Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Mart '07

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Ekvador

Ekvador
 

BURASI MUZ CUMHURİYETİ Mİ?

Güney Amerika gezimin en küçük ülkesi olan ve adını Ekvator çizgisinden alan ülke, Darwin’in evrim araştırmalarını yaptığı ünlü Galapagos Adaları, dünyada ilk sırada yer aldığı muz üretimi, başka bir ölçüm sistemine göre dünyanın en yüksek dağı olan Chimborazo ve onlarca aktif yanardağ’ı, dünyada en uzun yaşayan insanları, sadece ekvator çevresinde yetişen mangrov ormanları ile kapok ağacı’ndan yapılan şapkaları ile ünlü bir ülke.

İşte bu ilginç özelliklere sahip olan ülkeye gitmek için Peru'nun en kuzeyindeki Tumbes kentinden bir arabaya atlayıp sınıra gittik. Önce Peru tarafındaki Aguas Verdes sınır kapısından çıkışımızı yaptırdıktan sonra, elimizdeki son Peru Soles'lerinden de kurtulup iki ülkeyi birbirinden ayıran Zarumilla Nehri üzerindeki köprüden geçerek sınır kapısı Huaquillas’dan Ekvador'a giriş yaptık.

Ülkenin iç kısımlarına ulaşmak için terminal çevreside para bozduracak bir yer aradım ama nafile. Az sonra işin sırrın öğrendiğimde çok şaşırdım. Meğer bu ülkede dolar bozdurmama gerek yokmuş. Ülkedeki ekonomik krizler ve önlem paketleri sonunda kendi paraları olan Sucre’yi bir kenara bırakıp yeşil yeşil Amerikan dolarları kullanmaya başlamışlar.

Dünya’da istisnaları hesaba katmaksızın toplu halde en uzun yaşamların görüldüğü iki coğrafya bulunuyor. Bunlardan biri Japonya’nın Okinawa Adası, diğeri ise Ekvador’un güneyindeki Vilcabamba kenti.

Vilcabamba, Ekvador'un güneyinde Peru sınırına yakın bir bölgede And Dağları ile çevrili yemyeşil bir ovada kurulmuş cennet bir mekandan ibaret. 1500 metre yükseklikte bulunan bu kent Ekvator çevresinde bulunduğu için yıl boyunca sıcaklık değişmiyor. Burada insan vücudunun farklı mevsimlere ayak uydurmak için özel bir çaba sarfetmesine gerek kalmıyor. Çünkü her hangi bir mevsim değişikliği söz konusu değil. Bırakın mevsim değişikliğini burada sıcaklık değişkliği bile yaşanmıyor. Yeryüzündeki binlerce yerleşim yeri içinde en uzun ömürlü insanlar buradan çıkıyor. İşte bu özelliği Vilcabamba’yı tüm dünyada özel bir yaşam bölgesi haline getiriyor.

Vilcabamba'dan kuzeye doğru bir kaç saat gittiğinizde İstanbul'un nüfusu büyüklüğündeki ülkenin başkenti Quito ve Guayaquil'den sonra üçüncü büyük kenti olan Cuenca'ya varıyorsunuz. Burası yüzyıllardır şapka yapımıyla ünlü bir kent. Güney Amerika yerlilerini yağmurda ya da çamurda ayakları çıplak olarak görebilirsiniz ama şapkasız asla. Bu işin en iyi yapıldığı yer ise Ekvador'un Cuenca kenti. Burada şapka yapımı kuşaklardır babadan oğula geçen bir meslek. Yüz yıllar boyunca Amerika yerlileri genellikle Cuenca yapımı şapkalar takmışlar.

Eğer benim gibi Ekvador'da geziyorsanız ve yolunuz Cuenca’dan geçip Machala ile Guayaquil arasındaki geniş ve düm düz ovadaki topraklara düşmüşse rahatlıkla "Evet kardeşim burası Muz Cumhuriyeti" diyebilirsiniz. Çünkü dünyanın en en fazla muz üreten ülkesi Ekvador.

Geniş muz bahçelerinin yanı sıra Ekvador'un bu bereketli topraklarında kakao bahçelerine de rastlanıyor. Muz ağacıyla aynı büyüklükte olan kakaonun yaprakları ise çok daha küçük ve dallarındaki yumru meyvesinin içi çıkarılarak kakaosu elde ediliyor.

