Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Mayıs '14

 
Kategori
İlişkiler
 

Elif 1

Elif 1
 

Pazar sabahı acı acı çaldı telefonum. Koştum açtım, arayan Elif idi. ‘’Abla ne olur beni biraz dinler misin?’’ Dedi.’’ Tabii ama şimdi mi?’’ dedim.’’ Evet hemen şimdi kendi sesimi duymak istiyorum’’ dedi. Ne demekti ki kendi sesini duymak anlamamıştım ama kabul ettim. Geldi ve başladı anlatmaya, kendi sesini duymaya. O zaman anladım ne demek istediğini. Bitiremedi ama ‘’başladım ya gerisi gelir dedi ‘’sevinçle ve huzurla. Anlattığı kısmı sizinle paylaşmak istedim hayata dair gerçekleri, ders alınacak o kadar olay var ki!!! En kısa sürede kalan kısmını da anlatabilir umarım ve bu yazı yarım kalmaz. Haydi duyalım Elif’in sesini…

Evlilik sürecinin en zor aşamasındaydı Elif. Kolay geçirdiğini sandığı yıllarda çocuktu, bilmedi, zor ne, kolay ne. Çocuk yaşta kadın oldu Elif kadınlığın hakkını vermesi istendi. Kadınlığın hakkını vermek ne idi onu bile bilmeden. Toplumdan gördüğü, duyduğu şeyleri uygulamaya başladı. Baba evinde doğan kız koca evine yapışır. Mezara oradan uğurlanır. Doğru bu. Orada ne yapmalı, nasıl yaşamalı bilmez, bilemez. Okulda bunlar ders olarak verilmez. Tüm çok bilinmeyenli denklemler, tüm fizik formülleri öğretilir. Kimya dersinde elementlerin kimyası öğretilir, insan kimyası değil. Hayatta karşımıza elementler çıkarsa bocalamayalım diye. Biyoloji de tek hücreli bölünen veya bölünemeyen terliksi hayvanları öğreniriz. Hayatta karşımıza terliksi hayvan çıkarsa bocalamayalım diye. Tarih gurur kaynağımız geçmişte şu savaşı kazanıp şu kadar toprak sahibi olmuşuz. Bastığımız toprağa toprak deyip geçmeyiz. Sonra bize’’ tüm bu derslerden başarı ile mezun oldunuz’’ belgesi verirler.

Elindeki diploma ile üniversite sınavına girer, kazanır, sevinir. Bilmez ki neler yaşayacak. Sevinçle gider, dersler başlar ama farklı bir şey yok, dersler bir kademe üste çıkıp rakamlar yaş seviyesine uygun hale getirilmiş. Hayata, yaşama dair tek bir ders yok yine. Bu hayat dersi devletin sorumluluğu altında değil, sen bulur ve öğrenirsin. Bilmediği, yeni yollara girer Elif denemeden öğrenme şansı yok. Deneme sürecinde yaralanır, düşer dizi kanar, karanlıkta el yordamıyla yol bulmaya çalışır.

Yavaş yavaş insan ilişkilerinde özelleşmek nasıl bir şey denemek ister. Onun geldiği ortamda ayıp olan kınan ilişkiler burada doğal bir şekilde yaşanmaktadır. Ve çoğunluğa uyum sağlar, doğal adaptasyonu yakalar, özel bir ilişkiye başlar. Ürkek ve çekingen. Deli kan işte sonucunu göremez. Bu macera onun tüm hayatını nasıl alabora edecek bilmeden. Nerden bilsin ki çocuk Elif…. Tek bildiği şey ilişkinin sınırlarını kısıtlı tutar. Çünkü ayıp ve günah kavramını aile, toplum sıkı vermiştir. Bir yandan da eziktir sıkı sıkıya verilen kavramlar nedeniyle.

Birkaç yıl içerisinde yine ona bir ‘’başarı ile tüm dersleri verdiniz’’belgesi verirler. Mutludur. Ama neyi başarı ile bitirdi yine bilemez, boş bir sevinçle baba ocağına döner Elif elinde diploması ile.

