Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Ekim '13

 
Kategori
Güncel
 

Emanet ehli

Emanet ehli
 

Güllük İlköğretim Okulu'nun 2 ana sınıfı ve birinci sınıfın bulunduğu eski yapısı. (Fotoğraf: Gülçin ERŞEN)


Daha çok dinsel metinlerde karşımıza çıkan emanet, niyet, bağış kavramlarını günümüz koşullarında kişisel, toplumsal ve siyasal ahlak bağlamında irdelemek istedim biraz.

Hepimizin bildiği acı gerçek; nitelikli kişilerin hak ettikleri yere gelememeleri, haksızlığa uğramaları, ama bazılarının da hiç uygun ve layık olmadıkları görev ve makamlara getirilmeleri, üstelik yetkin olmadıklarını bile bile o kişilerin bu görev ve ünvanları üstlenmeleri... Bunun aslında dinsel açıdan da günah olduğunu hiç düşünmüş müydünüz? Kuranı Kerim'de (Nisa Suresi'nin 58'inci Ayeti'nde) şöyle buyruluyor: "Allah size emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor..." Dinsel bir metinde de aynen şöyle deniliyor: "Devlet işlerinin ve millete ait hizmetlerin ehil olan kimselere verilmesi ve toplumda adaletin sağlanması milletin huzuru ve devletin bekası için şarttır." İşlerin ehil olmayan kimselere bırakılmasının kötü sonucu hakkında Peygamberimiz Hz. Muhammed'in şöyle hadisleri var: "İş ehil olmayan kişiye verildiği zaman kıyameti gözle... Emanet, üstesinden gelemeyen kimse için kıyamet gününde zillet ve perişanlık doğurur" Bu sözlerle, hem işlerin ve yönetimin ehil kişilere verilmesi hem de kişilerin ehil olamayacakları işlere talip olmamaları gerektiği anlatılmak istenmiş. Şimdi bunları; sözde İslam dinini temel alan ve propaganda aracı olarak kullanan bir siyasi partinin on yılı aşkın süredir iktidarda bulunduğu ülkemiz koşulları açısından değerlendirin zihninizde ve yüreğinizde... Tabii bir de yaklaşan yerel seçimleri (hatta sonrasında genel seçimleri) göz önünde bulundurun.

Niyet eylemden önemli

Buradan hemen niyet kavramına geçiyorum. Niyet, iradeyle bir şeyi yapmaya ya da yapmamaya karar vermek diye tanımlanmış. Benim her zaman dillendirdiğim ilkelerimden birisidir; "Kişiyi yaptığından ve söylediğinden çok niyetiyle değerlendireceksin. Aslında çok iyi bir niyetle yanlış bir söz söyleyip, kötü bir davranışta bulunmuş olabilir ya da güya yardım edip iyilik yapıyor görünürken, artniyetle tuzak kurup, kuyumuzu kazıyordur, kendi çıkarını kolluyordur... "

Siyasiler, hep seçimlerden önce vaadlerde bulunup, yıllar önce vaadettiklerinden bazılarını yapar ya da yapıyor görünürler. "Tencere tava hep aynı hava" diyen zihniyetin yıllar önce Ankara varoşlarında seçimlerden önce düdüklü tencere dağıtıp, seçimlerden sonraki oy oranına göre kapaklarını verdiklerini anımsıyorum. Son yıllarda beyaz eşyanın yanı sıra kömür, zahire dağıtımının niye yapıldığını anlamayan ve bilmeyen varsa yazık! Amaç gerçekten yardım ve bağış mıdır; oy toplamak mıdır; halkı kendilerine muhtaç, dilenen, çıkarcı ve hazıryiyen zavallılar konumuna getirmek midir? En acı olan da üçüncüsüdür. Çin atasözünden de anımsanacağı üzere, "Niyeti gerçekten yardım etmek olan balık vermez, balık tutmayı öğretir". Ülkeyi ve ekonomiyi iyi yönetemeyerek adaletli gelir dağılımı ve vergi düzenlemelerini gerçekleştirmeyerek, vasıflı eleman yetiştirmeyerek, vasıflıları istihdam edemeyerek, işsizliğin ve rantın artışına göz yumarak vatandaşı bu duruma getiren kimdir? Kendisini yardıma muhtaç duruma getirene, bağışladığı erzak uğruna yeniden oy vermek "Stockholm sendromu" gibi bir şey midir?

