Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Nisan '12

 
Kategori
Sinema
 

Einstein and Eddington

Einstein and Eddington
 

Einstein and Eddington” başlığı ile, genel görelilik kuramının öyküsünün anlatıldığı biraz biyografik, tarihsel bir film tanıtımını görünce “sıkılır mıyım acaba” diyerek oturdum filmin başına.

Ne sıkılması?

Albert Einstein …

Tüm dünyada bilim dışı çevrelerce de bu kadar tanınıyor ve seviliyor olmasının nedeni sadece bilime yaptığı dâhiyane katkıları mı acaba?

Bence değil.

Einstein tutkulu bir dahi. Bu tutkusu sadece bilim ve fizik kanunlarını altüst edecek kuramlar geliştirmesiyle de sınırlı değil. Onun dehasının renkli yansımalarını sosyal, siyasal, dinsel ve kişisel konulardaki tutumlarında da gözlemliyoruz. Ve onu bu nedenlerle de daha çok merak ediyoruz.

Dağınık saçları, muzip bakışlarıyla kameralara dilini çıkardığı, dalgasını geçtiği o meşhur fotoğraf karesindeki çılgın bilim adamı, yaşadığı aşklarla da her zaman ilgi odağı olmuş.

*****

1. Dünya savasında Almanya ve İngiltere iki düşman ülke.  Alman-İngiliz düşmanlığı bilime de yansımış ve oluşturulan teoriler , kuramlar birer savaş haline dönüşmüş.  Alman bilim adamlarına o yıllarda dayatılan en büyük düşünce, Newton'un yer çekimi ile ilgili teorilerinin yanlışlığını ispatlamak. Einstein bu nedenle Münih Üniversitesine davet edilir.

Almanların ilk defa zehirli gaz kullanarak binlerce kişinin ölümüne neden olduğu Ypres şehrindeki facia da, yakınlarını bu savaşta kaybeden İngiliz bilim adamlarının bilimsel tarafsız bakış açılarını olumsuz etkilemiş. 20. yüzyılın en iyi gökbilimcisi Arthur Stanley Eddington’ da Ypres de asker olan sevdiğini kaybeden bir diğer bilim adamı.

Eddington'ın acısını, ve Einstein'ın bilimin savaşta insanların ölümüne hizmet etmesindeki çaresizliğini hissediyor insan filmi izlerken.

Bu iki düşman ülkenin bilim insanını buluşturan ise içlerindeki bilime ve gerçeğe ulaşma aşkları.

Einstein, uzunca bir süre, izafiyet teorisi üzerinde çalışıyor ve bir noktada tıkanıyor. Bu süre, hemen hemen 9 yıl ve bu süre içinde hiçbir yayın yapmamış. Kafasında sorular var ama cevaplar daha yeni şekilleniyor.

İşte tam bu noktada yolladığı mektuplardaki sorular ile İngiliz bilim adamı Arthur Eddington, Einstein’ın tıkanıklığı aşmasına yardımcı olur.

Filmde , bu iki bilim insanının Newton'un yerçekimi kuramını nasıl yanlışladıkları ve genel görelilik kuramı süreci basitçe gayet güzel anlatılıyor. Ben bile anladım.

Filme bir belgesel ya da biyografi demek doğru değil sanırım. Bilim tarihindeki bir süreci anlatmasının yanında  iki bilim insanının aşk ve acıyla kurgulanmış "insan" taraflarına ışık tutan bir dram filmi bu .

Einstein'ın çalışma biçimi, günlük yaşamı, dünya görüşü hakkında da ciddi ipuçları veriyor. Einstein'ın ve Eddington'ın bilim uğruna dönemlerindeki sabit fikirlerden uzaklaşmış özgürlükçü düşünceleri gerçekten çok etkileyici bir şekilde aktarılmış.

Ve duygusal dünyaları…

Eddington naif bir İngiliz. Din konusundaki çelişkilerini  bilimsel bakış açısıyla harmanlayabilmiş, aşmaya çalışmış. Gay olduğu vurgusu filmde çok gerekli miydi bilmiyorum. Ama seven , sevdiğini kaybeden ve acı çeken bir insandı izlediğimiz.

Einstein bilimde olduğu gibi aşkta da tutkulu. Ama galiba bilim aşkı her zaman  önde gelmiş onun için.

Bilimle sevişirken, kadınlarını dışlamış. Onlarla paylaşmamış. Hem karısında hem de daha sonra aşık olduğu Elsa da bu dışlanmışlığın kırgınlığını görüyoruz film de.

Yönetmen Philip Martin.  Andy Serkis,  Einstein rolüyle çok sevimli ve çok başarılıydı. David Tennant’da Arthur Stanley Eddington rolüyle.

“Sıkılırmıyım ki” diye başladığım film aktııı gitti…

Tijen Taşlı- İzmir

 
Toplam blog
: 156
: 2800
Kayıt tarihi
: 03.04.07
 
 

SÖZ UÇAR, YAZI KALIR. 9 Eylül Ünv. İşletme mezunu, 9 Eylül Ünv.Sosyal Bil. Ens.Sağlık Kurumla..