Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Mayıs '08

 
Kategori
Sosyoloji
 

Elveda İstanbul-2

Elveda İstanbul-2
 

İstanbul


İstanbul, bildim bileli hayallerimi süsleyen bir şehirdi. Çocukluğumu yaşadığım dağ köyünden babamın, dedemi tedavi için bu şehre götürdüğünü hatırlıyorum.

Acaba nasıl bir yerdi İstanbul? İnsanlarının yaşadığı binalar bizim köyün, duvarları samanlı çamur harcı kullanılarak, gayri nizami taşlarla örülen evlerine benzer miydi? Zeminine hayvanlar bağlanır mıydı? Yolları, cadde ve sokakları her yağmurdan sonra şekil değiştirir miydi?

Bütün bunların cevabını "az sonra" değil, zamanla öğrendim. 1993 yılı başında İstanbul'a geldiğimde artık şehirle ilgili çok şey biliyordum. Fakat mukim olduktan sonra öğrendiklerim, gördüklerim ve yaşadıklarım bu kadim şehrin içimdeki büyüsünü bozdu. Onları şöyle sıralayabilirim:

1- Trafikteki yoğunluğa, her adımın para yazması da eklenince, tarihi mekanlara olan merakımı belgesellerle tatmin etmek zorunda kaldım. Gariptir, bunu zaten bu şehre gelmeden önce de yapabiliyordum. Arabayla gitmeye kalkınca benzine ayrı, otoparka ayrı para veriyorsun. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi bir de müzeye para ödüyorsun. Sen de otobüsle git demek kolay. Sanki otobüs bedavaya mı götürüyor?

2- İlişkilerin, çok büyük oranda çıkara endeksli olduğunu gördüm. Dostluğun, arkadaşlığın yerini menfaatin aldığına şahitlik etmem, beni hayal kırıklığına uğrattı. Bunu belledikten sonra, dindar bir yayınevi sahibine, "ne dine, ne dünyaya yararı olmayan kitapları niçin satıyorsunuz, " diye sorduğumda onun; "biz yarara değil, kar'a bakarız." cevabını vermesine artık şaşırmadım.

3- İstanbul'da var olduğuna inandırıldığım, "İstanbul efendisini ve onun mirasının izlerini" bulamadım. Belki ben, sosyal ve ekonomik statüm, (daha doğrusu statüsüzlüğüm) sebebiyle uygun yerde konuşlanamadım. Çevremdekilerle bizim köylüler arasında, oturdukları binalar ve bindikleri arabalar dışında, bir fark göremedim. Çocukları ise, çok daha berbat. Sokak ortasında ana avrat küfür ediyorlar ve bunu kimse yadırgamıyor

4- Velilerin buradan ayrılacağıma üzüleceklerini ve bu pişmanlıkla çocuklarına sahip çıkacaklarını hiç sanmıyorum. Kim takar muhtar bile olmayan beni! Bu sokağa, neredeyse her gün bir aile geliyor, bir aile gidiyor. Gelip giden, kimsenin umurunda değil.

5- Şehir insanlarının daha nazik, daha kibar ve daha olgun olduklarına dair inancımı tümüyle yitirmiş bulunuyorum. Başta trafik olmak üzere, sosyal hayatın bir çok noktasında, "ben adamı oyarım" felsefesi hakim. Yolda, bankada, hastanede, fatura kuyruğunda bazı kimseler kendilerinin, öncelik hakkı olduğuna inanıyor. Bu yönüyle İstanbul, bir mega kente değil, daha çok devasa bir köye benziyor.

6- Paranın, bileğin ve makamın gücü; nelere kadir olduğu İstanbul'da daha iyi izlenebiliyor. Kuvvetliysen, sen önden gidiyorsun. Kanunlar, kurallar, hukuk, plan, proje arkandan geliyor. Yani yasalar sorgusuz, sualsiz, destursuz yapılan işleri kitabına uydurmada kullanılıyor. Bir de iyi veya kötü her şey, Anadolu'ya buradan yayılıyor. Son yıllarda nisbi bir düzelme var ama galiba tam değil.

7- Burada yaşadığım süre içinde çok şeyler gördüm. Ali Kalkancı, Müslüm Gündüz gibi evliya (!) lar... Fadime Şahin gibi hem ilahi, hem mecazi aşıklar.... Cami önlerini tutmuş düzenbaz dilenciler... Kendini resmi görevli gibi tanıtan üçkağıtçılar... (hatta birisi bana, iki kalıp sabunu 20 milyona sattı) Zat- alileri de, kaçak binalardan yayın yaptıkları halde, eski büyükşehir belediye başkanı olan şimdiki Başbakan'ı, ruhsatsız binada oturduğu için yargılayan medyacılar... gördüm.

8- Kiraladığım eve elektrik bağlatabilmek için tam beş gün Tozkoparan'daki kuruma gidip geldim. Güç bela bağlattığım elektiriği kestirirken, işlemin sadece yarım saat sürmesinden, yıllar sonra bazı şeylerin değiştiğini anladım. Galiba artık, basit resmi işlemler için bir tanıdığa ihtiyaç ta duyulmuyor.

Özet: Açık söylüyorum İstanbul'un boğazı, halici, camiileri, sarayları, surları, kiliseleri, müzeleri ve tarih kokan semtleri olmasa, diğerlerinin benim için hiç önemi yoktur. Çünkü oteller, alışveriş merkezleri, arabalar, trafik ve insanlar zaten her şehirde var.

Buradaki onbeş yıllık ikametim sona erdi. Bu şehre veda ederken kendime, aileme ve tüm insanlara sağlıklı, huzurlu, mutlu, uzun ömürler diliyorum. ...Ve "Elveda İstanbul" diyorum.

Resim: www.istanbul.net.tr/.../serkanala_istanbul1.jpg
.......................................................

 
Toplam blog
: 462
: 707
Kayıt tarihi
: 28.04.07
 
 

Emekliyim. Herkes gibi benim de bir dünya görüşüm var. İnsanların farklı fikir ve inançlara sahip..