Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Eylül '12

 
Kategori
Deneme
 

Elmanın Sapı

Elmanın Sapı
 

- Ankara’nın bu Temmuz sıcağı da yok mu, insanı bu kadar mı yorar? Şikayet etmeye pek hakkım yok, Ankara da büyüdüm, büyümüşümde ne olmuş alışamadım işte!

Ankara’nın kuru sıcağına uffffffff.!

- Ey telefon ne var, ne var ? Eveeeeeeet !?

- Beni bir günde büyük ikramiye size çıktı diye arasanız olmaz mı? Haklısın, o zaman beni

haberdar edecek çok kişi olur sana gerek kalmaz. Ne inşallah, o para bana çıksa mezardaki akrabalarım çıkar gelir, benim kafam rahat, istemem o kadar parayı kardeşim, evet sizi dinliyorum.Tamam, Tamam ver adresi, anladım tamam!

- Çayyolu … , evet, tamam, hayır vazifeler sanada.

- Kardeşim bari Temmuz da rahat dursanız olmuyor mu ya?! Millet denize gidiyor, köyüne gidiyor, kaçıyor şu Ankara’dan siz de…

- Hadi bin arabaya doğru Çayyolu’na, Keçiören den, Çayyolu’na nasıl giderim? Hıımmm, tamam çevre yolundan doğru geçerim. Bekle ey insanoğlunun bitmeyen zıtlıkları.

- Ahmet, ekipler gitti mi şu Çayyolundaki yeni işe ? Olay yeri inceleme orada değil mi? Birde

Onları beklemek zorunda kalmayayım, Oooo teşekkür ederim çok incesin, beni onlardan sonra aradın demek, bu kadar ince düşünceli olman bazen gözlerimi yaşartıyor doğrusu, o koskoca sende bu incelik? Çayyoluna geliyorum, görüşürüz, Tamam.

- Şu telsiz alışkanlığını bir türlü bırakamadım. Adamla cep telefonu ile konuşuyorum sonra

“tamam” diyorum, Allahtan ikimizden başka duyan olmuyor. Şu Ahmet de efendi çocuk doğrusu…

- Bu iş yoğunluğunda araba kullanmak; beni en çok rahatlatan… Keçiören’den şöyle çevre

yoluna çıkıp birazda yavaş gidip, dün gecenin yorgunluğunu sağa sola baka baka üzerimden atmaya çalışayım. Şu villalardan birinde olsam, yatsam şöyle ayaklarımı uzatarak şezlongumda, güneşlensem, yaz babam yaz, -Aç tavuk kendini darı ambarında zannedermiş- hayal değil mi kardeşim kurarım da bozarım da.

- Ey iletişim araçlarının en son icadı olan Cep telefonum sus lan!

- Off, Müdür bey arıyor.

- Müdürüm saygılar, emredin.

- Evet Müdürüm biraz önce merkezden aradılar, oraya gidiyorum, yarım saate kalmaz orada olurum.

- Evet Müdürüm, anladım, tabi, tabi, peki müdürüm. Teşekkür ederim. Sizlere de müdürüm.

- Bu seferki bayağı kelli felli biri demek ki, müdür aradığına göre?…

- Ve Elvankent ayrımı, buradan Etimesgut, Hava Hastanesi, doğru çayyolu evet bekle beni ey ölünün arkasındaki izler.

- Hayırlı vazifeler arkadaşlar, offf bu ne kardeşim, ne olmuş burada, bu ne hal, Ahmet?!,,,

- Duvarlardaki et parçaları bir kafaya mı ait, şu tavandaki kemik, et veeeeee, saç parçalarımı bunlar? maktülün kafatasının kemikleri mi? Sağ eli kopmuş, ne yapmış bu adam ya?!...

- Müdür seni de mi aradı, mühim biri herhalde?...

- Ahmet adam bomba mı yemiş kardeşim?

- Olay yeri incelemeden Nemci nerde, Necmiiiiiiii, nerdesin kardeşim?

- Sen ne diyorsun Necmi, sandi adam kendi kafasını gövdesinden ayırmak için sağ elini
 kullanmış gibi? Plastik patlayıcı kullanılmış… Nasıl patlatılmış, bilemiyorsunuz, adli tıpdan arkadaşların raporuyla birleştirelim o zaman, tamam kardeş, Allah yardımcınız olsun.

- Ahmoo  maktülün hakkında bilgimiz ne, kimdir ne dir, necidir?

- Evet, Emekli bir iş adamı demek ki, iş adamları öyle kolay kolay emekli olmazlar, işlerini

uzaktan yönetiyor öylemi, akrabası da yok, kimsesiz, ya da kimseyi istememiş neyse , Evde çalışanlar nerde birde onlarla konuşsak kardeş, merkeze mi götürüldü peki orada ifadelerini alırız, aldılar demek ki, Merhumun işi takip ediliyor desene, peki en zor soru, işi üstlenen var mı?

