Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Temmuz '14

 
Kategori
Siyaset
 

Ekmeleddin İhsanoğlu 'Kırmızı Pazartesi' romanının kahramanı Santiago Nasar gibi...

Ekmeleddin İhsanoğlu 'Kırmızı Pazartesi' romanının kahramanı Santiago Nasar gibi...
 

Demokrasi rejimini erdemli hale getiren devamlı ve kıyasıya bir yarışın olmasıdır.

Her seçimde daha iyinin arandığı; gücünü ve güvenini kaybedenlerin değiştirilebildiği bir yarış...

Bu aynı zamanda insanları heyecanlandıran ve bu haliyle onların ruhsal durumlarını dengeleyen bir olgudur.

Normal bir yarışta favoriler olabilir ama,  yarışı kimin kazanacağı ta başından itibaren kesin olarak bilinmemesi gerekir. 

Eğer biliniyorsa bu artık yarış olmaktan çıkar ve bir formaliteye dönüşür.

Dünya kupası maçlarını neden heyecanla izliyoruz? Kimin kazanacağını yani en iyinin kim olduğunu bilmiyoruz da ondan.

Güçlü Brezilya, İngiltere, Almanya, Arjantin, Hollanda karşısında Kosta Rika'nın, Cezayır'ın, Kolombiya'nın performansları; acaba şampiyon olabilirler mi diye insanları heyecanlandırmadı mı?

Ve tabii ki kuralları önceden konmuş, bu kurallar herkesçe bilinen ve eşit şartlarda yapılan bir yarış aynı zamanda kaliteyi de getirir.

Bugünkü maçlara baktığımızda eski maçların ne kadar da iptidai olduğunu anlıyoruz.

Bu, sporun bütün dalları için geçerlidir. Artık kırılamaz denilen rekorların bir sonraki yarışmada nasıl da kırılabildiğine şahit oluyoruz.

İşte gerçek bir demokrasi de böyle kıyasıya bir yarış içinde olmalı. Bayrağı daha yukarılara taşıyabilecek kapasitede birden çok aday her zaman ısınma halinde bulunmalı.

Peki bizim demokrasimiz böyle mi?

Ne yazık ki hayır! 

Cumhurbaşkanlığı seçimi yapıyoruz... Devletin başını, ordularımızın başkomutanını ve anayasamıza göre çok büyük yetkileri olan cumhurbaşkanını seçiyoruz ama ortada heyecandan eser yok...

Çünkü herkes yarışı kimin kazanacağını biliyor.

Tabii ki kimin kaybedeceğini de!

En son bugün CHP Grup Başkanvekili Engin Altay'ı NTV'de izledim. Sanki seçim yapılmış, bitmiş ve Erdoğan cumhurbaşkanı seçilmiş gibi konuşuyor ve onun henüz yapmaya başlamadığı icraatlarını eleştiriyordu. Sonunda içine düştüğü çelişkiyi kendisi de farketmiş olmalı ki, "Gerçi kazanamayacak" şerhini düşmek zorunda kaldı.

Gazete köşelerinde ve tv ekranlarında yandaş - karşıt ya da tarafsız ne kadar yazar, yorumcu, siyaset bilimci akademisyen varsa hepsi de Engin Altay'ın üslubunda konuşuyorlar. Bir farkla ki onlar Erdoğan'ın kazanacağını da açık açık söylüyorlar.

Kılıçdaroğlu ile Bahçeli'nin zorunlu zafer konuşmaları çok yapmacık kaçıyor; gözleri onları yalanlıyor.

Ekmeleddin İhsanoğlu kurbanlık koyun gibi...

Herkes onun kurbanlık olarak seçildiğini ve kaybedeceğini biliyor...

Bir kendisi bilmiyor!

Tıpkı Kolombiyalı Nobel ödüllü yazar Gabriel Garsia Marques'in 'Kırmızı Pazartesi' romanında olduğu gibi...

Romanın kahramanının öldürüleceğini herkes biliyor. Sadece kahramanın kendisi bilmiyor. Bunun içindir ki yazar romanın ilk satırlarında cinayeti açıklıyor ve herkesin bildiğini okuyucudan saklama gereği duymuyor.

Ekmeleddin İhsanoğlu, Afyon'da yaptığı konuşmada % 60 oy oranıyla ilk turda kazanacağını söylemiş!

Yazık çok yazık...

Büyük bir hayal kırıklığı yaşayacak.

Kırmızı Pazartesi'nin kahramanı Santiago Nasar da öldürüleceği gün, bir kendisinin bilmediği cinayet olayından habersiz olarak, piskoposun geleceği gemiyi karşılamak için sabah saat 5.30'da kalkmıştı.

Kimbilir ne tatlı hayaller içinde yüzüyor olmalıydı.

Oysa aldığı nefesler artık sayılıydı ve birkaç saat sonra öldürülecekti.

Bu romanda esas ana fikir; herkesin bildiği cinayeti sadece maktulun yani romanın kahramanının bilmemesi değil, işlenecek olan cinayeti herkesin bilmesine rağmen hiç kimsenin cinayeti önlemek için müdahalede bulunmamasıdır.

Toplumsal bir psikolojik anomali söz konusudur.

Türk toplumu olarak bizler de bir siyaset cinayetiyle karşı karşıyayız.

Burada da herkes cinayeti biliyor...

Ama arada çok önemli bir fark var: Hiç kimse bir şey yapmıyor değil, yapamıyor. 

Partilerdeki oligarşik yapı bunu engelliyor.

Dilleri farklı şeyler söylese de; Erdoğan'dan kurtulmak, AK Parti'yi karıştırıp bitirmek ve bir yıl sonra yapılacak genel seçimlerde iktidar koltuklarına oturmak hayaliyle bu cinayete zemin hazırlayanlar, cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra mutlaka bunun hesabını vermek zorundalar.

Ve vereceklerini de düşünüyorum.

Zira siyaset bu kadar boşluk, bu kadar aymazlık kaldıramaz.

8 Temmuz 2014

Hasan Basri Özgen

 
Toplam blog
: 337
: 4184
Kayıt tarihi
: 03.08.07
 
 

Hukukçuyum... Hukukun üstünlüğünün ve hukukçunun saygınlığının ülkemde gelişmesini ve kalıcı olma..