Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Aralık '06

 
Kategori
Sosyoloji
 

Elbet bir gün uyanacağız!!!

Elbet bir gün uyanacağız!!!
 

Bugün Türkiye'nin nerde ve nasıl konumda olduğunu 60 milyonun yaklaşık % 50'si altı vaya üstü mutlaka bir yerlerde bir şekilde tartışıyordur. Toplu taşıma araçlarında, kuyruklarda, trafikte, cafelerde, kampüslerde, işyerlerinde de de de...

Ama sonuç hep aynı. Sonuçsuzluk. Bundan sonra kimse ülkeyi kurtaramaz muhabbetleri.

Öncelikle kurtarmak kelimesinin açılımını yapmak gerekir. Ne, kimden, nasıl, ne şekilde, hangi durumlarda kurtarılır? Emperyalist ülkelerin baskısından mı kurtaracağız? Yoksa bu kadar uzağa gitmeyip kendi ülkemizdeki sömürgecilerden mi? Çevreyi mahvedip bizden sonra gelenlerin hayatını karartanlardan mı? Eğitim sistemini topaç yapıp elinde fır fır döndürüp bu ülkenin geleceğini sınav kuyruklarında perişan edenlerden mi? Duble yollar, duble siteler yapıp bilmem kaç hektarlık ormanlık alanı yani dünyanın akciğerlerini göz kırpmadan acımasızca yok edenlerden mi? Seçim korkusu yüzünden bir sağa bir sola kıvranan, ne yardan ne serden yani ne paradan ne koltuktan vazgeçmeyen ve insan olduklarını unutan siyasetçilerden mi?(???)

Daha milyonlarca arkasında soru işareti bulunan milyonlarca kıyım. Kıyım çünkü meydana gelen her durum binlerce canı madden, manen, ruhsal v.b şekilde çökertmekte. Kimisi ise sessizce farkına bile varmadan yok olmakta.

İşte kurtarmak kelimesi ve açılımı. "Bunun sonu savaştır" diyenler var. "Hayır bu çağda savaş olmaz olsa bile psikolojik bir savaş olmalı" diyenler var. ''Ya nasıl savaş olmaz Irak'ı görmüyor musun?'' diyenler var. "Ülkemiz doğal zenginliklerini kullansa dünyaya kafa tutar" diyenler var. "Gençliğe önem verin onlar bizim geleceğimiz" diyenler var. Var babam var.

Bunun sonucu olarakta şu hikayeyi anlatabilirim.

''Evli kadının biri kocasını aldatmaktadır. Kocasının ve çevresinin bundan hiç haberi yoktur, tek bir kişi dışında. Haberi olan da yavuklusuyla arasında mektup taşıyan arkadaşıdır. Kadının yavuklusu evlenmek niyetindedir ve sürekli mektup yazar durur. Gel zaman git zaman kadının kocası ölür. Kadın ve komşuları meftanın çevresinde ağıtlar yakarak ağlarlar. Arkadaşı tamda bu esnada adamın mektubunu getirmiştir. Kadının yanına yaklaşır ve "ne yapayım?" diye sorar. Kadın ağlayıp dövünüp ağıt yaktığı esnada ustaca bir hareketle ''neydem anam neydem bacım koy cebime cebime'' der ve mektup kadının cebinde yerini alır''

Yani bugün şunu yapalım bunu yapalım diyenler, ağlayıp yakınanlar bir yandan da ''koy cebime cebime'' siyasetini yürütüyorlar.

Tek şey okudukça gururlandığım, gururlandıkça bugünkü insanlara kin ve nefret duyduğum milli mucadelemizdir. Nasıl olur da bir ülke böyle muhteşem bir tarihinin tam aksine hareket eder.

Bizi kurtaracak olan tarihimizdir. Tarihimizdir ki bu çok uzak değildir yakın tarihimizdir. Kurtuluş insan kavramını net olarak kavramaktır. İnsan için, halk için, emek için, mücadele için birşeyler yapmaktır.

Şunu yapalım, bunu yapalım, bundan kurtaralım deyip sonrada ''koy cebime cebime'' değildir.

Kurtuluş insan olduğumuzu kavramaktır...

 
Toplam blog
: 8
: 407
Kayıt tarihi
: 19.12.06
 
 

1987 Bursa doğumluyum. İlgimi devamlı edibi ve siyasi konulara yöneltmek istediğim halde eğitim sist..