Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Şubat '09

 
Kategori
Siyaset
 

Elimize Düştün Sarkozy’li Fransa !..

Elimize Düştün Sarkozy’li Fransa !..
 

Sarkozy, Napalyon'luğa heves ediyor anlaşılan...


Bu başlığı ne de gür bir sesle haykırmak ve büyük puntolarla yazmak isterdim aslında.. Belki neden diyeceksiniz !. Aslında çok da basit.. Bir haberde, Fransa’nın tekrar Nato saflarına katılmak istemesinin karşısında bunu engelleyen tek unsurun Türkiye olduğunu belirtiliyor. Anladığım kadarı ile Türkiye bu üyeliğe ambargo koyuyormuş. Aman ne güzel bir haber !! Şimdi bu yazıyı okuyanlar yine “bir milliyetçilik” ya da “hamaset edebiyatı” yaptığımı falan zırvalayacaklar ama olsun. Ben yine de yazıyorum. İsteyen, istediği gibi anlar..

Peki, nedir mesele? Aslında mesele oldukça basit. Ama önce biraz kronolojik ve tarihi bir bilgiyi aktarayım.

Kuzey Atlantik İttifakı adı ile bilinen NATO’nun kuruluşuna ilişkin antlaşma, aralarında ABD, Kanada, Norveç, Danimarka, Hollanda, Belçika, Lüksemburg, İngiltere, Fransa, Portekiz, İzlanda ve İtalya’nın bulunduğu 12 ülkenin katılımıyla 4 Nisan 1949'da Washington'da imzalandı. Literatürde <ı>"Washington Antlaşması" olarak da anılan bu antlaşma, bütün imzacı devletlerin onay vermelerinden sonra 24 Ağustos 1949'da yürürlüğe girdi.

Türkiye ve Yunanistan'ın NATO'ya katılımına ilişkin Kuzey Atlantik Antlaşması Protokolü, 22 Ekim 1951'de Londra'da imzalandı. Türkiye, Kuzey Atlantik Antlaşması'nı 18 Şubat 1952'de onaylayarak NATO'ya üye oldu. Yunanistan da aynı tarihte Anlaşma’yı onayladı ve resmi üyesi oldu. NATO'nun üye sayısı, Almanya (6.5.1955), İspanya (30.5.1982), Çek Cumhuriyeti, Macaristan ve Polonya'nın (12.3.1999) katılımıyla 19 oldu. Kasım 2002 tarihlerinde gerçekleştirilen NATO’nun Prag Zirvesinde, Soğuk Savaş sonrası ikinci genişleme kararı alındı ve Bulgaristan, Estonya, Letonya, Litvanya, Romanya, Slovakya ve Slovenya, İttifak ile katılım müzakerelerine başlamaya davet edildi. Bu ülkelerle katılım müzakereleri sonucunda hazırlanan Katılım Protokolleri 26 Mart 2003'de Brüksel’de imzalandı. Bu ülkelerin NATO'ya katılımlarına ilişkin protokollerin onaylanmasına ilişkin yasalar, 5 Kasım 2003'de TBMM'de kabul edildi.

7 eski Doğu bloğu ülkesi olan Romanya, Bulgaristan, Slovakya, Slovenya, Litvanya, Letonya ve Estonya, 29 Mart 2004'de ABD'nin başkenti Washington’da düzenlenen törenle NATO'ya resmen üye oldular. Böylece NATO, 7 ülkenin katılımıyla 26'ya ulaşarak, tarihinin en geniş kapsamlı ve önemli genişlemesini gerçekleştirdi. Böylece NATO'nun sınırları da bir hayli genişlemiştir.

Fakat Fransa, 1966 yılında NATO'nun askeri entegrasyonundan çıkarak NATO ile bağlarını ehemmiyetli ölçüde zayıflatmıştır. Bu meselenin kökeninde de Fransa'nın efsanevi lideri General de Gaulle'nin deyimi ile bağımsızlık politikasının olması, Batı Blok’unun dayanışmasında şüphesiz bir sarsıntı, bir çatlak meydana getirmekte idi. Bu sebepten dolayı, Gaulle'un talimatıyla Fransa Mart 1966'da NATO'nun askeri kanadından çıktı. O tarihten bu yana Fransa İttifak üyesi olmakla birlikte, Nato’nun askeri entegre yapısına dahil değildir. Yani askeri operasyonlarda görev almamaktadır.