Aferin kızım şimdi sıra evlilikte derler. Elif yorgundu ama. Çünkü özel ilişkisi toplum kurallarına uygun gitmemiş yani evlilik ile sonuçlanmamıştı. Ama sorun etmiyordu yaşandı ve bitti diyordu. Aklında takılı kalan bir sorun yoktu. Ama evlilik kelimesi de çocuk ruhuna ağır gelmişti ilk duyduğunda. Görücü usulü adı verilen bir sistem uygulanır ve evlilik için ilk adım atılır.

Elif, belki mürekkep yalamışlığın bilgiçliği ile, belki de doğruluk adına geçmişte yaşanan özel ilişkisini anlatır eş adayına. Aday rahattır Elif zaten rahattır. Sorun yoktur ve süreç başlar.

Zaman içerisinde olaylar öyle tepetaklak olur ki kendisi bile inanamaz geldiği noktaya. Sorun aslında hiçbir şeydi ama her şey oluvermişti bir anda. Eş adayı ‘’ben senle yapamayacağım beni bırak’’ der. ‘’Ben bırakırsam adın lekelenir, bırakan taraf sen ol’’ der. Aslında kıyamaz Elif’e ama ne yapsın ruhuna da haber anlatamaz. Sıkışıp kalır kalbi ile doğruları arasında. Topu Elif’e atıp kurtulmak ister ama çok geçtir, çünkü Elif aşık olmuştur adayına. Aday artık vazgeçilmezi olmuştur. Aslaaa der asla. Yine bilemez ve nefsine dur diyemez çocuk Elif, demek istemez tam büyümeye başlamışken.

Hır gür içerisinde geçen nişanlılık adı verilen anlaşma dönemini bitirir ve dünya evine girerler paldır güldür. Sevgi ve saygı eksikliği hiç olmadı ama huzur da olmadı. Her an geri gidildi, odak noktası geçmiş oldu, gelecek düşünülmedi çoğu zaman. Uzun yıllar böyle devam etti Elif’in hayatı. Mutluydu ama buruktu. Çünkü eşine çok ağır bir yük yüklediğini düşünüyordu. Günah işlemişti Elif cezasını çekmeliydi ama beraberinde eşinin de cezadan payını aldığını görmesi onu kahrediyordu. Eşi çoğu zaman mutluydu ama öyle zamanlar oluyordu ki, öyle acı sözler sarf ediyordu ki, Elif ‘’Allah beni kahretsin’’demekten kendini alamıyordu. Kendi üzüntüsü umurunda bile değildi onun üzülmesi Elif’i bitiriyordu. Elinden gelen pek bir şey de yoktu. Ne yapmalıydı. Bu sorun hiçbir derste işlenmemişti ki. Diploma denen şey çekmecenin en ücra köşesinde utanarak bekliyordu. Elif var gücü ile iyi bir eş olamadım ama iyi….. olan ne varsa olayım diye çırpındı. İyi gelin, iyi evlat, iyi anne vs. oldu. Herkes ayakta alkışladı Elif’i. Ama bu alkışları duymadı bile Elif. O sadece eşinden alkış istiyordu. İki çocuk annesi Elif büyük Elif…

Abla sesimi duymaktan yoruldum sonra devam edelim dedi ve gitti. Hiç bir yorum yapamadım şaşkın ve boş bakışlarla uğurladım. Zaten yorum yapsam duyacak gibi değildi. Bakalım ikinci perde de neler olacak, '' esas olaylar orda'' dedi.'' Bu kısmı esas orayı anlaman adına anlattım, hazır olduğumda yine gelirim, kapının açık olduğunu bilmek çok güzel ''dedi hafif bir gülümseme ile...

  

 
Toplam blog
: 16
: 815
Kayıt tarihi
: 05.06.08
 
 

1970  doğumluyum. İşletme mezunuyum.  İki çocuk annesiyim. Yazmak ve okumak en büyük hobim. Artık..