Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Kasım '08

 
Kategori
Psikoloji
 

Eksi ve sanal duyular

Aristo 5 duyu tanımlamış: Tat, koku, görme, işitme, dokunma.


Doğru 5 duyu-dil tanımı ise şunlar: Kimyasal (tat, koku ve iç duygu durumları dahil), görme, işitme, motor (dokunma, uzay konumu, denge, devinim dahil), söz (ötediller olan mantık ve matematik dahil).


Bunlar var olanlar. Ancak, nasıl ki artı-varlık varken, eksi ve sanal varlık da mevcutsa; artı-duyu-diller varken, eksi ve sanal duyular ve duyu-diller de mevcuttur. Daha doğrusu olabilir, henüz yoktur.


Bunlar neler olabilir?


Bildiklerimiz:


İşitsel olanlar: Sinüs fonksiyonlu bir dalga olan ses dalgasını sabit genliğine bakarak sabit hacimde algılamak. Bazı notaların peşpeşe çalınınca, olmayan başka notaların duyulduğu işitsel negatif artetki.


Görsel olanlar: Peşpeşe fotoğraflardan oluşan sinemayı devinimli algılamak. Bazı renkler gösterildikten sonra gözü kapayınca, başka bazı renklerin negatif artetki olarak görülmesi.


Sözel olan: Sözün konuşma, dinleme, yazma ve okumadan oluşması, yani çoğulluk. Biz bunları tek bir duyu-dilmiş gibi algılarız.


Sözden türetilen mantık ve matematik de 2 sanal dildir.


Demek ki eksi ve sanal duyular ve diller olabiliyor.


Bilinç denilen durumumuz da farklılıklar gösterebiliyor:


Trans, yoga, vecd, koma, (onlarca çeşit) keş zihin durumu, vd, vb.


Demek ki bunlardan olağan bilinçteki duyu-dillere ve onlardan bunlara geçiş için belli ekstra duyu-dillere geçişimlerine gereksinimlerimiz mevcut.


İnsandaki zihinsel gereksinimleri doğal ve kültürel evrim karşılayabilir.


Bulunduğumuz momentte doğallık, yerini kültürselliğe bırakmış durumda.


Yani, bunları keşfetmemiz değil, icat etmemiz gerekli; içsel değil, dışsal olarak.


Örneğin, bunu yaratan sinemacılar hiç bilincine varmaksızın sinema, doğrusal omayan, tersinir, heterojen, çoğul, süreksiz zamanlar tasarladı ve icat etti. Fizikçiler iyi sinema seyircisi pek olmadığından dolayı, henüz hiçbir uzman fizikçi bunun ayırdında ve bilincinde değil. Onun yerine, disiplinlerarası ve çokdisiplinli birileri, bunun ayırdında.


Eksi ve sanal duyu-diller için de öyle olacak.


Tüm bunlar, eksi ve sanal dansın nasıl bir şey olabileceği sorusundan ve sorgulamasından geldi. O da, ‘House of Flying Daggers’ filminin girişindeki dans sahnesini ikinci kez seyrettikten sonra geldi.


Eksi ve sanal duyu-diller, gelecekte sinesteziyle ve polisteziyle sentezlenecek ve praksislenecek. Olası onlarca olanak parçacığından epeyisinin, fizik paradigmalarının epistemolojik kritik eşik duvarlarını aştıran denklemler üretebileceği kanısındayım. Sonuçta, ‘ışık hızından hızlı uzay yolculuğu’, şu anda dansın alanında ne de olsa...


Eksi ve sanal duyu-diller, eğer olacaksa, insanın Evren’deki yeri için gerekli. Matematik ve meta-matematik sentezi gibi, artı-eksi-sanal duyu-diller sentezi de gerekli. Ancak ondan sonra belki insan Evren ve onun zeka tipi negatif entropi görüngüleri ile iletişebilir.


Eksi ve sanal duyular nasıl şeyler olabilir?


Heykeldeki boşluk gibi, müzikteki (duyulan) es gibi, buto’nun aşırı yavaş devinimleri, bunamanın bellek yitimi ve bunayanın belli bir alt eşiği geçene dek bunun bilincinde olması gibi...


Her tür elektronik siborg deneyleri, şimdiden bu eksi ve sanal duyuları yaratmış durumda. İnternet ve tasarımsal siberuzay da başka bir yol. İlki donanımsal, ikincisi yazılımsal örnekler dizisi... Duyu-dillerin hem donanımsal, hem yazılımsal olduğunu belirtmiş olalım.


Dipnot: Bu metin, 10000 yılına kadar meta-epistemolojik işlev taşır, daha ötesi için değil.

 
Toplam blog
: 2216
: 514
Kayıt tarihi
: 16.08.06
 
 

Serbest yazarım. 1960 doğumluyum. BÜ İşletme mezunuyum. ..