Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Mayıs '20

 
Kategori
Dostluk
 

Emaneti Önemsemek

EMANETİ ÖNEMSEYEN DOSTLUK
 
           Sevgili dostum,
 
            Herkesin cebine ne koysa kardır diye düşündüğü, hak edip etmediğine bakmadan cebi ve karnını doyurmaya baktığı zamanda senin en beğendiğim özelliklerinden bir tanesi de“ emanete riayet eden dost” olman.  Bu tutumunla dostluğumuza eğilerek “saygılarımı sunasım”  geliyor. Zaten saygı da duyuyorum. Bu saygıyı o kadar içten duyuyorum ki yazarak tüm dünya da bilsin istiyorum. Bu dostluğa tüm dünya saygı duysa yeridir.
 
           Değerli dostum,
 
           Günümüzde artık insanların çoğu emanetlere riayet etmemeye, daha doğrusu hıyanet etmeye bayılır oldu.  Birine emanet bir şey vermeye çekinir oldu insan. Belki bir kalem belki bir  çöp. İnsanlar ona bile tamah eder olmuşlar nerede ise.
 
           Sevgili dostum,
 
           İnsanlara kitap, dergi, defter kalem hediye ettiğimi ve bundan zevk aldığımı sen biliyorsun. Bir arkadaşım devamlı ziyarete gelirdi. Komşumuz daha doğrusu. Her gelişte mutlaka çocuklarına vermesi için kalem ve defter verirdim. Her gelişte de sıkıca tembih ederdim. “ Hoca bunları çocuklarına götür ve verirken de:  de ki ‘ bak bunu amcanız falanca yolladı. Bu sizi sevdiğini gösteriyor. Siz de O’na saygıda kusur etmeyin, ya rastladığınızda ya da iş yerinde ziyaret ederek kafanızın takıldığı yerleri sorun öğrenin, bu sevgiye layık olun’ dersin. Bu da onlara etki eder” derdim. Tabii arkadaşımız bunu yapmayınca ilerleyen süreçte çocuklarda bizi sevemediler ve faydalanamadılar. Suçlu da çocuklar oldu.  Kimse sorumluluk almıyor da işte, çocukları suçluyor. Ben ne verdim bunlara diye sormuyor. Bir kalem ve defter emanetini bile ulaştıramadım çocuklara diye kendinde hata aramıyor. Bu durumda pes mi edelim yoksa kısa mı keselim !
 
        Değerli dostum,
 
        Bu dindar geçinen arkadaşım ”kalemi onlar ne edecek, ben kullanırım” der, cebine atardı. Aynısını okullara konuşmaya gittiğimde  “Hocam şu çocuk güzel bir soru sordu bu kalemi hak etti, O’na uzatın”, deyince kalemi cebine atardı bazıları. Baktım olacak gibi değil, kalemleri bizzat güzel soru soranlara soru sorduğu anda ben vermeye başladım. Çocuklar çok sevindiler tabii. Hatta seneler sonra  “Ağabey verdiğin kalem uğurlu geldi onunla tuttuğum notlar daha iyi anlamadım 3 sınavda geçemediğim sınavı hemen geçtim” dediler. Maksat güzellikleri paylaşmaktı. Biz paylaştıkça Allah da bereket verdi işte.
 
         Değerli dostum,
 
         “Hediyeleşiniz, hediyeleşiniz ki birbirinizi sevesiniz” diyen peygamberin bu nasihatını her zaman sever ve bir kalemle, defterle, kitapla ve dergiyle de yapmaya gayret ederim. ”Oku” emrini ancak bu kadar maddi ve manevi gücümle destekleyebiliyorum çünkü.  Bunu sen biliyorsun. Sana bir çöp versem “şuna ver” desem mutlaka onu sahibine verirsin. Hatırlıyor musun senin çocuklarına da kalem ve kitaplar verirdim, sen götürürdün onlara da onlar nasıl sevinir, bize olan sevgisi de artardı. Buna sen benden daha çok sevinir sıklaştırdın ziyaretini. Çok arkadaşım sözde dost geçinenlerde  “bize kitap getirmiyorsun ki okuyalım?” diyerek ayağına beklerler her şeyi. Ama “hediyeleşiniz” tavsiyesini anlamayan ve bunu “emaneti cebe atma “olarak algılayan insanlara nasıl anlatabiliriz ki?
 
         Sevgili dostum,
 
         Dürüst davranmadığımız ama bencilce  öyle olduğunu iddia ettiğimiz insanlardan hep dürüst davranmasını beklemek, desteklemediğimiz insanlardan bizi desteklemesini beklemek de bir nevi emanete hıyanet değil mi? “Kendinize layık gördüğünüzü mümin kardeşinize layık görmedikçe kemale ermezsiniz” anlamına gelen peygamber tavsiyesini ciddiye almıyorsak, anlamıyorsak ve yaşamıyorsak, bunu da topluma örnek olması gereken insanlar yapıyorsa biz neler yapabiliriz ki? Aslında herkes topluma örnek olmak zorunda. Değil mi?
 
