Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Ağustos '13

 
Kategori
Sinema
 

Elysium ve bilimkurgu gerçeği

Elysium ve bilimkurgu gerçeği
 

Matt Damon


Bilimkurgu öykülerinin birçoğu günümüz gerçeklerini, gelecek kurgusu içinde anlatır.  Güney Afrika asıllı genç yönetmen Neill Blomkamp’da bu işi en iyi yapanlardan. İlk uzun metrajı “District 9” da Güney Afrika’da siyahlara uygulanmış ırkçı politikayı, dünyaya yerleşmek zorunda kalmış uzaylılar üzerinden anlatmıştı. Şimdi de Elysium adı verilmiş uzay istasyonunda süper rezidanslarda , üst sınıf yaşam süren zenginler ve altta, perişan bir dünyada umutsuzluğa mahkum insanlar arasındaki kopukluğu temel alan bir öykü anlatıyor….. Birinci sınıf ülkeler ve üçüncü dünya toplumları arasındaki uçurumu anlatan, bugünün gerçeğini, 21 yüzyıla taşıyarak bilimkurgu sularında anlatıyor. Savunmadan sorumlu Delacourt (Jodie Foster) Elysium sınırlarını dünyadan gelecek mültecilere karşı gerektiğinde sert müdahalelerle korumaktadır. İleri tıp teknolojisiyle tüm hastalıkların iyileştiği Elysium’da, insanların imtiyazlı dünyasına yaşlılık ve ölüm bile uğramaz. Şifa bekleyen dünyalıların tek umudu bu cennet dünyaya gidebilmektir. Bunun için her türlü riski göze alınmaktadır.

Blomkamp satirik göndermelerle, aralarında Fransızca konuşan, şampanyanın su muamelesi gördüğü, kırışıksız suratların Elysium yaşamını   yüksek sosyeteye benzetiyor. Bu pürüzsüzlüğün ardında yatan kişisel hırslar ve emperyalist düşünceler ise onları bildik insan standartına eşitliyor. Öykünün aksiyon kanadında siyasi gücü ele geçirmeye çalışan Delacourt, kafasına Elysium’la ilgili her türlü bilginin depolandığı Max (Matt Damon) ve dünyadaki ajan Kruger arasındaki mücadele yer alıyor.

Filmin en büyük sürprizi Kruger’i canlandıran Güney Afrikalı Sharlto Copley’in performansı. Garip bir lehçeyle konuştuğu İngilizce, vücut dili onu son zamanların en farklı kötü adam performansına aday yapıyor.

 

Tekrar başa, bilimkurgu ne kadar gerçektir sorusuna geri dönersek,  çoğunun günümüz yaşamından yola çıkarak gelecekteki yaşam beklentileri üzerine fikirler ürettiğini görürüz. 2001-Uzay Yolu Macerası (1969) insan ve bilgisayar arasında olabilecek iktidar mücadelesini ; Açlık Oyunları, Elysium sınıflar arası açılan makasın ileride zengin ve fakiri farklı dünyalara itebileceğini, nükleer savaşın yıktığı bir dünyadan insanların kaçıp başka gezegenlere sığınabileceğini en son Oblivion ve Yeni Dünya’da seyrettik. Android veya robot yapımının özdeşleştiği köleliğin, etik ve sosyal sorunlarını Blade Runner-Ölüm Takibi (1982), Gattaca (1997) seçilmiş genlerle doğumun ortaya çıkaracağı adaletsizliği fantastik kurguyla harmanladı. Kapitalizmin ortaya çıkardığı adaletsizliği 1927 çevrimi Metropolis’ten daha iyi anlatan bir film olmadı.                      

Bu blog Sinema sitesinde de yayınlanmaktadır

 
Toplam blog
: 223
: 1093
Kayıt tarihi
: 12.01.11
 
 

İzmir’de doğdu. Viyana Tıp fakültesini bitirip doktor ünvanını aldıktan sonra Genel Cerrahi ihtis..