Muz ve kakao bahçelerini geride bırakıp ülkenin sanayi, ticaret ve Güney Amerika’nın adeta finans merkezi haline gelen Quayaquil kentine geldim. Üç milyona yakın nüfusuyla ülkenin en büyük kenti olan Guayaquil, bizim İstanbul Boğazı’ndan daha geniş olan Guayas Nehri'yle çepeçevre sarılmış bir delta üzerine kurulan büyük bir liman kenti. Ekvador’un her türlü ticari mallarının yanında tropikal bitkilerininde dünyanın dört bir yanına ihracatının yapıldığı yegane liman burası. Bu ticareti sayesinde kent, gerek ülkenin, gerekse tüm kıtanın aksine, pırıl pırıl cadde ve lüks binalardan oluşuyor. Şehir aynı zamanda bu ülkeye ait olan Galapagos'a açılan en önemli kapı durumunda.

Ekvador'un Büyük Okyanus kıyılarındaki alçak ovalarından bindiğimiz otobüs gün boyunca sürekli yükselerek Andların sırtlarına doğru ilerledi. Vakitler akşamı gösterirken nihayet dünyanın en büyük aktif yanardağı olan Chimborazo'nun karla kaplı zirvesi kendini ele verdi. Bu dağın çevresindeki en yakın yerleşim yeri olan Riobamba’ya vardığımızda hava iyice kararmıştı.

Riobamba'dan ayrılıp Ekvador'un iki büyük volkanik dağının arasında kalan Latacunga'da bir gece konakladıktan sonra bu kez Amazonların başlangıç noktasına gitmek için önce termal kaplıcalarıyla ünlü Banos kentine doğru yola çıktık. Aracımız kente doğru iyice yaklaşmıştı ki; aniden kentin çevresindeki Tungurahua Yanardağı lav püskürtmeye başladı. Tehlikenin farkında olan kaptanımız bizi daha uzak bir yoldan kente götürürken zaman zaman durup volkanın bacasından gökyüzüne aniden fırlayan dumanları görÜntülemeye çalışıyorduk.

Ekvador'un doğal güzelliklerini keşfetmenin en iyi yollarından biride ülkenin adeta Amazonlara açılan kapısı niteliğindeki Tena kentine gelmek. Tropikal yağmur ormanlarıyla kaplı Amazonları ve onun içindeki yabanıl hayatı görmeye gelenlerin ilk uğrak yeri burası. Nitekim etrafta bizimle aynı amaç için gelen bol miktarda BatIlı var. Bu bölgeyi çok iyi Tanıyan ve bitkiler üzerinde geniş araştırmaları olan Antonyo’nun rehberliğinde Amazon'un en büyük kollarından birisi olan Rio Napo sularına ince uzun bir tekne ile dalıyoruz. Burası dünyanın en büyük nehri olan ve Brezilya’nın kuzeyindeki geniş deltadan Atlas Okyanusu’na dökülen Amazon’un ilk kaynağını aldığı yerlerden birisi.

Nehrin geniş ve bulanık sularından ormanların derinliklerine doğru ilerlerken güneşli hava aniden yerin kara bulutlara bıraktı. Şimşeklerin çakıp gök gürlemesinin ardında da yağmur ormanlarında ilerlediğimizi belgelercesine kıyamet koptu. Neyseki rehberimizin önceden uyarılarını dikkate aldığımız için yağmura karşı her türlü tedbiri almış durumdayız. Ancak bu defa yağmur uzun sürdü. Bu durumdan hiç birimiz şikayetçi değiliz ama şiddetli yağmur teknemizin aşırı su almasına neden oluyor. Bir taraftan teknedeki suyu boşaltmaya çalışırken, diğer taraftan Amazonların derinliklerine doğru yol alıyoruz. Şiddetli bir yağmur altında ve yağmur ormanlarının içinde ilerlemek gerçekten tarif edilmez duygular uyandıryor insanda. Deneyimli rehberimiz Antonyo yağmurun şiddetini iyice artırması üzerine tekneyi kıyıya çekti ve bir Amazon köyünde mola verdik. Kamışlardan yapılma bir kaç derme çatma evden oluşan köye girdiğimizde yağmura aldırış etmeden ortalıkta dolaşan baldırı çıplak çocuklar vardı.

Geceyi orman içinde sazdan samandan, bambudan yapılmış evlerde yerel haşerelerden korunmak için cibinlikli yataklarda biraz tedirgin bir halde geçirdik. Sabah erkenden kalkıp kahvaltımız hazır oluncaya kadar Antonyo ile elimize büyük birer pala bıçak alarak Amazon’un içlerine doğru ağaç ve dev yapraklı bitkilerin dallarını keserek bir süre ilerledik. Daha önce hiç görmediğim ilginç bitkileri tanımak amacıyla yaptığımız orman safarisinin ardından kampa dönüp kahvaltımızı yaptık ve yeniden teknelerimizi binerek Amazon maceramızı tamamlayıp Tena'ya döndük.

Devam edecek

 
Kayıt tarihi
: 12.07.06
 
 

1970 Adana doğumluyum. Marmara Üniversitesi Coğrafya Öğretmenliğini bitirdim. Türkiye'nin yedi coğra..