          Canım dostum,
 
           Dostlukta sevgi lafla değil icraatla olur. Sana değer vermesini istediklerine mal ile canla destek olacaksın ki onlarda san olsun. Eğer  “Rabbena Rabbena hep bana hep bana” tavrında insanlardan uzaklaşmıyorsak da gene hata bizlerde… Özellikle emanete bir kalem dahi olsa, önem vermiyorsa o insana değer vermek, kendimize değer vermemektir.
 
          Değerli dostum,
 
          Aslında canımız ve malımız ile dünyamız dahil her şey emanet değil mi? Hiç ölmeyen canlıya rastladın mı. Allah mutlu olmanın yolunu bize Kur’an da  başta “oku” emrini vererek hayatı kolaylaştırmaya çalışırken insanların okumadıkları halde “ ben  haklıyım, önce ben  , önce bana , önce  çocuklarım” diyerek en yakını kardeşinin hakkını bile yemeye  kalktığı dünyada   vicdanını ve  doğru düşünme melekesini yitirmiş sözde   insanlardan   “emanete riayeti “beklemek  galiba emekleyen bebekten hemen 42 km maratonu  koşarak birincilik istemek kadar abes.
 
      Canım dostum,
 
      “Oku” emrine rağmen okuyana değil de boş insanlara saygı ve sevgi olması ve “okumanın boş” olarak algılandığı bir ülkede emanete riayet konusunda yazı yazmak çoğuna göre boş olsa da emanete riayet edenlerin mükafatına inanan insanlar olarak dostluğumuzu daha ileri mertebeye getirmeye gayret edeceğiz. Çünkü ümitvar olmak da umutlu olmak da erdemli insana yakışan davranışlardır. 
 
       Sevgili dostum,
 
       Yazmak bize güç veriyorsa en güçlü olanız demektir. Bize gücü bu gücü veren güce şükredeceğiz ve bizim de kendi gücümüzü katarak aslında cehaletlerini örtmek için yalan başvuranlara, insanları küçümsemeyi marifet sananlara, insanlar yalanlamayı güç zannedenlere emanetlere riayet ederek saygı göstererek daha güçlü olarak mücadele edeceğiz.
 
        Sevgili dostum,
 
        Yaratana ve dünyaya kafa tutan gelmiş geçmiş en büyük Firavun olan Nemrut’u sadece 1 günlük ömrü olan bir sinek öldürmüştü. İnsanlar ibret alsın da kibirlenmesin diye. Ders alınsaydı tarih tekrar eder miydi? Bak günümüzde küçük bir virüs bile dünyayı dize getirerek insanları eve hapsederek koskocaman devletlere kafa tutar hale geldi. Eğer  “emanete hıyanet “ etmeye devam eder ve doğruları görmemezlikten gelmeye devam edersek bir ufak virüs gibi şeylere de esir olabiliriz. Her olay bizlere ders olmalı başta şeytan olmak üzere düşmanlarımıza karşı temkinli olmalıyız.  Bunun en güzel örneği şu deyişte gizli “ sinek küçüktür ama mide bulandırır” .
 
        Sevgili dostum,
 
         Şunu demek isterim ki, bazen küçümsediklerimiz aslında bizim ölümümüze neden olacak kadar güçlü olabilir. Ben de cehaleti yenmek için “okumak” fiilinin büyük canavar olan cehaleti küçülteceğine inanıyorum. Eğer yaşı büyükler diye yaşlıların her dediğine evet dersek ve onaylarsak artık onları susturamaz ve bizim gerçek dostumuz olanları kendimizden uzaklaştırmış oluruz. Büyüklere diyemediğimiz hayır kelimesini kadın, engelli ve çocuklar gibi küçümsediklerimize bolca kullanırsak hem geçmişi kaybederiz hem de doru sözü söyleyen geleceğimizi. Sözü kimin söylediğine bakmadan inandığımız doğru bildiğimize “ evet “ demek en güzel bir davranış olacak “doğruluk” emanetini de sahibine teslim etmiş olacağız.
 
       Canım dostum,
 
        Daldan dala atladık baktık ki gene mektubumuzun sonuna gelmişiz.  Geçen her dakika aleyhimize ve insanlığa faydalı olmaya bakmak lazım. “Emanete riayet” derken dünyadan intikam almaya kalkan bir virüse kadar geldik. Gerçekten anlattıklarım sana ve okuyana ders olmamış ve bana da yaparken ders vermemişse ne yapalım? Her halde virüs gibi insana zarar vermek için fırsat kollayan virüs kılıklı insanlara karşı da tedbirlerimizi alacağız bundan sonra daha dikkatli olarak.
 
          Muhabbetle selamlarımı yolluyor dostluğunun   daha da güzel günlerde devamını bekliyorum.
 
Toplam blog
: 1096
: 1558
Kayıt tarihi
: 28.12.07
 
 

1967 Tokat'ın  Pazar ilçesi doğumluyum. İşitme engelliyim. İstanbul Üniversitesi iktisat Fakültes..