Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Eylül '10

 
Kategori
Sosyoloji
 

Ekinlerlerarası ilişkiler: erime veya bütünleşme

Karmaşık ekinselel çeşitlilikle donanabilen ve etkili bir biçimde yönetebilen bireylere gereksinim hızla artıyor. Dünya giderek daha çok küçüldükçe ve her bir bölgesi daha fazla çok- kültürlü duruma geldikçe, başarı yalnızca ekinlerarasında hem ulusal hem de uluslararası kuruluşların sorunlarına uygun bir biçimde yanıt verme becerilerine ve anlayışına sahip olan bu profesyonellerin olacaktır.

Erime ya da eritme kavramları bir grubun ekinsel ayırt edici özelliğinin çoğunluğu oluşturan toplumla karşı karşıya geldiği zaman ya kaybolduğu ya da terkedildiği süreci tanımlamak için kullanılır. Bütünleşmenin tersine, değişik grupların bireysel ayırdedici özelliklerinin toplumsal yaşama girmede engel olarak görülürken, toplumsal davranışların baskın ölçütlerine uyumla ilgili zor altıda istetilmesi yoluyla erimeye zorlanır.

Bu kavramlar arasındaki bir başka fark, eritme temel olarak davranışsal, dilsel ve dinsel değişiklikleri yaparken bütünleşme farklı gruplar için toplumsal, ekonomik ve siyasal koşullar oluşturmak anlamına gelmektedir. Başka bir deyişle, eritme kavramı kimlik değişikliklerini anlatırken 'bütünleşme’ kavramı toplumsal değişim kavramını anlatıyor.

Eritme ya bireysel tercihler veya ekinsel, dilsel ya da dinsel uyum amaçlı siyasal kararlar dayatması sonucu olabilir. İkinci durumda, eritme bu alanlarda çeşitliliklere ve farklılıklara çok az bir yer bırakan siyasal karar ve toplumsal ölçütlerle zorlanır. Bireysel kararlar sonucunda olan eritme türü bile çoğunluk toplumunun doğrudan ve/veya dolaylı uyarlama ve uyum istekleriyle ilgili olduğu görülmesi gerekir.

Eritme mi yoksa bütünleşme mi?

Birçok araştırmacılar eritme kavramı ile ilişkili bir dizi sorunlar belirtiyorlar. Bütünleşme ve eritme arasındaki farkın her zaman açık olmaması bir sorundur. Bütünleşme söylemleri arkasında, örneğin bu üstü kapalı belirtilen eritme istekleri veya beklentileriyle sonuçlanabilir.

Örneğin, bu bütünleşme zorlukları veya bütünleşme derecesi ile azınlık grubunun çoğunluktan ayrılmasının ne denli olduğuna bağlı olarak tanımlanması sıradışı değildir. Böyle durumlarda, nüfusun çoğunluğunun davranış biçimlerinin başarılı bir bütünleşme için standart olduğu konusunda üstü örtülü bir varsayım vardır.

Eritme ve eşitsizlik

Toplumsal, siyasal ve ekonomik kaynaklardan daha çok davranışları içeren uyum talepleriyle eritmenin eşitlik çabalarından daha çok toplumsal ve siyasal denetimin bir ifadesi olduğu söylenebilir.

Böylece, dil, din ve davranışsal erime ile ayrım yapılan yaşam ya da çalışma koşullarıyla uyumludur. Erime ayırt edici ekinselel özelliklerin ortadan kaldırılmasına yol açsa bile, bunun bir sonucu olarak farklı toplumsal gruplar arasında toplumsal, siyasal ve ekonomik eşitsizlik var olmaya devam eder.

Tercihli yorum ve yetki hakkı

Tercihli yorum hakkı, yani toplumsal ilişkileri tanımlamaya ve adlandırmaya geldiğinde gerçeği yorumlama ve tanımlama yetkisi orta bir bakış açısındandır. Bu, toplumun farklı kesimleri arasında var olduğu gibi, özellikle böyle bir eşitsiz güç dağılımı gerektirecek ilşkiler için geçerlidir.

