Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Nisan '17

 
Kategori
Gelenekler
 

Ekmek, Emek ve Su

Ekmek, Emek ve Su
 

 

Ekmek; un, su, tuz ve mayanın belli ölçülerde karıştırılarak yoğrulmasıyla oluşan hamurun, mayalanma süresinin ardından pişirilmesi ile ortaya çıkan üründür. İnsanların hububatı fark edip yemeye çalıştıkları zamandan bu yana ekmeği görmek mümkündür. (1) Burada anlaşılmayan tek konu maya olabilir. Maya nasıl üretilir? Veya maya aslında nedir? “Canlı bir organizma olan maya fermantasyonu sağlayan esas unsurdur. Fermantasyon sırasında meydana gelen karbondioksit, hamur içerisinde birikerek unun kabarmasını meydana gelen alkoller, aldehitler, ketonlar ve organik asitlerde ekmeğin iştah açıcı karakteristik tat ve aromayı kazanmasını sağlar. Ülkemizde mayanın fabrika ortamında üretimini yapan çeşitli markalar vardır.” (1)

 

Ekmek hemen hepimizin her gün yediği, yemeden doymadığı bizler için yaşam kaynağı. Bu üretimde şüphesiz su ve buğday çok önemli bir yer tutuyor. Buğday varsa buğday üretilebilir. Buğdayın olması, tohumluk buğdayın olması önemlidir. Tohumun cinsine göre; bire kaç verdiği, kalınlığı, hacmi, ağırlığı, iklim şartlarına dayanıklılığı önemli. Önemli bir tohum ancak kaliteli bir toprak, kaliteli bir su ile birleşirse buğday tarlalarına dönüşebilir. Şüphesiz ki, toprak doğal olmalı, kimyasallar, ağır metaller ve insan sağlığı için risk teşkil edecek maddelerden arındırılmış olması gerektiğini ben biliyorum, şüphesiz ziraat mühendisleri çok daha iyi biliyordur. Topraksız tarım olabiliyor ancak insanoğlunun henüz keşfedemediği bir değerli ürünlerden biri topraktır. Ve daha da önemlisi tarım toprağıdır. Ancak yine herkesin bildiği ve kabul edebileceği gibi, dünya nüfusu hızla artmaktadır. Artan nüfusun doğada tarım alanlarının yok olmasına neden olduğu biliniyor. Diğer taraftan Afrika yerlilerinin dünyayı kirletmeleri nedeniyle, buzullar erimeye başladı. Erime ile birlikte bazı bölgelerde seller tarım topraklarını okyanuslara taşırken, diğer taraftan da deniz her gün bir önceki günden fazla toprak parçasını yutuyor. Kesilen ağaçlar toprağın savunma mekanizmasını yok ederken, toprağı beslemeyen, toprağın tüm özelliğini bozan ama anlık olarak iyi kar getiren insanoğlunun günlük hırsını yansıtan uygulamalar yapması halinde devletin devreye girmesi gerekir. Devletin karar organları güçlülerin veya hilekârların eline geçerse veya yabancı misyona ait bir gurubun eline geçmesi bir ülkenin topraklarının bir anda verimsizleşmesine neden olur. Bu ülkeye ihanet olabileceği gibi, tüm dünyaya da ihanet demektir. Bu konuda okuduğum mükemmel bir kitap olduğuna inandığım ve yazarları Marcel Mazoyer ve Laurence Roudart ikilisinin ortaklaşa yazdığı “Dünya Tarım Tarihi” adlı çarpıcı eseri meraklılarına önerebilirim. (2)

Toprak, tohumluk buğday, su eğer istenilen standartlardaysa o zaman bu kaynakların bilimle, tecrübeyle, ustalıkla, teknolojiyle bir araya gelmesi lazım. Buğday üretmek için bileşenlere insanın emeği, bilimi de girdiğinde ürün üretilebilir hale gelir.

Makineci makineyi üretir. Makine imalatçısı bu durumda tarımın yapılabilmesi için zamanı kısalttığı gibi, israfın önüne geçer. Buğday tarlalarında çalışan insanların çoğu özellikle Türkiye’de en eğitimsiz kesimlerin başında gelir. Çiftçi birlikleri kooperatifler oluşturulur. Sulama kooperatifleri oluşturulur. Makineler, insan kaynakları, toprak ve su kaynakları en verimli ve doğaya saygılı şekilde kullanılırsa ortaya hem süreklilik hem de bereket ortaya çıkabilir. Buğday üretmek üzere kurulan organizasyon önemli bir organizasyondur. Çoğunlukla burada çalışan insanlar sabahtan akşama kadar bedenen çalışan çoğu kayıt dışı istihdam olarak adlandırılabilecek işçilerdir. Çünkü çoğunun toprağı olmadığından başka birinin toprağında çalışmak zorundadır. Gerçi herkesin toprağı olursa bu durumda kapitalist sistem sekteye uğrayabilir.

