Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Şubat '16

 
Kategori
Edebiyat
 

Eleştirme

Eleştirme
 

expectingmore.info


İster “Tenkit” deyin, ister “Kritik” veya “Eleştirme”  tümü de Edebiyat sanatının ana dallarından birini oluşturur.  Kimi eleştirmeyi bilinçli olarak yapar, kimi de rastgele. Fakat aslında eleştirme (kimi zaman eleştiri) bilinçli olarak yapıldığı zaman edebiyatın vazgeçilmez bir silahı olur.
 
Okuyan insanların belki de yalnızca %10’nu kadarı  yaratıcı bir yazıyı kaleme alacak yazı yeteneğine sahiptir. Okuyan insanlara soracak olursanız, hemen hepsi de yazmasını bildiklerini söylerler ama “gel bir dilekçe yaz” dediğin zaman, büyük bir çoğunluğu bu işi  doğru dürüst, kurallarına uygun bir şekilde yapacak yeteneğe sahip değildirler. Kaldı ki, öykü gibi, şiir gibi… yaratıcı yazın dallarında kalem oynatmak ve okutmak her babayiğite nasip olmaz.
 
Bazıları da yazarlar, hatta bazen gazete ve dergilerde bile yazdıkları yayınlanabilir ama bu kişiler de aslında ne yaptıklarının farkında değildir veya kendi yazdıklarının değerini anlayamazlar, tartamazlar. 
 
İşte bu noktada Eleştirme bir mihenk taşı, bir ölçü aracıdır. Profesyonel aracılar kendilerine gönderilen yada kendilerinin seçtiği bazı yazıları, kitapları alır ve edebiyat dünyasının geçerli ölçütlerini uygulayarak o kitabın , o yazının yerini, değerini saptarlar, belirlerler ve bunu tanınmış dergilerde yayımlarlar. Eleştirmenler kuşkusuz hem profesyonelce, hem de amatörce yapılabilir. Ama yaygın bir meslek değildir.
 
Çünkü kimse eleştirmenlerin söylediklerinden mutlu olmaz. Niye? Çünkü yazan herkes ciddi bir iş yaptığını ve yazdığı “eser”in dünyada tek olduğunu, bunu ancak onun becerebileceğini sanırlar. Sanatçılar, edebiyatçılar kendilerini hep Kaf Dağı’nın üzerinde olduğunu düşünürler. Hep böyle bir yanılgı içindedirler. Oysa eleştirmenler böyle kişileri alır, gerçek yerlerine oturtur.
 
Edebiyat dünyasındaki gerçek değerler de çoğu kez gerçek eleştirmenler tarafından bulup çıkarılmıştır. Daha doğrusu keşfedilmiştir. 
 
Sözgelimi, Cumhuriyetin ilk ciddi eleştirmenlerinden Nurullah Ataç, Grip Şiirinin elemanlarından Orhan Veli, Oktay Rıfat, Melih Cevdet Anday’ın ortaya çıkarılmasında ve eserlerinin savunulmasında ilk rol alanlardandır. Nurullah Ataç daha nice isimsiz şairi ünlü yapmıştır.
 
Eleştirmek, sözlüklere göre: “bir düşüncenin, bir eserin, bir yargının doğruluk veya yanlışlığını ortaya çıkarmak ve gerçek değerini belirtmek için onu incelemek, demektir.”
 
Ama gerçekte , piyasa da eleştirme  adı altında yazılan yazıların çoğu bu dalın alt basamaklarında yer alan Tanıtım, İğneleme, Çekiştirme, Övgü, Eleştirme, Değerlendirme… dallarından birine ait olabilir.
 
