Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Kasım '12

 
Kategori
Öykü
 

Elimde bir bıçak tutuyordum, ucunda Kan vardı. Ben kimi öldürdüm ? - Son

Elimde bir bıçak tutuyordum, ucunda Kan vardı. Ben kimi öldürdüm ? - Son
 

Alıntı'dır


Daha önce çılgınca seviştiğim adamdan, şimdi korkuyor olmam gülünçtü. Deflarca aynı yatağa girdiğim, defalarca birlikte olduğum adamdan korkacak ne vardı öyleyse? Kendimi rahatlatarak sevişme rolüne girmeye çalıştım. Steve niyetimin ne olduğunu anlayacak durumda değildi. Boynumdan öpüyor, bacaklarımdan yukarıya elini gezdirerek okşamaya devam ediyordu. Birden Jane fırladı yerinden “Ne yapmaya çalışıyorsun sen?”  dedi ve Steve’i omuzundan tutarak yere iteledi. Steve’in sersemleyerek yere düşmesiyle Jane’in göğüs kafesine ayaklarımla güçlü bir tekme vurdum. Yüksek ve ince topuklu ayakkabıları şiddete dayanamamıştı, yere düştü. Yataktan kalkarak Jane’in üzerine atladım, boğuşmaya başladık. O sırada Steve düştüğü yerden kalkarak bıçağı eline aldı ve elindeki bıçakla bağırmaya başladı;

- Kesin şunu! Durun diyorum size! Sarah bırak onu! Sarah!

Ellerim Jane ‘in boğazındaydı ve üzerine bacaklarımı açmış oturarak, onu nefessiz bırakmaya çalışyordum.

- Yeter artık Sarah, öldüreceksin onu, dur. Dur diyorum sana.

Sonra Steve bıçağı yere fırlatarak beni Jane’in üzerinden çekmeye çalıştı. Yerde nefessiz kalan Jane, kendine gelmeye çalışırken, Steve beni Jane’den uzak tutmak için kolumdan tutup cama doğru iteledi ve önüme geçip kollarını iki yana açarak beni engellemeye çalıştı.

- Senden nefret ediyorum Steve. Bu kadar aşağılık bir adam olacağın aklıma bile gelmezdi. Söylesene ne zamandır onun hayatındasın ha? Ne zamandır senin fahişeliğini yapıyor. Lanet olsun, ya da ben ne zamandır onun gözünde senin fahişenim?

- Sakin ol! Sarah sakin ol, demekten başka bir şey söylemiyordu Steve. O esnada biraz daha durumu toparlanmış olan Jane yerinden kalkıp bir adım atacak oldu; aynı anda ikimize de aynı uzaklıkta duran bıçağa baktık ve sonra tekrar gözgöze geldik.

- Lanet olası Steve!, dedi bağırarak. Bütün bunlar senin ahmaklığın. Sana söylemiştim çok dikkatli ve planlı hareket etmeliyiz diye. Bana bırak dedin. Herşey benim kontrolüm altında dedin. Ne büyük aptallıktı sana inanmak. Bir şey becereceğin yok değil mi? Son günlerdeki durgunluğun da bu yüzdendi. “Sarah iyi bir kız Jane, Sarah bunu hakedecek bir kız değil Jane, Sarah bunu kaldıramaz Jane. Sarah şöyle, Sarah böyle! Şimdi, al o kağıtları ve şu sürtüğe imzalat. Yoksa buradan birimiz sağ çıkmayacak. Duydun mu beni Steve.

- Jane, bak! Biraz sakin ol lütfen.

- Sakin mi? Sen bana sakin ol mu dedin? Ben sakin olmalıyım öyle mi? Steve ne saçmalıyorsun sen? Ne zamandır bu anı bekledik. Hadi imzalat şu kağıtları ve bir an önce uçağa yetişelim.

- Jane, artık bunun iyi bir fikir olduğunu sanmıyorum. Ben yokum ve seninle birlikte hareket etmeyeceğim. Sarah’ya bunu yapamam, yapmayacağım.

- Demek öyle Steve. Seni aşağılık adi herif, dedi ve ani bir hareketle bıçağı aldı, Steve’e hızlı bir adım atarak bıçağı sapladı. Karnından yaralanan Steve yere düşmüştü ve bıçağın saplanarak çıktığı yerden koyu kırmızı kan sızıyordu. Çığlık atıyordum.

- Ne yaptın sen Jane? Allah kahretsin ne yaptın?... Steve? Steve !

Sonra saçlarımı avuçlayıp, bıçağı tıpkı Steve’in yaptığı gibi boğazıma dayadı. Sen zavallı bir sürtüksün, anlıyor musun, bir sürtük! Steve  kan kaybından ölmeden imzala şu kağıtları bir an önce.

