Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Aralık '18

 
Kategori
Özel Günler
 

Emekli Öğretmen Birsel Oğuz'la Bir Konuşma

Emekli Öğretmen   Birsel   Oğuz'la   Bir  Konuşma
 

Eğitimci Yazar Birsel Oğuz Bu gazete de yazıyor .


      Emekli öğretmen Birsel Oğuz Aydın'da ve ilçelerinde uzun yıllar öğretmenlik yaptıktan sonra emekli oldu ve halen Aydın'da oturuyor. Evli, iki çocuk annesidir. Uzun yıllar Aydın Milli Eğitim Müdürlüğü'nde Milli Eğitim Müdür Yardımcısı olarak görev yapan İrfan Oğuz'un eşidir. Birsel Oğuz, Aydın eski milletvekillerimizden eğitimci, şair ve yazar M. Kemal Yılmaz'ın öz yeğenidir. Hani bir söz vardır: Derler ki " Kır atın yanında duran ya huyundan, ya suyundan nasibini alır " diye... Birsel Oğuz da M. Kemal Yılmaz'dan çok şeyler öğrenmiş olacak ki o da Aydın yerel basınında yazıyor. Onun bu gazetede bir köşesi vardır. Bu yazdıklarını bugüne değin beş kitapta toplamayı başarmıştır. Bu kişiliğinden dolayı Öğretmenler Günü münasebetiyle onunla bir konuşma yaptım. 

   Şimdi  Emekli öğretmen, yazar Birsel Oğuz ile yapmış olduğum konuşmayı ve aldığım yanıtları sizlerle paylaşmak istiyorum: 

B.OĞUZ: Değerli Hocam Abdülkadir Güler Bey, 33 yıl zevkle çalışmış, emekli bir öğretmen olarak şahsımdan övgüyle söz etmeniz ne güzel bir duygu... Teşekkür ederim." 

 

A.GÜLER: Bize öz yaşamınızdan söz eder misiniz?

B.OĞUZ : 1951 yılında Aydın'da dünyaya geldim. İlkokul ve ortaokul eğitimimi Aydın'da aldım. 1967-1968 öğretim yılında Denizli Öğretmen Okulu'ndan mezun oldum. 1987 yılında da Eskişehir Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Bölümü'nde yüksek öğrenimimi tamamladım. Aydın'ın köylerinde ve şehir merkezinde çeşitli ilkokullarda öğretmenlik yaptım. 2001 yılında emekli oldum. Halen Aydın'da yaşamaktayım. 

       Öğretmenliğim sırasında çocuklara yönelik etkinlikleri içeren "İzcilik" çalışmalarında lider olarak görev aldım.  

       Emekli olduktan sonra Aydın'da yayımlanan Yeni Kıroba Gazetesi'nde eğitim konusunda ve güncel yazılarım yayınlanmaktadır. 

       Gazete yazılarımı kitaplaştırıyor ve öğrencilerime, dostlarımıza armağan ediyorum.

 

A.GÜLER: Öğretmenlik mesleğini nasıl seçtiniz ve nerelerde öğretmenlik yaptınız?

B.OĞUZ: Babam, öğretmen olmamı çok istiyordu. İlkokul ve ortaokul yıllarım, babamın bu yoğun duygusunun etkisi altında yaşandı. Dayım M. M. Kemal Yılmaz da bu fikri destekleyince 1965 yılında 14 yaşında kendimi öğretmen okulunda buluverdim. 2 sınavı da başarmanın mutluluğunu yaşamıştım. Annemin dayısı, edebiyat öğretmeni, şair ve öykü yazarı Mahmut Özay, Denizli'ye gelerek beni 2. sınava hazırlamıştı. Başarımda büyük emeği olan 2 kuşak dayılarımı, burada anmaktan mutluluk duyuyorum. 

       İlk öğretmenliğimi Aydın'ın Germencik ilçesi Turanlar köyünde yaptım. Daha sonra sırasıyla; Aydın Merkez Yeniköy, Gazipaşa, Ekrem Çiftçi ve Cumhuriyet İlkokullarında görev yaptım.        

 

A.GÜLER: Genç öğretmenlerimize örnek alınması bağlamında bir anınızdan söz eder misiniz?