Tanıtım Yazıları:
 
Gazete , dergilerde veya  gazetelerin “Kitap” eklerinde yer alan yazıların çoğu “Tanıtım” yazılarıdır. Bu yazılar genellikle yazılar hakkında yüzeysel bilgiler verir. Kitabın yazarını tanıtır; adını; basan yayınevini, matbaayı verir; basım tarihini gösterir. Bunun gibi kitabı tanıtıcı ilk elden bilgileri verdiği gibi belki de çok kısa bir özet de bulunur. Onun ötesinde kitap hakkında kişisel bilgiler vermede yazar kendi düşüncelerinden bir bölümünü sergileyebilir. Bu tip yazılarda derin analizler bekleyemezsiniz. Çoğu kez bu iş için tanıtım yazısı yazan kişinin sığası da yetmez.  Tanıtma, kitap hakkında kısa kısa bilgi vermedir.
 
İğneleme:
 
Bu çeşit yazılarda yazar kitap hakkında bazı küçümseyici yargılar ortaya koyabilir. Bazı polemiklere girebilir; kitabın yazarının düşüncelerini eleştirebilir. Gerçi İğneleyicinin hiç de kırmak gibi niyeti yoktur ama sonuç böyle olabilir. Zaten hassas olan yazar , kitabını eleştiren kişinin yazısından müthiş alınabilir ve hemen karşılık yazabilir. Belki de bu yazılar, karşılıklı olarak sürer gider.
Bazen iğnelemeyi yapan kişinin kötü bir niyeti yoktur ama, yazının, kitabın kendisinde bir şey olmayınca , sonuç da hayal kırıcı olabilir. Bu tip yazılar çoğu kez eser yazarını hiçbir şekilde tatmin etmez; dahası, kızdırabilir de.
 
Çekiştirme:
 
Çekiştirme yazılarında üzerine yazı yazılan kitabı, hikayeyi… yerin dibine batırıp çıkarma düşüncesi vardır. Burada Çekiştirenin tarafsız olduğu hiçbir zaman söylenemez. Belli ki kafası bir şeylere atmıştır, bunun öcünü almak için kitaba, yazarına, içindekilere ver yansın etmektedir. Böyle yazıların çoğu Editör’ler tarafından engellenirler. Engellenmezse, işte o zaman kıyamet koptu demektir. Ama bu çeşit kavga yazılarının reytingi çok fazladır. Okuyanlar eleştiren ne demiş, kitap yazarı ne yanıt vermiş , diye, bir ona bir ötekine koşturup dururlar.  Bu arada çok ateşli , çekişmeli yazılar yazılır. Kimi eleştirene, çekiştirene, kimi de kitap yazarına hak verir. Fakat bu çekiştirme sırasında gerçek fikirler ortadan kalkar, karşıdakini küçümseyici, batırıcı fikirler ortaya çıkar. Bazen bu tip yazılar, karşıdakini doğrudan hedef almaz ama herkes o yazının kime, niye yazıldığını çok iyi bilirler.
 
Övgü yazıları:
 
Dergi ve Gazete’lerdeki  kitap tanıtma yazılarının büyük bir bölümü “Övgü” dalına girer. Burada eleştiri yazan kimse, eleştiri yapıyor gibi görünse de aslında takdir ettiği sanatçıyı, yazarı övmek, bazen de göklere çıkarmak peşindedir. Kitap yeni yazılmıştır. Kitaplar Dergilerin, Kitap tanıtımı yazarlarının adreslerine gönderilir. Genellikle yazarla eleştiren arasında ahbap çavuş ilişkisi vardır. Zaten bu tip eleştiri yazan kişiden kötü bir yanıt beklenmez. Ortaya çıkan da yeni yazının ve kitabının övülmesi olayıdır. Bazıları yeni eseri göklere çıkarırlar, kimi de sadece iyi olduğunu belirtirler.  Her keresinde yazar memnundur. Gerçekte kitaba gerçek bir eleştiri yapılmamıştır ama adı, sanı dergilerde, kitap eklerinde ortaya çıkmıştır. Bu tip tanıtım yazısını yazan da parasını dergiden alacaktır. O da memnundur.  Dergi, kitap eki yazılarının çoğunluğu bu dala girer. Eleştirenler  kimseyle takışmamak için daha çok bu çeşit yazılar yazmaya çalışırlar.
 
