Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Aralık '12

 
Kategori
Sosyoloji
 

Eleştirenlere açık teşekkür

Eserlerimi okuduktan sonra yaptığınız yorumları, ELEŞTİRİLERİ, büyük bir zevk, dikkat, ilgi ve heyecanla okuyorum.. Doğru konulara neşter vurduğunuzu söylemeliyim. Zaman zaman şiir, roman, hikâye ve bir çok kitapları hem tanıtıcı hem de eleştirisel gözlemle inceliyor; onlara yazılar yazıyorum.

Genel olarak şunu söylemeliyim ki kültürlü, bilgili, onlarca esere imza atmış kişilerde bile “HATASIZ YAZMIŞ OLDUĞUNA İNANMAK, YANLIŞLARI KABULETMEMEK” KAPRİSİ, EGOSU HER ZAMAN MEVCUTTUR. Kişi kendi yaptığının doğruluğuna kesin olarak inanmışsa, o kişilerin eleştirileri kaldıramadığını üzülerek ifade etmeliyim.

İnsanın dostlarını ve sanatseverleri tanıtırken, övülecek yanlarını sıralarken, eksik ve hatalı taraflarını: 'Burası da şöyle olmalıydı' derken bütün hassasiyetlerinizi ortaya koyar. Bazan çekinerek bazan da: 'Yahu bu şahsı kırar mıyız, ümitsizliğe mi sevk ederiz?' diye kırk kez düşünür, kılı kırk yararak sözcükleri itina ile seçip sıralarsınız. Eseri güzel yönleriyle ve olmamışlarıyla tanıtırsınız. Bu bedelsizdir… Hatta bunca emeğe, göz nuruna, araştırmaya, o eseri didik didik edip okuyuncaya kadar harcadığınız zaman için, o tanıtılan şahıstan, eserin sahibinden bir “TEŞEKKÜR” bile gelmez. Eserin güzel, övgüye layık yerlerini, orijinalliğini, yeni buluşları, edebî eser olma özelliklerini, kalıcılığını anlatırız. Bu övgü dolu yönden yazdıklarımıza itiraz yokken, eleştirilmeye gelince, bu eser şu bakımlardan olmamış. İmlâ, noktalama, yazım kuralları, kalıcılık, edebî eser olma özellikleri, halka ve yaşayan Türkçeye uygunluğu taşımıyor. Şunları şunları yazarın düzeltmesi gerekir. Eser bu yönleri ile iptidai, ilkel veya basmakalıp ifadelerden oluşuyor. Her eser herkesin her zaman söylediği değil hiç kimsenin her zaman söyleyemediği, duyamadığı, düşünemediği, sözcükleri ifade etmeli. Herkes duyar, düşünür; ama onu orijinallikler içerisinde yazıya dökemez. İşte bu eserde bu özellik yok, olmamış derseniz...

Dersiniz dersiniz; ama yazının birkaç yerde çıkmasından sonra hemen bir telefon alırsınız. 'Bakın... çıkan yazınızı okudum lütfen avukatımla da görüştüm. Yayınızı yayından kaldırır mısınız?. Kaldırınız. .. Kaldırın!.. ' Daha başka tehditler de alırsınız tabii. Sonra düşünürsünüz. Bu eleştiri yazısı için, okuduğun kitap için harcanan zamana, yazılan yazıya, kitabın eserin, filmin tanıtımı için yaptığınız reklama... Şaşırmamak elde değil...

Bu yazma, tanıtma ve eleştiri işten defalarca vazgeçmek istersiniz. Olmaz tabii, bırakamazsınız; fakat moraliniz o gün gider, bozulursunuz, kırılır, incinirsiniz…  

Bir tutku, sonunda ne rütbe var ne para… Bıraksanız eleştirici kalmaz ortalarda veya en azından azalır. 'ERBAB- TEAŞŞÜR ÇOĞALIP ŞAİR AZALDI; YOK ÖYLE DEĞİL ŞAİRİN ANCAK ADI KALDI!..' diyen şair ne güzel söylemiş. Bu söz eleştirmenler için de geçerli. Eleştiriyi hazmedecek engin gönüllü yapımcılara, sanatseverlere, eser sahiplerine ihtiyaç var. Bunları tanıtacak, didik didik ederek yazacak, ortaya serecek ELEŞTİRMENLERE de… Hem de şiddetle ihtiyaç var var; ama onların karşılaştıkları çok çok büyük engeller de var.

Her kim olursanız olunuz. ELEŞTİRİLERİNİZİ büyük bir samimiyet ve mutlulukla karşılıyorum. Bizi ELEŞTİRENLER, bizleri doğruya, güzele, daha iyiye ve yanlışsız yazmaya yönlendirenlerdir. Bunlar bizim dostlarımızdır. Bu bakımdan onların “ELEŞTİRENLER” varlıkları BİZİM HAYAT DAMARLARIMIZDIR. BİZ ONLARLA BESLENİR, ONLARLA HAYAT BULUR, ONLARLA DİRİ ONLARLA CANLI KALIRIZ…

Eleştirenler!... İyi ki varsınız.

Sağlık sıhhat ve huzur dolu yıllar ve gelecekler  diliyorum.

Eleştirenlere açık teşekkür.

Abdullah Çağrı ELGÜN

 
Toplam blog
: 65
: 503
Kayıt tarihi
: 27.09.10
 
 

Abdullah (Çağrı) ELGÜN HAYATI HAKKINDA BİLGİLER Kayseri’de dünyaya geldi. Kayseri Atatürk İlkokul..