Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Nisan '12

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Eksik ya da yanlış bir şey yaptım duygusu

Eve dönüş yolunda saate baktım, buluşma saatinden ancak onbeş dakika geçmiş ve eve yaklaşıyorum. Yani çok kısa sürdü. Hava çok güzel, ama içimde derin bir sıkıntı... Yanlış ya da eksik bir şey yaptım duygusu...

Neden "bir yerde bir şey yiyelim" demedim sanki. Ya da içelim. Ama içmez ki annem günün ortasında çay ("Çay saati değil ki" der). Neskafe zaten ayda yılda bir içer... Neydi beni durduran? Oysa evden birşeyler yaparız ya da belki Beşiktaş'a kadar uzanırız düşüncesiyle hazırlanarak çıkmıştım; Beşiktaş'ta tamirciye verilecek saatleri çantama yerleştirmiştim. Makyaj da yapmıştım. tabii kendimce (makyajsız çıkamıyorum dışarı)... Ama kısa sürede yüzümden yok olur. Herkesinki nasıl akşama dek yüzünde taze, canlı kalır bilemiyorum. Bu yaşa geldim hala bilemiyorum. Ancak yine de bunca az makyajı yapmak bile zaman alıyor, beni yoruyor, ve çok sıkılıyorum. Ama makyajsız da o kadar fena görünüyor ki görüntüm aynada...

Annemle buluşmadan önce fizik tedaviye gittim. On aydır ağrıyan ve üç farklı doktorun bir şey yapamadığı kol ağrım şimdi 3. fizik tedaviden sonra bile iyi. Üç doktor derken; biri çok baştan savmacı, feci bir tipti, hayatımda ilk defa bir doktor hakkında hastaneye şikayet yazdım. İkincisi çok ilgilendi ama çözemedi. Üçüncüsü bana çok ticari geldi; illa fizik tedaviyi burada Amerikan Hastanesi'nde yaptırın, başka yerde yapamazlar" dedi!!! Seansdı 250 lira. Başka yerde, özel sigortamla 100-110 lira... Filmleri de illa orada çektirdi, 180 lira yerine 350 lira. Cidden, anlamsız pahalı bir yer, bir daha gitmeyeceğim. Allah da düşürmesin.

Şimdi dördüncü doktor ve tedavisi iyi....

Konuya döneyim. Annemle buluştuk PTT'de. Oğluma bir kutu göndereceğim, annem de ceviz ayıklamış torunu için, onu getirdi:) Bu aralar habire ceviz ayıklıyor, bana getiriyor:) Bu iyi çünkü ben çok ceviz tüketiyorum...

"Başım çok fena bugün.. dönüyor gibi bir de" dedi. Çok telaşlandım, belli etmemeye çalıştım. "Çıkmasaydın keşke" dedim, "ben gelir alırdım cevizi". "Haa yok şimdi iyiyim" dedi... Yine de başı madem kötü, eve gitmeli herhalde diye düşündüm. Ama demedim ki "bir yerde oturalım mı?" Bunu bir süredir çok sık olmasa da yapıyoruz. Çünkü annem sekseni geçti (ama çok şükür her işini kendi halledebiliyor, bazı ufak unutlkanlıkları olsa da). Ben de yakından takip ediyorum bellekte daha bir bozulma var mı yok mu diye... Diğer iki kardeş tamamen ilgisiz. Korkunç hastalığımda da hiç ilgilenmedikleri için artık onları sildim. Üzüldüğüm, anneme - bu yaşına rağmen-- ilgisizlikleri. Doktora götüren, tahlile götüren, zaman zaman gezmeye götüren benim. Elbette bunlardan gocunmuyorum.