Bazı çalışmalar eritme düşüncesi arkasında bir grup, genellikle çoğunluk kültürü, güç ve olanakları azınlık grupları için gerekli koşulları dikte etme güç ve fırsatına sahip olduğu yerde tektürlü ve değişmez ekinler arasında buluşma kavramı olduğunu göstermiştir. Bu düşünce genellikle (yani toplumsal olgular ekin kavramının karmaşık olmayan bir görüş üzerine kurulmuştur) ayrımcılık ve toplumsal eşitsizlik için ekinsel açıklamaları için üreme ve çoğalma ortamı sağlar.

Toplumsal bütünleşme toplumbilimi ve birçok toplum bilimlerinde kullanılan bir kavramdır. Kavram bağlamına göre farklı anlamlar gösterir. Genel olarak, azınlık grupları, etnik azınlıklar, sığınmacılar, toplumun yoksul bölümleri gibi kişilerden oluşan bir bir grubu birleştirme ve böylece toplumun genel üyelerine elverişli fırsatlar, haklar ve hizmetler gibi yararlar sağlama işlemini çağrıştırır.

Ben bütünleşmeye hazırım. Ama siz beni kabul etmeye hazır mısın?

Öncelikle, bütünleşme kapsamlı bir tanımı gerektirir. Tüm paydaşların bu ortak değerler kümesi üzerinde anlaşmalarına gerek vardır. Benim görüşüme göre, bütünleşme toplum ve onun kurumları içerisinde olan farklı ırk, etnik veya dini gruplardan oluşan insanları sınırsız ve eşit ilişki içine sokmak olarak tanımlanabilir. Bütünleşme de ırk ayırımına son verme süreci, yani gettoların sökülmesi ve engellerin kaldırılması anlamına gelebilir. Bütünleşme parçalanmanın büs bütün tersidir.

İkincisi, ne zaman ki bütünleşmeyi teşvik ettiğimizi açıkladığım zaman, sizden eritme ile onu karıştırmamanızı istiyorum. Biz eritmenin her türlü kavramına karşı olacağız. Bütünleşme hiçbir belirli bir inanç, etnik veya kültürel kimliğe dayalı olmayan yeni bir kuşak üretme konusunda toplum mühendisliği değildir. Bu tam olarak eritmenin ne yapabileceğidir. Biz insanlara inançlarına bağlı kalmalarını öneririz, ama ekinsel ve etnik farklılıklarının daha fazla etkileşim ve kutlama için bir neden olmasını öneriyoruz.

Üçüncüsü, bütünleşme tek yönlü bir yol değildir. Azınlık topluluklarının çoğunluk toplumlarıyla bütünleşmek gibi aktöresel bir yükümlülükleri yoktur. Böyle bir öneri çoğunluk toplumlarının değerleri, yaşam tarzı, ekin ve gelenekleri üstün olduğunu varsayar. Bu gerçekten kibirli bir varsayımdır. Bütünleşme ‘’ al ver’’ ve gönüllü paylaşım ögesi olmalıdır.

Bütünleşme bir son değildir, ama yalnızca tüm arka plan insanları bağlantı kurmak üzere bir araya getirmek ve karşılıklı olarak ortak değerler geliştirmek için bir süreçtir. Sonuç uyumlu ve bütünleşmiş bir toplumdur. Bütünleşme bir saat gibidir. Saatin içinde küçük parçaları vardır; bunların tek tek işlevi olsa da tek tek her bir bileşenine bir saat denilemez. Ancak, tüm bileşenleri düzenli bir biçimde düzenlendiğinde saat eksiksiz bir biçimde çalışır.

Bütün ekinler, inançlar, gelenek ve görenekler hep birlikte bütünleşmiş bir toplum kuracaklardır. Eğer biz saat örneğini ele alacak olursak, her bileşen çok önemlidir, benzer bir biçimde bu tür bütünleşmiş bir toplumda her paydaş çok önemli bir ortak olacaktır. Bu saygı üzerine orantılılık ve açıklığa dayalı bir ilişki olmalıdır.

İşte aşılması gereken pek çok sorunlarımız vardır. Biz ortak değerleri geliştirirken, en acil en büyük soru kutupsal uçlardaki ekinsel ölçütler ve değerler sorunlarının nasıl çözüleceğidir.

