Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Mayıs '17

 
Kategori
Eğitim
 

Eleştirel düşünen ve öğrenmeyi öğrenen bireyler yetiştirmek

Eleştirel düşünen ve öğrenmeyi öğrenen bireyler yetiştirmek
 

“Aslında herkes bir dahidir… Ama siz kalkıp bir balığı ağaca çıkma yeteneğine göre yargılarsanız, balık tüm ömrünü bir aptal olduğuna inanarak geçirecektir.” A. Einstein


Yıllarca alınan dersler, anlatılan konular, sınavlar ve daha bir çok teorik bilgi. Bir çocuğun iç dünyasını anlamak için maalesef bunlar yeterli olmamaktadır. Mezun olduktan sonra genç bir öğretmen adayı olarak öğrencilerime neler öğreteceğimi, konuları biliyordum. Fakat sınıf ortamı hiç de üniversitede öğretildiği gibi olmuyormuş. Gördüğümüz sınıf yönetimi dersleri, psikoloji dersleri sadece mesleğe başlamadan bize gösterilen fragmanlar oluyormuş.

İlk yılda girdiğim sınıflar genellikle 13-24 yaş aralığını kapsıyordu. Kurlarla verilen bir eğitim. Farklı sınıflar ve farklı özelliklere sahip çeşitli gruplar. Ergenlikle savaş verenler, üniversitedeki alttan aldıkları ingilizce dersini kurtarmak için savaş verenler, yurtdışı hayallerine kavuşmak için kendilerince buldukları yöntemlerle dile adapte olmaya çalışanlar ve de en önemlisi senin öğretemediğinden şikayet edip kendi başarısızları için seni suçlayanlar. Evet, yukarıdan da anlaşılacağı üzere ingilizce öğretmeniyim.

İkinci yılımda ise bu yaş aralığı 5-8 yaşa düşmüştü. Sınıf yönetiminin çok önemli bir rol üstlendiği, planlasan bile ana uygun, nelerin ortaya çıkacağı sınıf ortamında rastlantısal olarak görülen bir hal almıştı. Hala oyun çağında olan, anne dillerini bile daha tam öğrenemeyen çocuklara ingilizce öğretmeye başlamıştım. Gerçeği söylemek gerekirse o kadar şekerdiler ki, o kadar saftılar ki eğlenerek öğretmeyi kendime görev edinmiştim. Şunu da ifade etmeliyim ki çocuklarla iletişimden çok, zor olan başka faktörler vardı. Onu da başka bir yazımda anlatmak umudu ile...

Her çocuk farklı bir ailede, farklı bir ortamda dünyaya gelir. Çevresi farklıdır, hisleri, arkadaş seçimleri, insanlara davranışları... Bu çevre onu bazı kalıplara sokar ve gelişiminde rol oynar. Aile onu bir kültürde birleştirir ve ona bir kimlik kazandırır. İkinci evrede ise okul hayatı başlar. Artık akademik bir çevreye adım atar. Öğretmene düşen rol ise onu ortak bir çember etrafında birleştirmek olur. Birbirinden farklı bir grup çocuğu, kültürü, yetişme tarzı tamamı ile zıt bu kadar enerjiyi bir arada tutmak düşünüldüğü kadar kolay olmamaktadır. En büyük sorumluluk ise şüphesiz sınıf öğretmenlerine düşmektedir. Bir ingilizce öğretmeni olarak, sınıf öğretmeninden sonra çocukların en çok derse sahip olduğu, en çok görülen öğretmenleri olarak ikinci sırada yer almaktayım.

Çocuğun alışma evresi aile ile olan işbirliği, öğretmenin onun günlük yaşamı ile bağ kurması ile ilerleme kaydeder. Öğretmen çocuğu tanır, çocuk öğretmeni tanır, ailenin öğretmene olan güveni ve bağı güçlenir ki en önemlisi çocuk kendini evinde gibi güvende hissetmeye başlayınca öğrenmenin etkisi artmaya başlar. Öğrenci artık bir sosyal çevre oluşturmaya başlar. Artık çevresi ve arkadaş ortamı gelişmeye başlar ve yaratıcılığı artmaktadır. O artık büyüyordur.

Öğrenci yaşayarak öğrenmeye başlayarak bilgilerin kalıcılığını arttırır. Bağ kurmaya, parçaları birleştirmeye başlar. Sosyal bağlarını kültürel bağlarla birleştirir ve alanını genişletir. Farklı kültürler artık ortak bir ad almıştır. Bunu “sınıf kültürü” olarak adlandırırlar. Çocuk artık olaylara ortak anlamlar yükleyebilir. Yarattığı anlamlar ona aidiyet hissini vermeye başlar. “Evet, ben de bu kültürün, ortamın bir parçasıyım...”

Zamanla kurulan bu bağlar ile çocuk yeteneğini keşfetmeye başlar. Bu onun sosyal-duygusal gelişimi için çok önemlidir. Bir sonraki evre ise dış dünya ile olan bağı olacaktır. Saygı, sevgi, kısacası iletişim becerisi... Çocuk bu hisleri hem beden dili hem de sözsel olarak ifade eder. Karşılıklı ilişkilerde ve birbirini anlamada bunlar büyük önem taşımaktadır. Zamanla “problem çözme” aşamasına ulaşılır. Çocuğun becerisi geliştikçe kendi problemlerine çözüm bulmaya başlar çünkü yaratıcılığı gelişmeye başlar ve yapıcı geri bildirim vermeyi öğrenir. Problem çözme yeteneği çatışmaları ile başa çıkmasına yardımcı olur. Grup çalışmaları, işbirlikçi öğrenmeye katkı sağlar. Öğrenciler grup çalışmaları ile üretmeyi ve öğrenmeyi öğrenirler bu da akran iletişiminin kazanımı için iyi bir yoldur.

Tüm bu kazanımlar onun iyi bir birey olması için artılar olup yaşı daha da ilerlediğinde ve deneyimler kazandıkça hayatın binbir rengi ile karşılaşacak ve olaylara farklı bakış açıları ile bakma yetisi kazanacaktır. Eleştirel bakış açısı ile olaylara yaklaşmayı öğrenir ise bulunduğu duruma (olumlu ya da olumsuz) bir çok yöntemle yaklaşmayı öğrenecek ve hayatının yönlendirmesinin kendi elinde olduğunun farkına varacaktır. Başarısına da kendi çalışmaları katkı sağlayacaktır başarısızlığına da kendi seçimleri sebep olacaktır. Evet! o artık düşünmeyi, eleştirmeyi, öğrenmeyi bilen bir bireydir biz ise yol gösteren bir kılavuz.

Sonuca varıldığında ise özsaygı kazanılmış, empati kurma yeteneğine sahip, öz-kontrol sahibi bireyler yetişmesine ulaşılır. Her çocuğun öğrenme hızı, ortama alışma süresi farklılık gösterebilir. Şunu belirtmek isterim ki bilinçli ve öğrenmeyi bilen, keşfeden bireylerin yetişmesi geleceğe dair tüm kapıları açabilir. Kendini bilen ve geleceğini yönlendiren bireyler yetiştirmek dileğiyle....

 
Toplam blog
: 57
: 280
Kayıt tarihi
: 18.07.15
 
 

1992 yılı İstanbul doğumlu. İlkokulu İstanbul'da okudu, ortaokulu ve liseyi Edirne'de bitirdi. Kara..