Bugün "herhalde eve dönemli, sokaklarda dolaşmamalı" diye düşündüm... Ama annem bir şeyler soruyor, konuşuyoruz, kaldırımda duruyoruz öylece. Nedendir bilmem bir sabırsızlık ve sıkıntı bastı beni. Bir türlü "bir yerde bir şey yiyelim" diyemediğim için mi? (Neden, başı fena diye mi?, yoksa habire annesiyle gezen kendisi de yalnız biri olduğum için mi?, yoksa, istiyorsa o söylesin diye mi?... bilemiyorum).... Bilemiyorum...

Saçları artık hep özensiz... Boyası gelmiş oluyor, kuaföre gitmeye üşeniyor belki... Haklıdır. Ben bu yaşımda çok üşeniyorum bazı işlere ve daha yaşlandıkça ne yapacağım diyorum...Berberi çok ama çok kötü kesiyor. Diyorum "ona kestirme çok fena yapıyor". "E neden, nesi var?" diyor. Annem böyledir işte. İyi kesimle kötü kesimi ayırtedemez. İyi doktor, kötü doktor... anlamaz. "O da doktor ne var?" der... Hem komik hem çok sinirlendirici. Şu ayakkabıyla şu elbise giyilmez gibi şeylere de takılmaz, anlamaz :( Oysa, anneannem ve dedem herşeyin kalitelisinden, uygunundan, zarifinden çok iyi anlarlardı. Bu bakımdan annemi anlayamıyorum....

Hiç anlayamadım. yakın zamanlara kadar hep kınadım, eleştirdim, çoğunlukla içimden. Kız kardeşim ise çok fazla eleştirir, kavga eder, kırar dökerdi (mecazi anlamda). Ona derdim ki "o da kendine göre en iyisini, yapabildiğini yapmış bizi büyütürken, artık eleştirme".. Başlardı klasik nutkuna "e canım insan kendini geliştirir... azıcık aklını kullanır......." vs....vs... Ama kendisi ne yaptı, ne beni ne annemi eleştirmekten vaz geçemedi, hatta nefret etti, hastalığıma burun büktü, kanser, kemoterapi ne olacak yani dedi... Akıl alır gibi değil!!!  

İnsan başkalarını eleştirir ve akıl verirken, biraz da kendine bakmalı. Bazıları bunu asla yapamıyor.

Yukarda dediğim gibi, ben onunla görüşmüyorum. annemi de artık ne içimden ne dışından eleştiriyorum. Evet sevgi veremedi bize, ve sorunlu insanlar olduk. Ama muhakkak ki, yapabildiğini yaptı. Didindi uğraştı yabancısı olduğu, hiç bir tanışının olmadığı bir şehirde, babamla sorunları, memur maaşıyla üç çocuk büyütme, okutma, kuyruklarda bekleyerek etin, kıymanın biraz ucuzunu almaya çalışma... o zamanlar marketler yok, kredi kartı yok, taksit yok... Zor zamanlar... Eleştirmiyorum artık. Hatta 25 sene önce babamın çok erken yaşta vefatından sonra nasıl da herşeyi kendi başına halletti... Herşeyi... Yasal işleri... Satılacakları... Ve sonra kendi hayatını idame etti.... Zor. Kolay değildi hiç şüphesiz. Biz kolumuzu kıpırdatmadık... 

Bugün "bir yerde birşey yiyelim ya da içelim" demedim ve onu tek başına bırakarak evine yolladım:( Arkasından baktım... Sırayla en uzağından en yakınına tüm arkadaşları bu bir iki sene içinde öldü.. Yalnız kaldı... Evde oturmayı da sevmez...

Pişmanlık yaşayacağımız yaşantılardan uzak durmak gerek... Zamanında yapmalı ne yapacaksak ya da söyleyeceksek.... Ne zaman ne olur bilinmez ki...

Bundan sonra E. hakkında yazmayı düşünüyorum, çok da gerek yoksa da artık...

 

 
Toplam blog
: 17
: 1233
Kayıt tarihi
: 09.09.07
 
 

2011 Şubat'tan beri çalışmıyorum. 30 sene çalıştım. Üniversitede, özel sektörde, serbest olarak....