Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Temmuz '08

 
Kategori
Blog
 

Eleştiri yorumlarını ne yapalım?

Eleştiri yorumlarını ne yapalım?
 

Methedenlere açtığımız kapımızı eleştirenlere kapatamayız!


Blog kelimesinin anlamını bilmeyen kaldı mı acaba? Bence kalmadı! İnternet günlüğü... Ama bu günlük hani bazı emekli paşalarımızın tuttuğu iddia edilen günlükten farklı! İddia edildiğine göre onlar hükümeti devirmek için planlar yapıyorlar ve bu planları günlüğe not ediyorlar. Maksat? Günün birinde ERGENEKON DAVASI olursa savcının eline delil vermek... Gülmediniz değil mi?

Tamam, gülen yok, şimdi hareket edebiliriz. Bloglar sadece günlük olmak dışında her konuda yazılara da yer veriyor artık. Sınır kalmadı yani, güncel olaylara da, şiirlere de, politik ve aktüel konulara da yer var.

Bazı açıkgözler(!) de şöyle düşünüyorlar, "Sayfa benim değil mi, istediğimi yazarım. Okuyan okusun okumayan okumasın!" İyi o zaman bakkal Ahmet amca da "Dükkan benim değil mi, istediğimi satarım. İsteyen alsın istemeyen almasın!" düşüncesine sarılsın. Bir bakıyoruz Kurban Bayramı'ndan önce bakkalın içi kurbanlık koyun dolmuş. Öyle ya bakkal onun, isteyen alır, istemeyen almaz.

Böyle olmaz tabii. Her şeyin bir usulü, kuralı vardır. Herkes her istediğini yapabilir ama bunun neticesine de katlanmak zorundadır.

Siz bu güzel sitede kafanıza estiği gibi hareket ederseniz, bundan hoşnut olmayan diğer üyeler de eleştirilerini yapma hürriyetine sahiptirler. Beğenilmeyen bir yazıyı eleştirmek hakaret veya kişilik haklarına saldırı olarak değerlendirilmemeli. Eleştiride hakaret varsa, editörler zaten yerine ulaştırmıyorlar, gerektiğinde de eleştiriyi yapanı uyarıyorlar.

Eleştiri demek, "Oooo cici, çok güzel yazmışsın ellerine sağlık, kollarına solluk!" olmuyor tabii. "Bu yazınızdan bir şey anlayamadım, mealini de yazar mısınız?" veya "Doğduğunuz günden beri yazıyormuşsunuz, ölmeden önce de şu imla kurallarına dikkat etseniz, noktalama işaretlerini tavuklara yem veriyormuş gibi serpiştirmeseniz!.." şeklinde uyarılarda da bulunabiliyor okuyucu.

Bazı arkadaşlarımız haklı olarak her eleştiriye "Evet, sepet" diye cevap vermiyorlar, karizmalarını çizdirmemek için kırk dereden kırk tas su getiriyorlar. Veya sırf lâf olsun, çorba pişsin diye karşı atağa geçiyorlar ve eleştireni eleştirme yoluna gidiyorlar. Tabii ki eleştirene hak verme mecburiyetinde değiliz. Ama haklı bir eleştiriye karşı da savunmaya geçeceğimize, karşı tarafın kafasına taş atacağımıza, nazik bir cevap verebilir, hatamızı kabul ederiz.

Tekrar aynı tarzda eleştiri gelmemesi için de daha dikkatli oluruz. Yazılarımızı yayına vermeden önce tekrar okuruz, imla kılavuzuna bakma ihtiyacı hissettiğimizde bakarız. Vaktimiz olmadığında yazmayız, yazılanları okuruz.

- Yok abi ya, ben öyle yapmam!

- Nasıl yaparsın gülüm?

- Benim yazdıklarımı beğenmeyen okumasın. Beğenen de güzel yorumlar yazsın. Ben bu siteye kafamı dinlendirmek, güzel vakit geçirmek için giriyorum...

- Kafanı dinlendirecek başka yer bulamadın mı? Çık biraz dışarı, temiz hava al, etrafına bak, evinde güzel müzik dinle, sen de mırıldan şarkıyı!

- ...

- N'oldu? Sesin çıkmıyor.

- Kusura bakma, birisi yazımı eleştirmiş de, o yorumu çöpe atıyordum.

İşte böyle arkadaşlar. Hep bizi şakşaklayanlara gülümser de, yapıcı eleştiri yapanlara sırt çevirirsek, bir müddet sonra şakşakçı bulamayabiliriz. Ama eleştiri yapanlara kulak verip, hatalarımızı düzeltirsek devamlı güzel yazılar yazmaya başlarız. Yazdıklarımızı kendimiz daha çok beğeniriz. Güzeli beğenenler de çoktur. Onlar alkışlamasalar da arkanızdan güzel sözler söylerler.

Her konuda böyledir. Günlük yaşantımızda da eleştirilmek istemiyorsak mümkün olduğu kadar başkalarını rahatsız etmeyecek, kuralları çiğnemeyecek davranışlarda bulunmalıyız.

Kadın gecenin bir yarısında avazı çıktığı kadar bağırıyor pencereden, "Sameeeeeeet" diye... Neredeyse gökteki yıldızlar titreyecekler, ben de titriyorum.

- Serap Hanım, bu saatte niye bağırıyorsunuz?

- N'apayım? Çocuğumu eve çağırmayayım mı? Bu mahalle benim, ev de benim istediğim zaman bağırırım da, sana ne?

Bu durumda bana gerçekten söyleyecek bir şey kalmıyor. Kadın çirkef. Dalaşmaya değmez, mahalleyi ayağa kaldırıyor.

Ama bu sitede yazan arkadaşlarımızın durumu başka tabii. Çoğu güzel ve kaliteli insanlar. Onları eleştirdiğimizde yazılarımızı çöpe atmamalılar. Benzer üslupla cevap verebilirler, eleştiriye teşekkür edebilirler, hatta kızabilirler. Diğer okuyanlar da kimin ne olduğunu daha güzel görürler. Ama eleştiri yazılarını yayına almamak, sadece metheden, canım, cicim diyen yorumlara yeşil ışık yakmak çözüm değildir. Haksız mıyım?

Saygı ve sevgilerimle.

Mustafa Mumcu 09 Temmuz 2008 / 11:20

 
Toplam blog
: 324
: 2811
Kayıt tarihi
: 10.04.07
 
 

06. 06. 1945 İzmir doğumluyum ve İzmirli olmaktan da gurur duyuyorum. 1968 yılında birkaç yıllığın..