Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Nisan '09

 
Kategori
Kitap
 

Elif Şafak. AŞK

Elif Şafak. AŞK
 

Adı “AŞK” olan kitaplara çok uzun yıllar var ki elimi sürmedim. Günümüzün sıradanlanmış AŞK kavramının, içi boşaltılmış haline hayıflanırken, ben ve benim gibi düşünenlere bir armağan sunmuş Elif Şafak. Zamanlamasına baktığımda “tesadüflere inanmayanlar” için, tesadüfen almadığınız duygusuna kapılıyorsunuz.


Üç çocuk annesi Ella, tanınmış diş doktoru Yahudi asıllı Davit ile evli. Başarılı ve çok para kazanıyor. Ella için ise öncelikler listesinin başında çocuklar geliyor. Aşk çok gerilerde bir yerlerde kalmış. Eşi ile aralarında ki bağın derin olmadığının farkında, fakat uzun süreli evliliklerde aşktan tutkudan daha önemli şeyler olduğuna inanıyor. Bitişlerle yüzleşmeyi sevmiyor. Eşinin ihanet etmesini bile, evlilikte elzem gözüyle baktığı” affedicilik” niteliği ile bağışlıyor.


Kırk yaşına birkaç hafta kala bir yayınevinden aldığı iş teklifi ile Ella’nın hayatı tümüyle değişir. Eline verilen üçyüz sayfalık roman, 13.yy Konya’sında geçen evrensel bir hikâye’yi anlatmaktadır. Rumi ile Şems-i Tebrizi arasında geçen emsalsiz dostluğun doğuşu, arayışları, karışık zamanlar, yanlış anlaşılmalar, sufizmle ilgili bir çok şey “Aşk Şeriatı” isimli bu romanda gizlidir. Ella’nın görevi kitabı okuyup, yayınevine kapsamlı bir rapor vermektir.


Ella bu romanı okurken kendi hayatını da satır satır sil baştan yazdı, tüm hayatının akışı değişti. Aşık oldu. Hiç beklemediği bir şekilde, hiç beklemediği bir adama. Kişilikleri siyahla beyaz kadar farklı, yaşamları taban tabana zıt, ayrı kıt’alarda yaşayan bu iki insan, tıpkı Rumi’nin ruhdaşını aradığı, Şems’in hatırladığı yedinci kuralda ki gibi birbirlerinin aynası olacaklardı.


Yedinci Kural : "Şu hayatta tek başına inzivada kalarak, sadece kendi sesinin yankısını duyarak, hakikat’i keşfedemezsin. KENDİNİ ANCAK BİR BAŞKA İNSANIN AYNASINDA TAM OLARAK GÖREBİLİRSİN.”


Durgun sularına düşen bir taş hayatını darmadağın edecektir. Tıpkı Rumi’nin Şems ile karşılaşmasından sonra her şeyden vazgeçmesi gibi.


İçimizde, adını koyamadığımız boşluğun hakikâti bulduğumuz an sona ereceğini anlıyoruz okurken. İlâhi nizama inanlar için hayatta hiçbir şeyin tesadüf olmadığını görüyoruz.


Bittiğin de üzülüyorsunuz. Okurken arınan, sevinç kaplayan ruhunuz bir anda karamsarlığa düşüyor. Sayfaların arasına geri dönüp, kurallar arasından kendinize uygun olanı bulmaya çalışıyorsunuz. İslâmiyet’te ki bazı karanlık noktalar kendiliğinden aydınlanıyor bu romanda. Rumi ile Şems’in ilâhi bütünlüklerine aşık oluyorsunuz.


Hepimiz önem verdiğimiz kavramlara bir tanım bulur ve kişisel sözlüğümüzü oluştururuz. Bu kitabı okuduktan sonra açıp bakıyor ve sorguluyorsunuz. Beni tamamlayacak ruhu buldum mu? sorusunu irdelerken “Sana ayna olacak insanı bul!” cümlesi ile sarsılıyorsunuz… Tanrı’ya ulaşmak, âşkla sevmek, O’nu anlamak istiyorsunuz.


Otuz yedinci kural :” Tanrı kılı kırk yararak titizlikle çalışan bir saat ustasıdır. O kadar dakiktir ki sayesinde her şey tam zamanında olur. Ne bir saniye erken, ne bir saniye geç. Her insan için bir âşık olma zamanı vardır, bir de ölmek zamanı.”


Elif Şafak bu romanı yazarken neler hissetti bilemem ama okura araladığı pencereden içeriye süzülmek huzur arayanlar için vazgeçilmez olacaktır.


Kırkıncı kural : “ÂŞK’ın hiçbir sıfata ve tamlamaya ihtiyacı yoktur. Başlı başına bir dünyadır ÂŞK. Ya tam ortasındasındır, merkezinde, ya da dışındasındır, hasretinde…”


9.Nisan.2009
Nur Zeynep Çelik

 
Toplam blog
: 347
: 1365
Kayıt tarihi
: 31.10.07
 
 

İstanbul 25 Temmuz : /… İşletme tahsil ettim. Özel ilgi alanım olduğu için 2 yıl Psikoloji okudum..