Fakat şimdilerde, NICOLAS Sarkozy'nin Cumhurbaşkanı olmasından sonra Fransa'nın, NATO'nun "askeri kanadına" tekrar dahil olması gündeme geldi. Ama bu o kadar kolay değildi, zira Mart 1966'da NATO'nun askeri kanadından çıkan Fransa'nın bu girişiminin gerçekleşmesi, NATO'nun askeri komitesinin, dolayısıyla Türkiye'nin onayı ile mümkün olabilecek. Yani, Askeri kanada dönüş Türkiye'nin onayına bağlı !..

Şimdi kıvranan Sarkozy, Türkiye’nin bu girişimini önlemesi ve durdurması için ABD’nin buna ön ayak olmasını rica etmiş. Peki, bunu nasıl okumalı?

Fransa, şiddetle NATO’ya girmek istemektedir. Ancak, buna engel olabilecek olan tek ülke Türkiye’dir. Neden? Çünkü Türkiye, gerek güçlü ordusuyla, gerek konumu itibari ile, gerekse, dünyanın farklı yerlerindeki olaylara bakış açısı ve askeri katkısı ile NATO içinde güçlü ve itibarlı konumdadır ve “veto yetkisi” olmamasına rağmen ağırlığını koyabilen bir ülkedir.

Türkiye şimdi bu avantajını ve eline geçirdiği bu kartı sonuna kadar oynamalıdır. Zira Sarkozy’li Fransa, Türkiye’nin AB üyeliği konusundaki sert çıkışlarını sürdüre gelmektedir. Bununla da yetinmeyip, Sarkozy’nin göreve gelmesinden sonra Fransa Ulusal Meclisi, sözde Ermeni soykırımına ilişkin "Fransa, 1915'te Ermenilerin maruz kaldığı soykırımı tanır" ifadesinin yer aldığı yasa tasarısını kabul etti. Bu kadarla da kalınmadı ve Fransa Parlamentosu'nun alt kanadı, Ermeni Soykırımı'nı inkârı suç sayan ve soykırımı inkâr edenlerin hapis ve para cezasına çarptırılmasını öngören yasa teklifini onayladı.

Şimdi, Türkiye’nin eline tarihi bir fırsat geçmiştir ve eline geçirdiği bu kartı sonuna kadar değerlendirmelidir. Fakat iş göründüğü kadar da basit değildir. Zira başta AB ve ABD Türkiye’yi biraz daha sıkıştıracaklardır. Hatta benim öngörüm, Türkiye’yi farklı konularda yalnız ve çaresiz bırakıp, başka kartlar göstererek bu konuyu da sıkıntısız bir şekilde halledeceklerdir. Yani Fransa’nın istediğinin gerçekleşmesi kesin gibidir. Fransa’nın bu birliğin askeri kanadına tekrar girmek istemesinin nedenine ilişkin başka bir öngörüm de, bugün AB’nin içinde yer alan Bulgaristan, Estonya, Letonya, Litvanya, Romanya, Slovakya ve Slovenya, gibi eski Doğu bloğu ülkelerinin yer almasıdır. İkinci bir AB gücünü de NATO’da oluşturmak isteyen Fransa, sanırım bu ittifakı da eline geçirmek istiyor.

Top sende Türkiye, tehditlere boyun eğme, diplomasiyi ve elindeki avantajları iyi kullan. Bu sefer akıllı ol !..

 
Toplam blog
: 671
: 2572
Kayıt tarihi
: 26.06.06
 
 

Anadan doğma bir İzmirliyim ve bu şehirli olmaktan gurur duyuyorum.. Hem bu şehirde doğmuş, hem b..