyorlar mı? O halde TBMM çatısı altında “Yasama görevini” yerine getirirken de mevcut anayasa’ya sadık kalmaları gerekiyor. Dolaysıyla anayasamızın ilk üç maddesini değiştirme, değiştirmeyi bir tarafa bırakın, akıllarından bile geçirme gibi bir durumları söz konusu değil. Bir başka anlatımla, TBMM üyeleri, anayasanın ilk üç maddesi yerinde kalmak, diğer maddeleri de ilk üç maddeye aykırılık göstermemek kaydıyla istedikleri gibi değiştirebilirler. Bugüne kadar yapılan da zaten bu. Hani ikide bir “Bu anayasa asker anayasasıdır” diye karşı çıkılan anayasada, 17 kez değişiklik yapılarak neredeyse yarıya yakın maddesi yeniden yazılmadı mı?

O zaman “Yeni” kelimesini kullanırken doğru ve yerinde kullanacağız. Yani “Yeni anayasa yapacağız” demeyeceksiniz de “Anayasada yeni değişiklikler yaparak, günün koşullarına uygun hale getireceğiz” diyeceksiniz.

Rahmetli Adnan Menderes’in, zamanın birinde meclisin “Gazını almak” için kürsüye çıkarak “Siz isterseniz hilafeti bile geri getirirsiniz” demesi gibi, “376 sayısını buldum, istediğim anayasayı yaparım” deme yetkisine sahip değilsiniz.

TBMM’nin, anayasa’da o 3 madde orada dururken ve o anayasa kurallarına göre “Yasama yetkisini” kullanarak “Yeni anayasa” yapma yetkisi yok.

Yaparsanız olur mu?

Elbette olur, asker darbe yaparak “Yeni anayasa” yapıyorsa, yapılacak “Yeni anayasa” da “Sivil darbe” anayasası olur, o kadar.

Denebilir ki “Efendim… 1982 anayasası askeri darbe ürünüdür tamam, ama milletin yüzde 92 oyu ile de kabul edilmiştir. Yeni yapılacak sivil darbe anayasasını da millete götürür onaylatırız.”

Bu da olur, itirazım yok, ancak “İtirazi bir kaydım” olur. Toplum olarak tarihin geçmişinden ders almamış oluruz o kadar…
Yani “Bunun adı odun, ben yaptım oldu” olur…

Şimdi gelelim benim "doğrudur” dediğim düşünceme…

Öncelikle anayasanın ilk üç maddesinin değiştirilemeyeceği yolundaki düşüncem kesin. O kaydı koyduktan sonra, şöyle düşünüyorum.

Anayasa gibi bir metinin aceleye getirilme gibi bir lüksü yoktur. Bu metin, bütün toplumu ve özellikle de “Devletin geleceğini” ilgilendirir. Öyleyse “Doğru” olarak yapılacak olan da, siyasi partilerin, sivil toplum örgütlerinin, üniversitelerden uzmanların “Önyargılardan uzak ve tamamen zihinleri boş” olarak oluşturulacak bir kurulda işe başlanır. Toplumun yapısı, devletin bekası öne çıkartılarak ki bu iki koşul çok önemli, bunlar dikkate alınarak “Anayasa” yapılabilir ve bu anayasaya da “Yeni” denilebilir. İşte bu anayasa metninin, TBMM’de 550 oy ile de çıksa, illa ki “Milletin onayına” da ihtiyacı olacaktır, olmalıdır da.

O halde, AKP’nin kendi içinde komisyon oluşturması “Önyargılı gelecekleri” endişesini yaratacağından yanlıştır. Diğer yandan oluşturulan komisyonun başkanı sıfatıyla dediği gibi “Bir anayasa metni oluşturalım, bunu siyasi partilere götürelim gibi bir anlayışımız yok” düşüncesi de çelişkidir.

Bakın “Son söylem” olarak Başbakan bu konuda “Bizim anayasayla ilgili çalışmalarımız her siyasi partinin yapmasını arzu ettiğimiz çalışma. Biz dersimizi çalışıyoruz. Bununla bir çerçeve oluşturacağız. Daha önce yaptığımız bir çalışma vardı ama bu sürede Türkiye’de birçok şey değişti” diyor.

Başbakan bir konuda doğru söylüyor, “Türkiye’de birçok şey değişti” sözü doğru. Ancak değişmeyen tek şey var, o da başbakanın kendisi. İfadesinin eğer “Tercümeye” ihtiyacı varsa ki var, o da şu: Ben istediğim gibi anayasa yaparım, isterseniz gelir siz de ortak olursunuz.

Yeni oluşan TBMM’nin ilk gündem maddelerinden birisi “Anayasa” ise, yapılacak anayasanın “Devletin” ve “Milletin” anayasası olması zorunludur. Doğru yöntem ise “Başından itibaren” birlikte hareket etmektir. Bu yönden de Sayın Başbakan’ın biraz daha değişip gerçek “Usta” olması gerekir, ama…

O “ama” noktası, zaten olayın bittiği yerdir.

Başbakan “Kabadayılık” konusunda çıraklığını belediye başkanlığında bitirdi, kalfalığına ise başbakanlıkta sürdürdü… Şimdi “Ustalık” dönemiymiş…

Yanlış…

Başbakan, baştan beri bu konuda zaten “Usta” idi, değişen bir şey ne yazık ki yok…

Benim açıklamaya çalıştığım davranış veya benzer oluşumlar dışındaki her davranış ve oluşum, gelecekte yine anayasayı tartışmalı hale getirecektir. Tartışmalı hale getirmemek için de hiç kimse, ama hiç kimse veya topluluk, CHP Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan’ın da dediği gibi “Kabadayılık” etmeye kalkışmamalıdır.

Peki ya “Kabadayılığa soyunan” olursa?

Eh… Herkes biraz kendine göre kabadayıdır…

27 TEMMUZ 2011
İBRAHİM PEKBAY

 
Toplam blog
: 1104
: 918
Kayıt tarihi
: 28.01.07
 
 

Emekliyim ama “Tekaüt” değilim. 1961 yılından beri değişik “Anadolu” gazetelerinde yazdım. 1984-8..