Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Şubat '09

 
Kategori
Futbol
 

Emek hırsızları..

Emek hırsızları..
 

Alpay, Avrupa Şampiyonası'nda Hırvatistan'lı Vlaoviç'i düşürmediği için Fair Play ödülüne layık görüldüğünde, kimse şaşkınlığını gizleyememişti. Öyle ya, Alpay futbol hayatı boyunca futboluyla değil, yarattığı skandallarla varolmuş bir oyuncuydu, 'Çanakkale geçilmez'di, ödülü almadan önce bir Beşiktaş-Gaziantepspor maçı vardı ki, bir futbolcunun tribünleri galeyana getirerek maçı getirebileceği sonucun ders nitelikte örneklerinden biridir tarihte.. Eminim ki, Alpay o gun Vlaoviç'i ıskalamıştı, ya da basireti bağlanmıştı, elinde olsa, o güne dönse, mutlaka yere indirirdi Vlaoviç'i, hatta ellerini kaldırırdı, hiçbir şey yapmadım diye.. Fair Play ödülünden çok sonra, İsviçre maçının kahramanlarından olmuştu, Allahtan seyirci çoğunlukla sponsorların bedava bilet dağıttığı seyircilerdi de, bu seferki gaza gelme/gaza getirme olayından nasiplenmemişlerdi ve ülkemiz bir rezaletin nasıl 'rezaletkare' olabileceğini göstermemişti.

Futbolcunun niyeti üzerine yazılabilecek en ünlü vakaları birarada topladığı için Alpay örneğiyle başladım yazıma. Ancak futbolumuzda bu örnekleri maalesef çoğaltabiliriz. Zira, futbolcunun kendi hatalarını örtmek için başvurduğu en kolay ve uygulanabilir yol, seyirciye bir kurban vermektir. Bu kurban da, elinin altındaki hakem olur. Kimi zaman hakeme doğru el kol sallayarak, kimi zaman topu yere vurarak, kimi zaman da uzaktan hakeme doğru uzun ve hızlı koşular yaparak hakemi seyircilerin ortasına atarlar, günah keçisi olarak. Öyle ki, bu o kadar çok ve planlı olur ki, hakem bile bir süre sonra hatalı olmasa da kendini hatalı hissetmeye başlar.

Bu futbolcular için takım ayrımı yapılamaz, her takımda bulunabilirler, ortak özellikleri, bu tip hareketlerin, formsuz dönemlerinde ortaya çıkmasıdır. Geçen hafta izlediğim iki maçta da bu şekilde 'tribüne oynama' örnekleri gördük. Beşiktaş-Denizlispor maçında hakeme küfür edip kırmızı kart gören Zapotocny, bu hareketinin karşılığını, alkışlanarak gördü, o ana kadar yapılan nükteli tezahüratlar, yerini hakemi merkez alan küfürlere bıraktı, bu hem hakemin kararlarını ve psikolojisini etkiledi, hem de muhtemel bir seyircisiz oynama cezasıyla karşı karşıya kaldı Beşiktaş.

Diğer tarafta ise, daha da ilginç bir şey oldu, Sivas-Galatasaray maçında, Ümit Karan hakemin kararını beğenmeyip hakeme buz atıp küfredince, kırmızı kart gördü. Buraya kadar normal olan olay Ümit'in 'ben küfür etmedim, hakemin beni neden attığını bilmiyorum' demesiyle çok ilginç bir hale dönüştü. Bu şekilde Ümit, hakemi 'hedef' haline getirdi, üzerinden sıyırdı 'suçlu gömleği'ni, alevli topla ellerini yakmayıp onu başka ellere fırlattı. Burada iki ihtimal var, ya Ümit yalan söylüyor, ya yardımcı hakem. Yardımcı hakemin Ümit'e karşı kişisel bir garezi olamayacağına göre, küfür etmemiş bir futbolcuyu neden attırsın? Ümit'in kendini kurtarmak adına bu şekilde inkar ettiğine inananlardanım, zira küfür göreceli bir şey değil, ya da herhangi bir faul pozisyonu gibi yorumlama gerektirmiyor. Görüntülerden yola çıkarak, gencecik bir hakemi linç ederek tehdit telefonları almalarını sağlayanların vicdanı sızlamıyor mu çok merak ediyorum.

Futbol tarihimiz, kendini yere atarak penaltı verdiren, elle gol atan, çift sarı kart görüp hakeme bunu söylemeyen, ofsaytı bozup hakeme pozisyon sonrası itiraz eden, topa smaç yapıp ya da futbolcuyu biçip ellerini hiçbir şey olmamış gibi havaya kaldıran futbolcu müsveddeleriyle dolu.. Bu arkadaşlar emek hırsızıdır, ama nasıl bir kaderdir ki, bu futbolcular için hiçbir yönetici çıkıp 'emek hırsızı' demez, çünkü sadece futbolcunun kendini aldatmasına kanan hakem 'emek hırsızı'dır. Aslında emeği çalınan, orada verdiği 100 kararın en az 90'ı doğru olan hakemdir, bir pozisyonla linç edilir, vicdan muhasebesi yaptırılır.

Fenerbahçe ile Beşiktaş'ın 1992'de oynadığı meşhur 'şampiyonluk' maçında Semih'in topu kalenin içinden çıkardığını söylemesi tam 16 senesini aldı, bu 16 senede Beşiktaş'ın şampiyonluğunu şaibeli kılmasına, Ahmet Çakar'ın uykularının kaçmasına, maçta ve maç sonrasında küfürlerin havada uçuşmasına göz yumdu. Öyle ki, futbol hayatı bittikten sonra bile cesaret edip söyleyemedi. Semih maalesef ne ilk ne de son olacak. İster tribün baskısı, ister hataları örtme amacı olsun, bunlar yaşanmaya devam ettikçe, kimse hakemlerden futbolcuları 'iyi niyetli' olarak görmelerini beklemesin.

Dünya, öyle bir dünya olmuş ki, eskiden normal sayılan hareketler, şimdi anormal olmuş, 'yalan söylememek' bir erdem olmuş, 'dürüstlük' bir meziyet olmuş. Erivan'da normal koşullarda yapılması gereken ve yapılan bir Ermenistan-Türkiye maçı, normal şekilde oynandığı, olay çıkmadığı, futbolcular birbirini dövmediği için 'fair play' ödülüne layık görülmüş. Artık normalimiz, yalan söyleyen, kandıran ve aldatanlar olmuş demek ki..

 
Toplam blog
: 55
: 969
Kayıt tarihi
: 15.01.09
 
 

29 yaşındayım. İTÜ Tekstil Mühendisliği mezunuyum. Evliyim. Çocukluğumdan beri futbol gönüllüsüyüm. ..