Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Eylül '17

 
Kategori
İnançlar
 

Elindeki ile Yetinmek Neden Bu Kadar Zor?

Elindeki ile Yetinmek Neden Bu Kadar Zor?
 

Herkes der: Mutlu olmak için elindekine kanaat etmelisin. Doğru söylerler söylemesine de bu nasıl olacak? Onu da söylemek lazım. Etrafımız alabildiğine lüks ile kuşatılmışken. En güzel kıyafetler, en güzel yemekler, en güzel evler, arabalar ve hatta en güzel kadınlar, en yakışıklı erkekler TV’de, internette, sokakta, gazetede, dergide gözümüzün ve kulağımızın önünde iken biz elimizdekilerle mutlu olmayı ve elimizdekilere kanaat etmeyi nasıl başaracağız?

Bence bu sorunun çözümü olaya şu şekilde bakabilmekte yatıyor:

İnsan elindekileri kendine bahşedilen şeyler olarak gördüğünde meselenin %90’ı hallolur. Bu fikrin zıttı ise elindekileri kendi hak ettiği, kendi elde ettiği şeyler olarak görmektir.

Bu iki bakış açısı arasındaki farkı şu şekilde anlayabiliriz: bir kişi kendi parası ile ihtiyacı olan bir dolmakalemi aldığında bu kendisi için değerli olur ve o kalemi severek kullanır. Ancak bir süre sonra o kalem ona o ilk andaki lezzeti vermemeye başlar; gitgide gözünde değersizleşir ve mutlu hissettirmez. Diğer yandan aynı kalem ona çok saygı duyulan, önde gelen bir büyük zat tarafından hediye edilse ve kullanması için kendisine sunulsa o kaleme daha farklı bir kıymet verir. Mesela Cumhurbaşkanı veya bir Bakan hediye etse o kalemin değeri bin katına çıkar. O kaleme her baktığında, onu her kullandığında bu kalemin kendisine bahşedildiği hakikatini hatırlar ve kendisine böyle bir değer verildiği için kendini mutlu hisseder. Aldığı lezzet katlanır ve sıkılmadan bu şerefi taşır ve yaşar. Tabii burada kişinin hakşinas olması gerekir. Zira nankör kişi kendine verilen değeri de inkâr eder ve kabul etmez.

Yine bir diğer örnek vermek gerekirse: pazardan aldığımız 1 kg domatesi kendi kudretimizle alıp yediğimizi düşündüğümüzde bu bize lezzet verir. Ama yine de o domatesin hakiki değerinde bir lezzet hissettirmez. Ancak verdiğimiz para kadar bir değer veririz. Kilosu 3 liralık bir lezzet ve kıymet veririz. Oysa o domatesin bize Allah tarafından ikram edildiğini ve Allah vermek dilemese o domatese paha biçilemeyeceğini idrak ettiğimizde domatesin değeri ve aldığımız lezzet zirve yapar. Düşünsenize Allah dilemese, insanoğlu tüm teknolojisini bir araya getirse yoktan domates yaratamaz. İnek olmasa süt, tavuk olmasa yumurta da yapamaz. Konuya böyle geniş pencereden baktığımızda sıradan gördüğümüz tüm nimetler Allah’ın bize ihsan ettiği aslında paha biçilemez nimetlerdir.

Biz hiç iken bize sunulmuş sayısız azaları ele alalım. Bir gözün değeri ne ile ölçülebilir. Bu yüksek teknolojiyi bu kadar güzel bir şekilde bize sunan Rabbimiz’in bu ikramı az değerli midir? Ya da saçlar, ya da burun, ya da midemiz, karaciğerimiz… Hangisini hak ederek elde ettik? Biz bir hiç iken bize verilen bunca aza için memnun olmak ve şükretmek gerekmez mi?

Sahip olduğumuz iş, eş, evlatlar, vb. Bunların hepsi aslında Allah’ın lütfudur. Vermeyi murad etmiştir ve ihsan etmiştir. Bizden daha zeki olup işi olmayan, bizden daha yakışıklı olup eşi olmayan, çocuğu olmayan niceleri yok mu? Demek ki bunlar bizim iktidarımızla değil, Allah’ın ihsanı ile olur. Bizim cüzi irademiz ve gayretimiz sadece cılız vesilelerdir. İşte bunlara da Allah’ın bize ihsanı gözü ile bakmak lazımdır.

Başkalarının elinde bazı hususlarda daha fazla imkân olabilir. Ama bu hal bizim elimizdekileri değersizleştirmez. Biz de 1 milyon altın var; başka birisinde 1 milyon 100 bin altın var. Bu benim elimdeki 1 milyon altını değersiz kılmaz. Aciz ve zayıf insanı yoktan yaratıp 1 milyon altın ikram eden Rabbi’ne nankörlük etmesini gerektirmez.

İşte elindekine değer vermenin yolu da İman’dan geçer. Elindekileri Allah’ın kendisine ihsanı olarak gören ve inanan kişi nankörlük bataklığından kurtulur. Elindekilere hakiki kıymetini verir ve kendine sunulan bu hediyeler karşısında minnettar bir lezzet alır.

 

 
Toplam blog
: 37
: 1204
Kayıt tarihi
: 31.03.17
 
 

Hakikati salt aklına ve ilmine güvenerek aramak, karanlık bir gecede, ıssız bir çölde kafa feneri..