Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Haziran '09

 
Kategori
Siyaset
 

Emekli Koramiral Atilla Kıyat'ın atlanan açıklamaları...

Emekli Koramiral Atilla Kıyat'ın atlanan açıklamaları...
 

Atilla Kıyat'ın Kanal D'deki 32. Gün programında yayınlanan söyleşisi, reyting uğruna, "Emanete Bırakılan Kocalar(!)" programına kurban edilerek gecenin yarısının da yarısında, tam uyku saatinde yayınlandı!

Kıyat, askerin demokratlığıyla ilgili "Böyle başa böyle tarak", askeri kesim ve sivil kesimle ilgili de "Tencere dibin kara, senin ki benden kara" özlü sözleriyle özetlenebilecek ama haber bültenlerinde göremediğimiz çok önemli açıklamalarda bulundu!

Ben, eski Kuzey Deniz Saha Komutanı olarak Koramiral Kıyat'ın son tartışmalarla ilgili çok önemli açıklamalarda bulunacağını tahmin ediyordum, uykumdan feragat ettim ve saat 1.15'de başlayıp 3'de biten programı sonuna kadar büyük bir ilgiyle ve dikkatle izledim. Yanılmamıştım, gerçekten de uykusuz kaldığıma değdi.

Sabah kalktığımda internet gazetelerini taradım. Program, "Atilla Kıyat'tan şoke eden sözler" başlığıyla yayımlanmıştı ama sadece andıç hazırlamanın bürokratik süreci, 27 Nisan e-muhtırasının hatalı oluşu ve Taraf Gazetesi'nde yayımlanan belgeyi hazırlayanların "salak" olduklarıyla ilgili bölümler yayımlanmıştı. Diğer bölümler önemli görülmediğinden mi, yoksa işe gelmediğinden mi yayımlanmamıştı, bilemiyorum. Kıyat'a sansur mu uygulanmıştı acaba?

Hep medyaya sansur uygulanmaz ya! Medyanın kendisi de, işe gelmeyen haberleri atlayarak, bir bakıma sansur uygulamış olmuyor mu?

Bu arada, haber bültenlerinde yer alan son belgeyle ilgili kısmındaki Kıyat'ın üslubuna dikkat çekmek istiyorum. Kıyat, belgenin sahte olabileceğini usulen belirttikten sonra, belge gerçekmiş gibi, "arkadaşlar kusura bakmasınlar ama ben onlara salak diyorum" ifadelerini kullandı. Yani Kıyat, belge kesin sahtedir, varsayımıyla yorum yapan bazı gazeteciler gibi değil de, belge gerçek varsayımıyla ve üslubuyla yorumunu yaptı!

Şimdi de haber bültenlerinde yer almayan ama benim çok önemli gördüğüm Kıyat'ın diğer açıklamalarını satır başlarıyla vermek istiyorum;

(Birand, "TSK yıpratılıyor mu? Devamlı sürtüşme oluyor. Sizin de selam durduğunuz komutanlar Ergenekon'da yargılanıyorlar, karşımıza sürekli olarak asker çıkıyor" sözlerine karşılık)

- Ortaya çıkan her olayı münferit bir olaymış gibi değerlendirmemek, arkadaki büyük resme bakmak lazım.

T.C. genç bir devlet, demokrasimiz daha da genç; henüz 60 yaşında...

Bu süreçte 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat darbeleri, arada Talat Aydemir'in darbe teşebbüsü var ama bunları sadece TSK'ya indekslemek yanlıştır;

Batı standartlarına uygun bir demokrasimiz yok...

Batı standartlarına uygun siyasi partiler yasamız yok...

Batı standartlarına uygun seçim kanunumuz yok...

Kısacası Türkiye ne kadar demokratsa TSK da o kadar demokrat...

(Rıdvan Akar araya giriyor ve "TSK müdahale etmeseydi demokrasi gelişmez miydi? Şikayet ettiğiniz Anayasa'yı, kanunları TSK yapmadı mı?" diye soruyor.)

- TSK demokrasiye müdahale etmiştir. Yaşımda musait, onların bir kısmına bulunmuşum. Yolda yürürken kasılarak yürüyüp, beni daha çok seven, daha çok takdir eden halkla karşılaşmışım. Son yapılan bir araştırmada çoğunluk TSK'yı Cumhuriyet'in garantörü olarak görüyor...

- Sivil, askeri taşeron olarak kullanmayı seviyor. Başarılı olursa kendisinden, başarısız olursa askerden, diyor... Sivillerin yapmaları gerekeni yapmayıp, demokrasi önünde tek engel asker, demeleri yanlış...

-Darbelerden gerçekte en büyük zararı gören TSK'dır... 27 Mayıs'ın yaralarını yıllarca saramamıştır. 1964'de Talat Aydemir olayında Hava Kuvvetleri Kara Harp Okulu'nu bombalamaya kalkışmıştır...

