- Kategori
- Anılar
- Okunma Sayısı
- 398
Ehl-i keyifiz vesselam.

ALMANYA
Fransa , Avrupa Ülkeleri içerisinde- insanlarıyla ve gelişmişlik itibarıyla- Türkiye'ye en çok benzeyen ülkedir.
Hatta aşağıda arzedeceğim konular bakımından biz Fransa'nın epeyi ilerisinde sayılırız.
Bir kere biz, teknolojiden pek anlamasak da kullanmaya pek meraklıyız. 2003 sonlarında Fransa'dan döndüğümde çok şaşırmıştım. Zengin-fakir herkesin elinde son model telefonlar vardı. Hele gençler, fotoğraf çeken telefonu olmayan akranlarını dövüyorlardı. Çanak antenler, dijital yayınlar almış başını gitmiş, bir çanakkesmediği için bazıları çifter çifter taktırıyorlardı. Fakirlikten, işsizlikten kırıldığı söylenen Doğu ve Güneydoğu
Anadolumuzda bile, televizyonlardan görebildiğimiz kadarıyla, evlerin toprak damları sıra sıra çanak anten diziliydi.
İnternet deseniz hiç aşağı kalır mı? Sokak araları bile İnternet Kafe kaynıyordu. Orta yaşta olanlarımız da bir becerebilse Türkiye herhalde internet kullanımında dünya birincisi olurdu. Ama tabii bilimsel amaçla kullanımda değil; Oyunda, küfürleşmede ya da "Fener naaaptı bu hafta ? Cimbom nasıldı ama? " gibi amiyane
sohbetlerde.
1997'de Fransa'ya gittiğimde çatıların üzerinde bizim eskiden kullandığımız yatay uzun çubuklu antenlerigörünce hayret etmiştim. Çanak anten çok azdı. Onlar da genellikle Türk evlerindeydi. Toplu konutlarda Türk evleri çanak antenlerinden seçilirdi. Bazı Fransızların hala siyah- beyaz televizyon kullandıklarını öğrenince de
hayretim bir kat daha artmıştı.
Fransızların çok azında cep telefonu vardı. Onlar da bizim takoz dediğimiz cinstendi. Ama bizim gençlerin elinde muhakkak son model telefon olurdu.
Dönüşümde Türkiye'ye uyum sağlamakta epey zorlandım. Kocaman çanağı getirmek zor olacağındanson güne kadar kullandığım analog anten kutusunu getirmiştim. Bir gün, şuna bir çanak uydurayım da seyredeyim
diye televizyon tamircisine götürdüğümde bana " Oğoooo Hocam ! Sen naaapıyorsun şimdi herkes dijitale geçti" dedi. Kendi kendime " Vay anasını Fransa'yı geçmişiz" dedim.
Oradan bari şu şarjı bir günde boşalan telefonuma yeni bir pil taktırayım diye bir telefon tamircisine yöneldiğimde; O da " Hocam bu telefonları artık kullanan yok at sen bunu " deyince bizi Avrupa Birliğine Almayanlara söve saya çıktım dükkandan.
Hatta aşağıda arzedeceğim konular bakımından biz Fransa'nın epeyi ilerisinde sayılırız.
Bir kere biz, teknolojiden pek anlamasak da kullanmaya pek meraklıyız. 2003 sonlarında Fransa'dan döndüğümde çok şaşırmıştım. Zengin-fakir herkesin elinde son model telefonlar vardı. Hele gençler, fotoğraf çeken telefonu olmayan akranlarını dövüyorlardı. Çanak antenler, dijital yayınlar almış başını gitmiş, bir çanakkesmediği için bazıları çifter çifter taktırıyorlardı. Fakirlikten, işsizlikten kırıldığı söylenen Doğu ve Güneydoğu
Anadolumuzda bile, televizyonlardan görebildiğimiz kadarıyla, evlerin toprak damları sıra sıra çanak anten diziliydi.
İnternet deseniz hiç aşağı kalır mı? Sokak araları bile İnternet Kafe kaynıyordu. Orta yaşta olanlarımız da bir becerebilse Türkiye herhalde internet kullanımında dünya birincisi olurdu. Ama tabii bilimsel amaçla kullanımda değil; Oyunda, küfürleşmede ya da "Fener naaaptı bu hafta ? Cimbom nasıldı ama? " gibi amiyane
sohbetlerde.
1997'de Fransa'ya gittiğimde çatıların üzerinde bizim eskiden kullandığımız yatay uzun çubuklu antenlerigörünce hayret etmiştim. Çanak anten çok azdı. Onlar da genellikle Türk evlerindeydi. Toplu konutlarda Türk evleri çanak antenlerinden seçilirdi. Bazı Fransızların hala siyah- beyaz televizyon kullandıklarını öğrenince de
hayretim bir kat daha artmıştı.
Fransızların çok azında cep telefonu vardı. Onlar da bizim takoz dediğimiz cinstendi. Ama bizim gençlerin elinde muhakkak son model telefon olurdu.
Dönüşümde Türkiye'ye uyum sağlamakta epey zorlandım. Kocaman çanağı getirmek zor olacağındanson güne kadar kullandığım analog anten kutusunu getirmiştim. Bir gün, şuna bir çanak uydurayım da seyredeyim
diye televizyon tamircisine götürdüğümde bana " Oğoooo Hocam ! Sen naaapıyorsun şimdi herkes dijitale geçti" dedi. Kendi kendime " Vay anasını Fransa'yı geçmişiz" dedim.
Oradan bari şu şarjı bir günde boşalan telefonuma yeni bir pil taktırayım diye bir telefon tamircisine yöneldiğimde; O da " Hocam bu telefonları artık kullanan yok at sen bunu " deyince bizi Avrupa Birliğine Almayanlara söve saya çıktım dükkandan.
Önerilerine Ekle Beğendiğiniz blogları önerin, herkes okusun.

is icabi ayda en az bir kez Fransa'ya giden biri olarak da yazinizi severek ve bir o kadar da düsünerek okudum...güzel yazmissiniz...tebrikler...saygiyla
Brainstorm 17.04.2008 22:25- Cevap :
- Geri kalışımızın baş nedenlerinden biri de savurganlık değil mi? Teşekkür ederim. Selamlar. 18.04.2008 11:22
maalesef ve ne acıdır ki durum bu.Hatat çok az bir kısmını anlatmışsınız.Durum çok daha vahim aslında.Belki çok klasik olacak ama tek sorunumuz bilinçsizlik ve eğitimsizlik.Avrupa'nın iyi değil kötü yönlerini almışız hep.İnsanlar bitmez tükenmez bu lüks,bohem özentilerinde boğulacaklar emin olun... saygılarımla
aysun alp 16.04.2008 10:08- Cevap :
- Bu sebepten torunlarımızın torunları bile borçlu doğuyor. Bir de üstüne kredi kartları, deymeyin gitsin. Selamlar. 16.04.2008 14:46
Facebook hesabınızla yorum yapın, daha çabuk onaylansın!