Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Nisan '08

 
Kategori
Meslekler
 

Eli öpülesi kişiler

Her ne kadar senede bir gün kutladıkları, kendilerine ait bir meslek günü olsa da, şükran borcumuzu bir ömür boyu ödeyemeyeceğimiz bir sevgi ve saygı mesleği olan öğretmenlikten söz etmek istiyorum. Bugün öğretmenler günü değil ama , 25 Şubat tarihli Milliyet İnternet Gazetesi ön sayfasında yer alan üzücü bir haber, konuyu gündem dışı ele almama neden olmuştur.”Kiracı kadın vahşeti” başlığı altında verilen haberde, ”Öğretmenlik için atama bekleyen Yasemin M. , ev sahibini ve 4 yaşındaki kızını vahşice öldürüp altınlarını çaldı”. Tüyler ürperten bu cinayeti bir öğretmen adayının nasıl işlediğini tasavvur bile edemiyorum.Değil öğretmen adayı, meczuplar bile böyle bir yola asla baş vurmazlar.

Bazı mesleklerin seçiminde özendirici, cezbedici yanlar vardır. Kimisi maddi yönden, kimisi kariyer bakımından, kimisi de konjonktürel nedenlerle ön plana çıkmış olmaları nedeniyle tercih önceliği kazanırlar. Öğretmenlik ise bunların hepsinin dışında, gönüllülük esasına dayalı, özünde sevgi olan bir yüksek vicdani sorumluluk işidir. Toplumdaki mesleki itibarı ideolojik nedenlerle kimi zaman düşmüş olsa da, her dönem özel kişilerin seçimine mazhar olmuş, ulvi bir görevdir öğretmenlik. Yapılan anketler, son yıllarda artan toplumsal kirlenmeden en az etkilenen alanlardan birinin eğitim olduğunu göstermektedir. Ulviyeti, toplumda anne ve baba ile eşdeğer kabul görmesinden kaynaklanır. Bütün öğrencilerini bir anne veya baba sevgi ve şevkatiyle kucaklayabilecek erdemliliği, başka hangi meslek mensubu gösterebilir ki…? Öğretmenliğe gönül verenlerin üstleneceği en temel misyon, insan ham maddesini sevgi ve şefkat ile yoğurup, bir heykeltraş titizliğiyle şekillendirerek, geleceğe hazırlamaktır. İnsan sevgisinden mahrum kötü örneklerin öğretmenlikte başarılı olması düşünülemez. Zaten meslek etiği ve sosyal dinamikler bunları kendi içinde dışlayarak tasfiye edecektir.

Anaokulu öğretmenliğinden başlayarak, üniversite akademisyenliğine kadar geniş bir yelpaze içinde görev yapan tüm öğretim elemanları, bir zincirin halkaları gibidir. Verdikleri hizmet gereği, birbirinden bağımsız olarak değerlendirilemezler. Bireylerin toplumsal yaşama hazırlanmasında her kademedeki öğretmenin oynadığı roller benzer olup, işlevleri hep aynı ortak amaca yöneliktir. Bu amaç, eğitim ve öğretim verdikleri gençlerin niteliklerini toplumla uyum içinde yaşayan, çevresine karşı duyarlı, bilgi ve beceri bakımından donanımlı, sistem üretebilen, Cumhuriyete ve onun ortak değerlerine gönülden bağlı, sorumluluk üstlenebilen, vatanını ve milletini seven ve koruyan, geleceğe dönük dürüst ve başarılı bireyler yetiştirme hedefidir.

Yaptıkları görev gereği, her biri aynı zamanda birer toplum mimari sayılmakla kalmaz, aynı zamanda toplumsal kültürün nesilden nesile aktarılmasında aracı olmaları nedeniyle de, kültürel iletişim işlevi görürler. Bütün bu sıralanan vasıfları nedeniyle, ülkenin her alanda ihtiyaç duyduğu nitelikli elemanların, siyasi ve yönetici kadroların, uzmanların, bilim insanlarının, hukukçuların, mimarların, mühendislerin, sanatkarların, doktorların yetiştirilmesinde her kademedeki öğretmen birinci derecede rol oynar. Bu nedenle, eğitim hiyerarşısı içinde görev yapan her kademedeki öğretmenin, takdir ettikleri notlarla öğrencilerinin yetiştirilmesinde ve hayata atılmasında taşıdığı vicdani sorumluluk payı eşdeğer olup, birbirini tamamlayan bir zincirin halkaları gibidirler.

Sonuçta, ülkenin ihtiyaç duyduğu en kritik kadrolara atanan elemanlara, mesleki veya uzmanlık ehliyeti veren, eğitim kurumları hiyerarşısı içinde görev yapan öğretmenler değil midir..? Öyle ise, ülkenin kilit noktalarına gelecek insanlara diploma vererek, onların sorumlu konuma gelmelerine fırsat tanıyan öğretmenler, vicdani sorumlulukları en dorukta olan kutsal bir görevin mensupları sayılırlar. Her ne kadar verdikleri önemli kararlara imza atarak, vicdani sorumluluk tazminatı almaya hak kazanan yargıçlarımız bu parayı fazlasıyla hak ediyor olsalar da, onları yetiştiren öğretmenlerin vicdanı sorumluluğu daha az olamaz. Bu nedenle de öğretmenler, yetiştirdikleri öğrencilerin hayattakı başarılarını görerek, daima mukaddes bir görevi icra etmenin manevi hazzını duyarlar. Bu haz maddi kriterlerle ölçülemeyen, ancak gönüllerde serpilip gelişen çok ilahi bir duygudur. Öğretmenleri yücelten ve eli öpülesi yapan, gönüllerine sindirdikleri ve kişilikleriyle özdeşleşen insan sevgisidir. Başarılı olmalarındaki sihirli güç de bu sözcükte gizlidir.

 
Toplam blog
: 72
: 1140
Kayıt tarihi
: 09.12.07
 
 

Rize merkez ilçeye bağlı Yiğitler Köyünde doğdum. Lise bitinceye kadar ilk gençlik yıllarımı geçird..