- Çok güzel bu umduğumdan kolay olacak o da mı merkezde oh oh bize bir şey kalmamış

- Ahmet biliyorsun dünkü iş beni çok yordu, sorma sabah 4 gibi idi ancak toparlayabildik, ben

biraz arabada gözlerimi kapatsam, sen bir şey olursa hani müdür filan bir haber veriver, şu ifade işleri uzun sürecek anlaşılan, ben biraz dinleneyim, yoksa dinlenme fırsatı bulamayacağım. Şu telefonumu da al sen cevaplarsın, işin bitince de beraber merkeze gideriz. Tamam, hadi…

- Ben ifade odasına şu cinayeti üstlenenle bir sohbet edeyim, dosyası ? hah!.. tamam

buradaymış, Adı: Besim, eski bir itirafçı, bombacı,kimya yüksek mühendisi, hem de doktorası var üstüne üstlük yurtdışından,bu ne iş kardeşim, onca oku, git terör örgütüne, ilmini insanları yok etmek için kullan, sonra itirafçı ol, izini yok et gel ekmeğini yediğin insanı havaya uçur.? Anlamayı bırakalı çok oldu ama yine de çok şaşırtıcı geliyor bunlar, belki de mesleğimin en çekici tarafı bu insan denen bu bilinmezin uç noktalardaki yaptıklarını görünce şaşkınlıktan kendimi alamıyorum. Bir yanda Atatürk gibi, Mevlana gibi insanlığa önder olmuş, insan, insan deyip şu yalancı dünyayı yaşanılır yapmaya çalışmış; insanlığın fevkinedekiler  varken bir yanda; Hitler gibileri ve bunun gibileri var, hadi hitler altı üstü çavuştu, resim okumuştu; sen kimya yüksek mühendisliği okuyorsun, üstüne üstlük doktoranı yurtdışında yapıyorsun; fazla yorum yapmayalım bakalım, madalyonun öte yüzü ne diyor?

- Anlat Besim, bombacı Besim mi diyelim, örgüt adın mıydı? Gerçek adın Yaşar mış, nasıl hitap etmemi istersiniz sayın bombacı? Suskunluğunuzu bozmanız sizin faydanıza nihayeti itiraf etmişsin. Anlat bakalım, dinleyelim senin hikayen ne?

- Niye öldürdün bu adamı?

- Demek sen örgüt için dağa çıktığında maktül örgüte para sağlayan kaçakçılık işi ile

ilgileniyordu, oradan tanıyorsun. Evet, sonra, bölge sorumlusu oldun ve maktül ile para nedeniyle aranız açıldı, parayı ödemediniz tabi, nede olsa koskoca örgütün adamıydınız örgüt sizi bu öz güveni veriyordu fakat  maktülün adamları senden parayı alamayınca aileni rehin aldı. Ve infaz ettiler, örgüt sana arka çıkmadı, itirafçı oldun, devlet yüzünü değiştirdi, ve yeni bir kimlik verdi. İntikam için maktülün peşine düştün, çayyolundaki evine bahçıvan olarak girmeyi başardın. Güvenini kazandın. İki yıldır yanındaydın. İki yıl bekledin, peki nasıl öldürdün. Bundan bahset biraz?

- Salondaki büyük yemek masasının üzerinde her zaman meyve tabağı bulunuyordu, ve kahvaltıdan sonra muhakkak oradan bir elma alır, sapını koparar yerdi. İşte o elmanın sapını kopardığında aklına onu öldürme şekli belirdi ve elma şekline getirdiğin bir plastik patlayıcı , sapını da pimi olacak şekilde düzeneğini yaptın. Elmanın sapını kopardığında bombanın pimi çekilmiş olacak ve sonuç salon tavanına yapışan bir kafa…

— İntikamın böylesi, şimdi itirafını imzala bakalım Besim bey…

— Buzdolabımdan her elma aldığımda Bombacı Besim geliyor aklıma, içimden o ince zekâyı, acı espiri anlayışına gülümserken, öte yanda yok olan yaşamlar ve verilen emeklerin nelere yol açtığını düşünmek bir o kadar üzüyor.

— Bir Cinayet masası dedektifi olarak her zaman söylerim;

Tüm insanlar ölür

Sokrates bir insandır.

O halde, Sokrates de ölür,ya da öldürülür.

(Hikayeyi anlatış tarzımı –mışdı, tümcelerle değil insanın kendi yaşantısı içinde iç konuşmaları, bazen sesli bazen sesiz oluşu ile anlatmaya çalıştım. Bu tarzı daha samimi buluyorum.Hepimiz olayları kendi penceremizden izliyoruz.)

Selçuk Cengiz ünal

 
Toplam blog
: 11
: 628
Kayıt tarihi
: 12.11.10
 
 

Denemeler deniyorum, yazı yazmayı denemek istiyorum. Edebiyat ile ciddi anlamda ilgilenemedim, ço..