Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Haziran '12

 
Kategori
Öykü
 

Elini eteğime silmeee!...

Elini eteğime silmeee!...
 

Görsel, www.ircforumlari.net' ten alınmıştır.


Bahçede alımlı alımlı salınıyordu. Pembe üzerine beyaz puantiyeli, karpuz kollu, belden büzgülerle geniş tutulmuş bir eteği ve beyaz ayakkabıları vardı. Annesinin özenle tarayıp iki örgü yaptığı sarı saçlarını, iki pembe kurdele süslüyordu. İlk bakışta kurbanlık bir kuzuyu andırıyordu küçük kız.

O gün de, bir kurban bayramı idi. Bahçelerinde kesilen kurbanı görmemek için gözlerini kapamıştı. Dayanamıyordu kendisiyle günlerce oyunlar oynayan o güzel koyunun kesilmesine ama annesi ona bunun Allah’ın bir emri olduğunu söylemişti, yapabileceği pek bir şey yoktu.

Birden bahçe kapısı aralandı ve çok sevdiği arkadaşı  Belgin göründü. Gül ona doğru koştu, mutlu olmuştu onu gördüğüne. Belgin, babasının patronunun kızıydı. Belgin’in babası çok geniş ve verimli arazilere sahip, büyük bir çiftliği olan çok zengin bir adamdı. Çiftliğinde birçok çalışanı vardı. Belginin annesi de güngörmüş kadındı. Şehirde yaşıyor ve zaman zaman ailesi ile köye geliyorlardı gezmeye. Geldiği zamanlarda da mutlaka gelirdi Gül’ün yanına. Birlikte oyun oynarlardı.

O gün Gül’e, “Hadi bizim çiftliğe gidelim orada oynayalım” dedi. Gül annesinden izin alınca koşarak gittiler Belgin’lerin çiftliğine.

Belgin’in tüm ailesi oradaydı. Ayrıca tanımadığı yabancı misafirleri de vardı Belgin’lerin. Havuz başında mangal yapıyorlardı. Gül, gülümseyerek bakıyordu onlara. Bir ara oyuna dalmışlarken Belgin’in annesinin seslendiğini duydu. Dönüp baktığında yineledi çağrıyı Gülten Teyze “Kııızzz gel buraya, çabuk gel…” Adını dahi söylememişti Gülten teyze, unutmuş olabilir miydi?

Hemen oyununu bırakıp Gülten Teyze’sine doğru yürümeye başladı. Acaba bugün bayram diye ona bir hediye mi verecekti Gülten Teyze. Gülümseyerek yaklaştı, tam önüne geldiğinde birden  annesinin özenle diktiği pembe üzerine beyaz puantiyeleri olan bayramlık elbisesinin eteğinin kalktığını gördü. Ne yapacağını bilemedi bir an ve gayrı ihtiyari eliyle açılan bacaklarını örtmeye çalışıyor ve Gülten Teyze’sinin kirli ellerini o güzelim bayramlık elbisesine silişini izliyordu çaresizce.

Bir şeyler söylemek istiyordu ama  bir türlü kelimeler boğazından çıkmıyordu. Yüzü kızarmış, nefes almakta güçlük çekiyordu. Gülten Teyze’nin “el silme” işi bitince bir an durup nefes almaya çalıştı ama olmuyordu. Herkesin ona baktığını ve rezil olduğunu düşünüyor, utancından o anda ölmeyi diliyordu. Gözlerinde iki damla yaş donmuştu  sanki ama içinde kopan fırtınanın birazdan yağmur getireceğini biliyordu. Hemen arkasını dönüp oradan ayrılıyorken Belgin seslendi; “Gitme Gül, daha yeni geldik.” Oysa Gül’ün orada bir saniye daha kalmaya gücü yoktu. “Gitmem gerek” dedi ve koşarak uzaklaştı oradan.

Eve geldiğinde annesi fark etmiş olmalı ki yüzündeki ifadeyi “Ne oldu Gül, neden çabuk döndün?” dedi. O anda gökteki tüm bulutlar gözünden akıtıyordu yağmurlarını. Başını annesinin kucağına gömdü ve hıçkıra hıçkıra ağladı, ağladı, ağladı…

Annesi telaşlanmaya başlamıştı. Ne oldu Gül, hadi anlat bana diyordu.  Bir müddet sonra sakinleştiğinde “Baksana anne, bayramlık elbiseme… Gülten Teyze kirli ellerini sildi ve herkes bana baktı” diyebildi. Annesi başını göğsüne yasladı ve “ Ooo sarı kızııımmm üzülme ben hemen yıkar, temizlerim” diyerek okşadı saçlarını. Ana kucağının o sıcak güvenli yatağındaydı artık, sımsıkı sarıldı annesine…

Daha sonraki zamanlarda yine geldi Belgin ama Gül, gitmedi bir daha Gülten Teyze’sinin yanına…10 Haziran 2012

 

 

 
Toplam blog
: 278
: 1431
Kayıt tarihi
: 20.11.10
 
 

Bir Kamu Kurumundan emekliyim. Bloğumda; yaşadıklarımı, çevremde gözlemlediğim olaylar ile kendi ..