İnsanların çalışmaya daha düşük ücretlerle çalıştırılmaya zorlamanın çeşitli şekilleri vardır. Yatırımları ve imkânları belli başlı şehirlere yapıldığında, yüksek dereceli okullar, sağlık kurumları, yollar ve imkânları belirli yerlerde toplandığında diğer bölgelerdeki insanlar otomatikman o bölgeleri boşaltmak zorunda kalırlar. Ellerinde avuçlarında bir şey olmayan, bir yatak bir yorgan veya ceketini alıp gelen insanlar yeni yerleşim yerinde bir şeyler yapmak, hayatta kalabilmek için her işi yapmak zorunda kalırlar. Burada her işten kastedilen hemen her şeydir!  Eskiler anlatırlar. Yaşlı insanlar hayatta kalabilmek için başkalarının arazilerinde günlük sadece bir kilo mısır veya buğday alabilmek için çalıştıklarını hatta para namına bir şeyin pek az kullanıldığını ve emekle tahıl takası yapıldığı günlerden geldiğimiz şu günlerde boşalan taşrada tarım adeta can çekişir hale gelmiş bulunuyor. Bunda arazilerin bölünmesi, bölünen arazilerin kardeşler ve akrabalar arasında anlaşmazlığa neden olmuştur. Bu durumda bazı bölgelerde savaşların çıkarılması nüfusun hem seyreltilmesi, hem de nüfusun yok edilmesi önemlidir. Suriye’de iş güç sahibi insanlar Avrupa’nın herhangi bir ülkesinde herhangi bir işi yapabilmek için can atıyorlar. Aynı şekilde Afganistan’dan gelen sığınmacılar “yersizyurtlaştırılanlar”  çobanlık, fahişelik, uyuşturucu satıcılığı da dâhil birçok işi istemeseler de yapmak zorundalar.

Çalıştırmak, zorla olunca yasaktır. Amerika ve İngiltere bir araya gelerek dünyada köleliği kaldıran devletlerdir. 1. Dünya Savaşı’nın hemen arifesinde resmi olarak kaldırmışlardır. (Köleliğin yasaklanması ile ilgili ilk kanunlar ise İngiltere’de ve ABD’de 19. yüzyılın ilk çeyreğinde çıkarılmış, daha sonra diğer Avrupa devletleri onları izlemiştir. Avrupa'da İngiltere'den sonra 1857 yılında köleliği ilk kaldıran Osmanlı İmparatorluğu'dur. 1926’da Milletler Cemiyeti bütün dünyada köleliği yasaklamış, daha sonra Birleşmiş Milletler de bu hükmü teyid etmiştir. )(3)

Son yüzyılın yaptığı en mükemmel iş kişilerin köleliğinden vazgeçip, sistematik köleliği icat etmiş olmasıdır. Bu durumda kölelere ihtiyaç kalmadığı gibi, kendini hür zanneden insanların daha bir aşkla, daha bir şevkle çalıştığı İngiltere’de denenerek görülmüştür.

Devir, kişilerin bağımsız devletlerin köle edilme devridir. Sürüdekilerle tek tek uğraşmak çobanlara havale edilmiştir.

 

 

(1)      http://ekmekhamuruadu.blogspot.com.tr/

(2)      http://www.dr.com.tr/Kitap/Dunya-Tarim-Tarihi-Neolitik-Cagdan-Gunumuzdeki-Krize/Laurence-Roudar/Egitim-Basvuru/Is-Ekonomi-Hukuk/Ekonomi/urunno=0000000339098

(3)      https://tr.wikipedia.org/wiki/K%C3%B6lelik_kar%C5%9F%C4%B1tl%C4%B1%C4%9F%C4%B1)

 

 
Toplam blog
: 2271
: 163
Kayıt tarihi
: 15.10.14
 
 

Bugünün doğrusu yarının eğrisi, dost görünenler düşman ve herşey aslında zıddı olabilir. Büyük ih..