Eleştirme:
 
İşin aslı budur. Bir yazıyı, bir şiiri, bir kitabı ele alıp onun  edebiyat tarihindeki yerini kestirerek tartışmak. Kitabın özellikleri , neler getirdiği üzerine düşüncelerini söylemek. Yazının, kitabının yeniliğinin ne olduğu, çağdaş örnekleri arasındaki yerini, tarihi olarak konulacak boyutu göstermek. 
Her gün binlerce yazı yazılıyor; şiir söyleniyor; kitaplar yazılıyor. Bunların çoğunun yeni bir şey getirdiğini söylemek mümkün değildir. Çoğu varolanın şu yada bu şekilde  tekrarlaması şeklindedir. Ancak eleştirmenler bir kitabın yeniliğini, gerçek güzelliğinin nereden geldiğini söyleyebilirler ve böyle bir eserin edebiyat tarihindeki yerinin ne olabileceğini belirtebilirler. Tabii , burada eleştirmenlerin kullandığı çok değişik yöntemler vardır. Ama aslında yaptıkları birtakım karşılaştırmalardır. Eski ile yeni olan arasında; çağdaş eserler arasında benzerlikleri ve ayrılıkları, farklılıkları göstermektir amaç.
 
Eleştirmenlerde asıl eleştiri gücü kendi kültürlerinden gelir. Kuşkusuz eleştirmenler çok kültürlü insanlardır ve yaptıkları kendi bilgilerinin derinliklerinden kaynaklanır. Eleştirmenler eleştiri gücünü ve kaynağı kendi özlerinden alırlar.
 
Türk edebiyatında özellikle Cumhuriyet döneminde Nurullah Ataç, Mehmet Fuat, Sabahattin Eyuboğlu, Asım Bezirci … bu gibi yeni değerleri keşfeden tanıtan eleştirmenler türündendir. Fikirleri bazen kabul edilmese bile, yaşadıkları çağlarda son derece  dikkatle dinlenmiştir.
 
Değerlendirme:
 
Değerlendirme,  Eleştirmenin bir adım ötesidir; burada artık kendi değer yargılarından kurtularak eleştirmek için edebiyat tarihinden ve diğer sosyal bilimlerin araştırma çeşitlerinden örnekler alırlar; kendi dışlarında bir takım ölçütler bularak, elindeki eseri incelemeye çalışırlar. Söyledikleri sanki kendi düşünceleri değilmiş gibi kanıtlar göstermeye çalışırlar.
Edebiyat tarihimizde “Nesnel Eleştiri”nin öncülerinden Hüseyin Cöntürk aslında böyle bir  eleştirme akımı’nı başlatmak istemiştir. Fakat çoğu kez anlaşılmak istenmemiştir. Ondan sonra gelenler de bu akımı tam anlamıyla uygulamamışlardır.
 
Söylediğimiz şeyler Eleştirme alanına katkı mıdır? Bilemiyorum. Ama Eleştirme’nin edebiyatın ayrılmaz bir parçası olduğunu biliyorum.
 
Eleştirmenin kabul edilebilmesi için edebiyatçıların mesleki derinliklerinin gerçekten anlaşılabilir derecede yüksek olması gerekir. Yoksa her yazarın, ne kadar nesnel yazılmış olursa olsun, eleştirmenin söylediklerini kolay kolay kabul ettiği görülmemiştir. 
 
Bütün yazarlar eleştirmenlerin söylediklerine hemen itiraz ederler. Tabii övgüler hariç. Övülmeyi kim sevmez. 
 
Onun için Eleştirmenler, bütün yazarlar tarafından tu kaka edilir… Varlıkları kolay kolay kabul edilmez. Ama eleştirmenler olmasaydı , bugün değerli diye bilinen edebiyatçıların çoğu olmazdı. Eleştirmenlerin edebiyata katkısı büyüktür ama hiçbir zaman takdir görmezler.
 
 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..