Bu konudaki ortak değerler gelişmekte çok zor sayabileceğim birkaç örnek vardır. Bir Müslüman için içki büs bütün yasak iken, Avrupalı toplum yaşamının alkole dayanması böyle bir gerçektir. Bu, alkollü içecekler içmenin çok yaygın olduğu müslüman olmayan topluluklarla müslümanların tam olarak toplumsallaşamadıkları anlamına gelir. Bu bizim ortak değerler geliştirmemizi engeller mi?

Başka bir örnek verelim. İslam'da kadın ve erkek arasındaki etkileşim önemli ölçüde farklıdır. Bu ülkede cinsiyetler arasında fiziksel ilişki kurmak normalken, İslam'da kısıtlamalar vardır. İslam evlilik dışında sekse izin verilmez iken bugün Avrupa'da evlilik dışında seks kültürel bir ölçüt durumuna gelmiştir.

Bu bazı içsel farklılıklara karşın, bu ülkenin Müslüman vatandaşlarının, bütünleşme isteyen çoğunluğu ile birlikteyim, ama siz tam olarak bizi kabul etmeye gönüllü müsünüz? Benim bütünleşme tanımım benim kimlik ve değerlerimi korumaktır ve siz de sizinkileri korumaktır ancak eşit ortaklar olarak vatandaşlık görevlerinde etkileşimi kabul ediyoruz, biz de ülkemizin ve tüm vatandaşların refahı için çalışırız. Biz demokratik, çoğulcu ve saydam bir biçimde kendi işlerimizi yürütürüz. Amaç, içinde eşit ve sınırsız ortaklığa sahip olduğumuz bir toplum yaratmak olacaktır.

Ekinsel Çoğulculuk

Bizim giderek çeşitlenen toplumlarımızda, çoğul, değişken ve dinamik ekinsel kimliklere sahip bu insanlar ve gruplar bir arada uyumlu etkileşim ve doğru uyum içinde yaşamaları gereği çok önemlidir. Tüm vatandaşların katılımını ve bütünleşmesini gerekli kılan politikaları toplumsal uyumun içtenliğidir, sivil toplumun barışı ve olmazsa olmazlarıdır. Bu biçimde tanımlanan, ekinsel çoğulculuk, ekinsel çeşitliliğin siyasal bir ürünüdür, sonucudur. O demokratik bir bağlamdan ayrılmaz olduğundan, ekinsel çoğulculuk, ekinsel değişim ve toplumda yaşam sürdüren yaratıcı gizil gücünün çiçeklenmesine neden olur .

Türkiye eritme değil, bütünleşme istiyor

Biz Türklerin yurtdışında yaşadıkları ülkelerde bütünleşmelerini kuvvetle destekliyoruz ancak o ülkelerde o bireylerin eriyip kaybolmaları düşüncesi hoş değil.

Ankara Türk halkının yaşadıkları diğer ülkelerde toplumsal, ekonomik, siyasal ve kültürel alanlarda kendi toplumlarına katkıda bulunmaları konusunda cesaret verici olmuştur.

Yeni benimsenen bütünleşme ve göçmenlik yasaları ve, ayrımcı politikalar ve bazı ülkelerde tırmanan yabancı düşmanlığı yakından vatandaşların günlük yaşamlarıyla ilgilidir. Ben bunların da son derece önemli gelişmeler olduğuna inanıyorum. Almanya'daki Türkler Almanca öğrenmelidir ama onların Türk kimliklerinden ödün vermemelidirler. Eritme insanlığa karşı bir "suç’’tur.

Bizim dil politikamız son derece açıktır. Yurtdışında yaşayan vatandaşlarımız her şeyden önce ikinci ve üçüncü kuşaklara Türkçe konuşmayı iyi öğretmelidir. Bir çocuk için yaşadığı ülkede ana dilini iyi konuşamazsa, başarılı olması kolay değildir. Bizi biz yapan ekinsel değerlerimizin korunması da son derece önemlidir.

"Biz yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın yaşadıkları ülkelerle iyi bir biçimde bütünleşmelerini istiyoruz. Burada iyi bir bütünleşme temel bir ilkedir. Ama biz onların eritilip yok olmalarını da istemiyoruz.

 
Toplam blog
: 32
: 1827
Kayıt tarihi
: 07.08.10
 
 

1954 doğumluyum. Mersin'de doğdum. Emekli İngilizce okutmanıyım...