Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Ağustos '13

 
Kategori
Siyaset
 

Elma, armut, portakal...Biçimleri farklı, renkleri farklı, tatları farklı...Ama...

Elma, armut, portakal...Biçimleri farklı, renkleri farklı, tatları farklı...Ama...
 

Birleştiricidir, bütünleyicidir...Farklılıkları birlik içinde yaşamaktır....


...AMA HEPSİNİN ORTAK ADI "MEYVE"DİR...

 

 Başlarken...

Önünüze, içi çeşitli renk ve tatlarda meyve dolu; ama elmanın fazlaca olduğu bir sepet koyuyorlar...

Siz diyorsunuz ki; ne güzel bir meyve sepeti !...Elma, armut, ayva, şeftali, kayısı, portakal, mandalina... Çeşitli renk ve tatlar bir arada...

Sepeti getirene teşekkür ediyorsunuz...Ama, meyveleri getiren diyor ki, "onlar farklı meyveler değil ki; onların hepsi elma(!?)

İster istemez bir Haydaaa! çekiyorsunuz, "Yaşar ne yaşar ne yaşamaz" türünden...

O sepetteki, elmanın dışındaki diğer meyveler, miktar olarak az da olsalar, onlar da elma kadar güzeldir... Hepsinin birbirinden farklı renkleri ve tatları vardır.

Bu, "renk ve tat" olarak birbirinden farklı olan meyvelerden, diğerlerine göre fazla olan "elma"yı esas alıp, hepsine  birden"elma" demek ne kadar doğru olur ki?

Bunların ortak adı, "meyve" değil mi?

 

x       x        x

Tanzimat Dönemi'nde, biraz batı dayatması ya da özendirmesi ile hazırlanan  Tanzimat Fermanı da, "din ve ırka" bakılmaksızın, tüm Osmanlı tebaasına atıfta bulunuyor, Osmanlı tebaası(uyrukları) ve halk için "Osmanlı milleti" ve mebusları için de "millet mebusları" deniyordu.(1)

Tanzimat Fermanı'ndaki ifade ile söylersek, bu farklı din, mezhep ve etnik yapıdaki halklar için "Türkiye milleti" ya da "Türkiye halkı"  desek, acaba ayrımcılık mı yapmış oluruz?

Yoksa, 1920-1924 yılları arasında --Kurtuluş Savaşı, Cumhuriyet'in ilanı ve 1924 Anayasası'nın yürürlüğe girmesi sürecinde-- Mustafa Kemal Atatürk'ün yaptığı gibi tüm halkın birlik ve beraberliğini mi sağlamış oluruz?

Üstelik, bu şekil bir "üst kimlik" tanımlaması bize hiç de yabancı değildir... Eğer, Cumhuriyet Tarihi'ni, önyargılarımızdan biraz sıyrılarak okursak, M. Kemal Atatürk'ün de, çoğu kez, "Türkiye halkı"  sözünü kullanmış olduğunu görürüz.(2)

23 Nisan 1920'de açılan ve Büyük Millet Meclisi'nin(X) kabul ettiği 20 Ocak 1921 tarihli ilk anaysa olan "Teşkilat-ı Esasiye Kanunu" da bu esas üzerine yazılmıştır.

23 madde ve bir "Madde-i Münferide"den oluşan bu anayasada, "Türk" ya da "Türklük" dahil hiçbir "etnik kökene" vurgu yapılmamış ve tüm halkı tek bir "millet" kavramı içinde görmüştür.

Kurtuluş Savaşı, bu anayasa ile yürütülmüş ve tüm ülke halkı, "enik kimliği,  dini,  mezhebi" farklılıklarına bakılmaksızın, düşmana karşı tek bir cephede toplanmıştır. Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerine atılan harç, bu farklı insanlarımızın müşterek kanları ile karılmıştır. Şu anda, farklı etnik yapı, dini ve mezhebi olan bu insanlar, şehitliklerimizde koyun koyuna yatmaktadırlar. Bayrağımızın kırmızısında onların da kanının rengi vardır. 

"Türkiye halkı" ve "Türkiyelilik", hiçbir etnik kökenli insanımıza zarar vermez, onların kimliklerinin göğüslerini gere gere, ben "Türk'üm", ben Kürt'üm", "ben Laz'ım",  ben "Boşnak'ım", "ben Arnavut'um", "ben Rum'um", "ben Ermeni'yim",  demelerini engellemez: kültürlerini serbestçe yaşamalarına ortam hazırlar...

"Türkiye halkı" ve "Türkiyelilik" kavramları, M. Kemal Atatürk'ün, en önemli ve demokrasiye en yakın ilkesi olan "Halkçılık" ilkesinin içini "tıka basa" doldurur. Demokrasiyi çağrıştırır...

SON DEĞERLENDİRME...

Tanzimat Dönemi'den günümüze, 175 yıl, 1920'den bu yana 94 yıl geçmesine rağmen, o yılardaki düşünceye hala yabancıyız...

Osmanlı Devleti1839'dan 1920'yılına kadar, tüm  Osmanlı tebaasını "Osmanlı milleti" ve "Osmanlılık" üst kimliği ile bir arada tutmasına, M. Kemal Atatürk de, 1920'den 1924 yılına kadar, "Türkiye halkı" kavramı ile tüm halkı bir "birlik ve bütünlük" içinde görmesine rağmen, "Türkiye halkı" ve "Türkiyelilik", bazılarımızın tüylerini hala "diken diken" etmektedir.

Oysaki, "Türkiye halkı" ve "Türkiyelilik", birleştiricidir, bütünleyicidir; farklılıkları birlik içinde yaşamaktır.

Bana göre "çözüm ve barış" sürecinin "kilit noktası" budur... 2015 seçimlerinden sonra yapılması düşünülen yeni anayasanın en önemli değişikliklerinin başında bu konu gelmelidir. Bunun için de yani anayasa yapılırken, altında M. Kemal Atatürk'ün imzası bulunan 1921 Anayasası esas alınmalıdır.

 

cdenizkent

 

----------------------------  :

(1) Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, cilt-8, Ankara: 1957, s.530

(2) cdenizkent, "Türkiye halkı", Milliyet Blog, kategori; Tarih, 16 Nisan 2009,

(X) 23 Nisan 1920'de açılan Meclis'in kuruluş adı, "Büyük Millet Meclisi"dir. Çünkü, bu sırada 1876 Osmanlı Anayasası hala yürürlüktedir ve bu meclis, 5  Eylül 1920'de  kabul  edilen  Nisab-ı Müzakere Kanunu'na göre, "ülke, padişah ve halife düşmandan kurtulduktan sonra dağılacaktır" Bu nedenle, adının başına "Türkiye" kelimesi konmamıştır 

 
Toplam blog
: 979
: 1425
Kayıt tarihi
: 11.12.07
 
 

İstanbul doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimi İstanbul'da tamamladım. İstanbul Üniversitesi'nde..