İslam dinine göre niyet, her işin ve ibadetin temelidir. Dinsel kaynaklarda ancak, güzel niyetle basit işlerin bile ibadete dönüşebileceği anlatılıyor. Ameldeki kusurlar affedilebilir, ancak niyetteki bozukluklar yüzünden amelin sevabı kaybedilir deniliyor. Öyle ise, kötü niyet çok büyük işleri, bağışları da günaha dönüştürebilir. Hazreti Muhammed, "Müminin niyeti, amelinden hayırlıdır" demiş. İnsan işin içine kalbini ve beynini (vicdanını, aklını, bilgisini) katarak, kendi iradesiyle bir şeyi yapmak ya da yapmamak konusunda kesin kararını verdiğinde niyet oluşuyor. Bizim kendimizi de başkasını da eylemlerin ardında yatan niyetler açısından irdelememiz, değerlendirmemiz, kendimizle ve gerçeklerle yüzleşmemiz, kişiliğimizin gelişimi, toplumsal ve siyasal yaşam, ahlak ve din açısından da kaçınılmayacak derecede önemlidir. Bundan kaçınanlara okuduğum metindeki şu tümceyi anımsamalarını öneririm: "Ameli şeytan ve insanlar görür; ama niyeti ancak Allah bilir." Ben Allah'a inandığım için içim rahat...

Gerçek sevap ve hizmet

Hz. Ali'nin "Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum" sözünü, Peygamber Hz. Muhammed'in dünyaca bilinen (Çin'de yaşadığım dönemde, pekçok müslüman olmayan yabancıdan duyduğum) "İlim Çin'de de olsa bulunuz. Çünkü ilim öğrenmek her Müslümana farzdır...” hadisini anımsayarak; Diyanet İşleri Başkanlığı'nın devasa bütçesini ve onun yanıda devede kulak kalan Milli Eğitim'in cılız bütçesini göz önünde bulundurunuz. Bu durumda cami mi okul mu yaptırmak, camiye mi okula mı bağışta bulunmak, camiyi mi okulu mu onarmak daha büyük sevap ve gerekliliktir?

Örneğin, yaşadığım beldede çocuğumun gittiği okul bakımsızlıktan dökülürken, bazı varlıklı kişilerin kendi çocuklarının da okudukları okul yerine, hiç gitmedikleri (ya da çok ender gittikleri) camiye bağış ve yardımda bulunması bana tuhaf geliyor. Niyet, sevap kazanmaksa; günahı, sevabı bir kenara koyun; yararlı ve gerekli bir iş yapmaksa okul ve eğitim bence çok daha öncelikli ve önemlidir. İbadetinizi nerde olsa yaparsınız.

Sınıf için dolap ve tepegöz (projeksiyon aygıtı) gerekiyor. Hesapladık veli başına toplam 60-70 Türk Lirası düşüyor. Dolap için gereken 30 lirayı bile ödeyemeyecek durumda olan ya da ödemek istemeyen ("Benim çocuğum seneye kullanmayacak ki... Bu işleri milli eğitim, okul kendisi yapmalı" diyenler) var. Bir bakıma haklılar. Ben ise elimden geldiğince çocuğumun ve diğer çocukların eğitim koşullarının iyileştirilmesine uğraşmaktan yanayım. Benim çocuğum da belki seneye bu okula gitmeyecek, belki ben buradan taşınmış olacağım... Ama, eğer okul ve öğrenciler için iyi bir şeyler yapılıyorsa ve bu geriye kalacak, başka öğrencilerin de işine yarayacaksa, bunda benim de tuzum olacaksa, koşullarımın ve bütçemin elverdiğinin en iyisini seve seve yaparım.

Siyasetçilere, esnafa, iyilik yapma niyetinde olan varsıllara duyurulur. Milli eğitimin ve okulların ve velilerin genel durumu ortada... Şimdi "Varlığını halkın, yurttaşların, insanlığın varlığına armağan edemeyen", geçmişte defalarca "Varlığım Türk varlığına armağan olsun" demiş olsa da ne fark eder?

Gülçin ERŞEN – Güllük / 6 Ekim 2013

 
Toplam blog
: 134
: 869
Kayıt tarihi
: 06.07.11
 
 

Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu (İletişim Fakültesi) Radyo ve Televizyon Bölümü mezun..