Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Temmuz '10

 
Kategori
Anılar
 

Elektrik Ocağı

Ne tatsız bir öğleden sonra bu… Aslında bunu en sona bırakacaktım ama söylemem gerekiyor: Açım! Karnım çok aç. Karnımın açlığının sebebinin pek çok boyutu var ve aslında karnım aç olmasaydı hayata dair pek çok olumlu düşüncelerle dolu olacaktım. Lakin karnım aç işte. Oysa bugün, bu sabah uyandığımda bembeyaz bir Paris bulmuştum. Bu şehre kış güneşi ne kadar çok yakışıyorsa, kar da o kadar çok yakışıyor. Aslında karın yakışmadığı şehir, köy veya ova var mı onu da bilmiyorum. Başı dumanlarla kaplı Eiffel ve Montparnasse bir yana bu şehrin çirkin yanlarını bembeyaz bir şemsiye ile makyajlamışlar sanki. Beyazlığın getirdiği saflık sanki açlığın, ayrımcılığın, fakirliğin, bireyselliğin getirdiği bencilliğin hiç yaşanmamış, hiç olmamış olduğunu duyumsatıyor veya algılatıyor bana bu şehirde. Eğer aç olmasaydım bir diğer konu da eve dönmeme iki gün kalmasının vereceği heyecan olacaktı. İnsan gurbette yaşamadan bu heyecanı gerçekten içinde hissedemez. Umurumda değil. Dönüşü düşünmüyorum bile. Karnesini yeni almış, yaz tatiline yeni başlamış ve hiç eylül olup da o lanet okula hiç dönemeyecekmiş gibi hisseden bir öğrenci gibiyim. Tadını çıkarıyorum. Uzun zamandır görmediğiniz bir yerin, siz onu tekrar ilk defa gördüğünüzde sizde uyandırdığı coşkunun tadını çıkarıyorum. Cumartesi akşamı uçaktan inip eve dönüş yolunda sahildeki yük gemilerini tekrar görecek olmanın tadını çıkarıyorum. Bu bir nevi, bir çeşit mutluluk tarifi ama bir sorun var: Geçen yüzyıldan kalma elektrikli bir ocağa sahip olursanız ve o ocak yüzünden su kaynamazsa bu bir sorun olur. Size bir tavsiye: Su kaynamazsa aç kalırsanız. Bu noktaya nasıl geldiğimi sorarsanız o ayrı bir hikâye. Açlığım bunu yazmamı engellemekte. İstanbul’a iki gün kaldı.
 
Toplam blog
: 37
: 541
Kayıt tarihi
: 03.06.10
 
 

2011 Sorbonne Üniversitesi (Paris-IV) Modern ve Yakın Tarih Doktora •2009-2010 Sorbonne Ünive..