Steve’in kanını sürüyordu bıçağın ucundan boğazıma. Dehşete düşmüş, ellerim titreyerek kağıtları elime aldım.

- Yanına kalmayacak bunlar Jane. Bedelini ödeyeceksin.

İmzaladığım kağıtlara şehvetli gözlerle bakarken;

- Hiçbir şey ispat edemeyeceksin. O zamana kadar ben çoktan ülkeyi bile terketmiş olurum. Steve’e  iyi bak, fazla dayanacak gibi görünmüyor. Hoşça kal bebeğim, dedi ve avucunun içinden öpücüğünü üfleyerek ayakkabısını giymeye çalıştı. Hemen Steve’e yaklaştım. Yatağın üzerinde duran elbiselerimden birini, yaranın olduğu yere bastım ve Steve’in elini yara üzerinde tutarak basmasını söyledim. Gücünü hızla kaybediyordu.

- Merak etme kurtaracağım seni Steve! Dayan, lütfen dayan! Steve! Steve! aç gözlerini.

Jane çoktan Steve ve bana arkasını dönmüş, ağzının bir tarafına yerleşmiş o küstah gülümseme ile kapıdan çıkmaya hazırlanıyordu. Steve ve Jane’e ait porno film hala gösterimdeydi hafızamda. Jane’in kahkahaları çınlıyordu kulaklarımda; “Sürtük! Sandığımdan da aptalmışsın Sarah! “ sanırım beynim uyuşmaya başlamıştı, ellerimdeki kanın Steve’e ait olduğunun farkına varıyor ve dehşete kapılıyordum. Ellerimdeki sıcak kan, yeniden bıçakla buluştuğunda artık çok geçti ve beynimi durduracak yetiyi kaybetmiştim. Parmaklarının ucunda yürüyen bir balerin gibi hissediyordum kendimi ve adımlarım beni Jane’e yaklaştırmıştı.

- Jane, dedim. Paniklemiş bir ifadeyle yüzünü bana döndü. Elimdeki bıçak yere düştüğünde son kez Jane’in büyümüş gözbebeklerinden fışkıran yeşili görüyordum. Sonra eğildi önce eline baktı. Yarası Steve’in yarası ile aynı yerdeydi. Elinde tuttuğu kağıtlarla önce kapıya tutundu, sonra sırtını yasladı, sonrada olduğu yerde yığıldı.

Etraf bomboş bir karanlığa döndü birden. Yerler bembeyaz fayansla kaplanmıştı sanki. Sadece üçümüzü görebiliyordum; Steve, Jane ve ben kapıdaki Jane’in karnından sızan kan, akarak, birkaç adım ötesinde, yerde baygın bir halde yatan Steve’in kanıyla birleşiyor, ikisinin kanı ilerleyerek, delikten kanalizasyona dökülüyordu. Çırılçıplaktım, ıslaktım. Steve’e üşüdüğümü ve üzerimi örtmesini söyledim ama beni duyamazdı zaten. Son zamanlarda aldığı yüksek alkol yüzünden artık evin olmadık yerlerinde sızmış bir halde buluyordum onu.

- Bu kez seni yatağa kadar götürmeyeceğim Steve! Nasılsa her zaman yaptığın gibi, gece yarısı kendine geldiğinde gelip kendin yatarsın.

Çok üşümüştüm. Dışarıda hava değişmişti. Caddeden sesler geliyordu. Banyoya girdim.Elimi yüzümü yıkamak için lavaboya geldiğimde, aynadan bana bakan yüzle ürperdim. Sonra kendim olduğumun farkına vardım. Boğazımdaki küçük bir yaranın kabuğunu koparmıştım farkında olmadan ve o da kanayarak akmıştı. Zavallı Steve yerde öyle yatıyordu.

- Nasılsa kendine geldiğinde yine bana çok üzgün olduğunu ve bunun tekrarlanmaması için gayret edeceğini söyleyeceksin Steve. Bu arada yaralanmışsın sevgilim, bir an önce bir çaresine bak. Jane'in burada ne işi var hala anlamış değilim. Onunla da ilgilensen iyi olur.

Komodinin üzerinde duran saate baktım. Havanın, kapalı ve kurşuni bir renk alan öğleden sonrasıydı. Bir fincan kahve içmek ve biraz alışveriş yapmak için uygun bir saatti.   

 
Toplam blog
: 76
: 634
Kayıt tarihi
: 08.04.10
 
 

Yemek seçmem, kızartmayla köfteyi tokken bile yerim. Çaysız ölürüm; migrenim tutar. Ya çoktur bir..