- T.C. ni TSK kurdu, altı cumhurbaşkanı çıkardı, Cumhuriyet'i koruma ve kollama görevi vardır ve olmalıdır ama bu görevin zamanını ve mahiyetini siviller belirlemelidirler...

- Askeri darbenin meşruiyeti olmaz... Başarılı olursa meşru olur, başarısız olursa kimse kanuna (İç Hizmet Kanunu m.35) bakmaz...

(Rıdvan Akar, "siz sivil otoritenin değişim yapabileceğini söylüyorsunuz. Oysa 1973'de Faruk Gürler'in seçilebilmesi için Meclis kuşatılmıştı. Ve yine 1978'de Maraş Katliamı'nda Ecevit, Evrene müdahale emrini verdi. Evren "imkanımız yok" dedi. Üç gün sonra Sıkı Yönetim Kanunu çıktı ve olaylar anında bitirildi. Yani asker sivillere istediğini zorla yaptırmaya kalkıyor ve onları korkutuyor" diyerek araya giriyor.)

- 1973'deki Meclis demek ki iyi bir meclismiş; çevirmeye rağmen boyun eğmemiş...

- 1978'de Maraş Katliamı'na müdahale etmeyen Evren emekliye sevkedilseydi eğer, neler değişirdi acaba, hiç düşündünüz mü???

- Askerin zaman zaman dediği oldu. Korkunun sebebi üç darbe olabilir ama siviller işlerine geldiği zaman bu tür müdahaleleri hoşlanır hale gelmişlerdir (!)

- Tabii ki isim telaffuz etmiyorum; bazıları rahmetli oldular (!)

- Rütbeniz büyüdükçe, "Paşam daha neyi bekliyorsunuz" diye kapınızı çalan o kadar çok olur ki! Bunun içinde siyasetçisi, bunun içinde basını, bunun içinde en çok da iş adamı (!)

- TSK içinde "darbe yapalım" diye düşünenlerden çok daha fazlası dışarıda var (!)

- Bir gün üniformamla bir salondan içeri girdim. Bir arkadaşımın doğum günü vardı. Mikrofandan konuşan arkadaş "Dikkat! Komutan geldi" deyip selam verdi ve "komutan gelince bizim kürsüyü terketmemiz lazım" dedi. Ben de "Siz siviller her komutan geldiğinde selam verip gitmeseniz daha iyi olurdu." dedim...

- TSK müdahale ediyor... Sesimi çıkarmıyorum... Ben alkışlıyorum... 3 sene alkışlıyorum... Tam menfaatlerim biraz azalıyor... Haydi başlıyor "TSK antidemokrattır", "darbe kötüdür" demeye... Yine bir darbe süreci başlıyor... Yine manşetler "Allah bizi korudu", "Allah TSK'yı başımızdan eksik etmesin"... Bütün köşe yazarları Genelkurmay'ın kapılarında; "Paşam ne yazayım" diye... Böyle gidiyor (!)

- İddia edildiği gibi Türkiye'nin sınırları bölünemez. Esas tehlike; biz kafalarda bölündük. Herkes birbirlerine kuşkuyla bakıyor. Kimse kuşkuyu gidermek için de gayret sarfetmiyor. Hoşgörü yok...

- Bireysel darbe düşünceleri olabilir ama TSK'nın lugatından darbe lafı kalkmıştır...

- Hilmi Özkök Türkiye için bir şans olmuştur... Başbuğ'u da çok yakından tanırım, o da bu dönemde Türkiye için bir şanstır...

Sizce de Kıyat'ın bu sözleri önemli değil miydi? Üstelik, sivillerden son tartışmaya karışmamış hiç kimse kalmamışken, asker görüşü olarak, yüksek rütbelere ulaşmış, şu anda emekli bir askerin görüşleri daha da önemli hale gelmemiş miydi? Ve yine üstelik bu kişi görevdeyken bile düşüncelerini açık açık söyleyen, lafını budaktan esirgemeyen bir kişiydi...

Yazılarımda askerin bazı sivillerden on kat daha demokrat olduğunu ve siviller olmadan askerin darbe yapamayacağını yazmıştım. Kıyat'la, neredeyse aynı görüşleri paylaşmış olmaktan mutluluk duyuyorum ve Kıyat gibilerin TSK'da kahir çoğunlukta olduğu konusundaki kanaatimi korumak istiyorum...

Teşekkürler Atilla Kıyat...
 
Toplam blog
: 337
: 4184
Kayıt tarihi
: 03.08.07
 
 

Hukukçuyum... Hukukun üstünlüğünün ve hukukçunun saygınlığının ülkemde gelişmesini ve kalıcı olma..