B.OĞUZ: Öğretmenlik yaptığım yıllarda öğrencilerimle ilişkilerimde " hata yapmanın " büyük-küçük demeden insana özgü olduğunu, kimsenin mükemmel olmadığını, hepimizin hata yapabileceğimizi sık sık konuşurduk sınıfta. 

       İlkokul 1. sınıfın ilk günlerinden bu konuya önem vermeye başlardım. Haksız bir davranışta bulunduğumda " hatamı kabul eder " öğrencilerimden özür dilerdim. Onlar da " çocuk kalbiyle " beni affederler, ve bir de teselli ederlerdi.. " Sakın üzülmeyin, olabilir, biz unuttuk bile " gibi olgun ve güzel sözlerle... Çoğu öğrencim de birbirleri ve benimle ilişkilerinde, kendi hatalarını açıkça söyler ve içtenlikle kabul ederlerdi. Bir kişi de olsa " asla özür dilemem " diyeni de olurdu, sınıfımızda. 

      Bir hafta sonunda okul bahçesinde oynarken okulun simit camekanını kırmışlar,  pazartesi sabahı bana gelip olanları anlattılar. Sınıf arkadaşları ve ben öğretmenleri olarak önce onları alkışladık , bu alkış elbette cama zarar verdikleri için değil, yaptıkları hatayı paylaştıkları, doğruyu söyledikleri içindi. Sonra da sınıfça çözüm geliştirdik. Müdür yardımcımıza gidip olayı anlattılar. O da bir eğitimci olarak öğrencilerimizi tebrik etmiş. Öğrencilerimiz maddi zararı karşılayacaklarını söylediler. Bazı öğrencilerim, " biz de arkadaşlarımıza destek olmak istiyoruz " dediler. Bu sorunu sınıf ailesi anlayışı ve bağlılığıyla çözmüştük. Hatayı yapan öğrenciler, hatayı kabul etme olgunluğuyla hem sınıfta, hem okul yönetiminin gözünde değer kazandılar. Bu olayda gösterdikleri davranışlar, onları yüceltti. Diğer arkadaşlarını da olumlu etkiledi. 

     Dost kazanma ve insanları etkileme yollarından biridir bu. Eğer hatalıysanız, bunu içtenlikle kabul edin. Çünkü aldanmak, yanılmak, hata yapmak insana özgüdür. Hata yapmaktan korkmayın.

 

A.GÜLER: Sizler Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde il ve ilçelerde öğretmenlik yaptınız. Size göre bir öğretmen nasıl olmalıdır?

B.OĞUZ : İyi bir öğretmen, öğrencisinin geçmesini istediği bir köprü olma işlevini üstlenen ve öğrencisinin bu köprüden geçmesine yardımcı olduktan sonra, sevinç ve coşkuyla çöküp aradan çekilerek, öğrencisini kendi köprüsünü kurmak için yüreklendiren öğretmendir. 

 

A.GÜLER: Yine deneyimli ve bu mesleği seven bir öğretmen olarak öğretmen ve öğrencileri arasında ne gibi ilişkiler olmalıdır? 

B.OĞUZ: Öğretmenlik mesleğinin sabır ve sevgi olduğunu bilir. Onlara yetişkinler gibi davranır, ama onlardan yetişkin davranışı beklemez. Öğrencinin akşam evine dönerken sabah okula geldiğinden daha mutlu olmasını sağlar. Evinde kendi çocuklarına ve kardeşlerine gösterdiği hoşgörüyü onlara da gösterir. Öğrencilerine hata yapma şansını verir. Onları fark eder, ilgilenir, yüreklendirir. Öğrencilerini bağışlar, asla kin gütmez, kaprisli davranmaz. Hepsinin kalplerinde bir hazine taşıdığını , ama kapısının kilitli olup yalnızca sevgi anahtarı ile açılacağını bilir. Sevgiyle omuzlarına küçük bir dokunuşun onların bir gününün  iyi geçmesine neden olacağını bilir. Her alanda olduğu gibi eğitimde de övgü kuvvettir. Öğrencisini övmeyi bilmelidir. Güzel yönlerini öne çıkarmalıdır. Onlara söyleyeceği güzel bir sözün, onların hayatlarını değiştireceğini bilir. 

        Sözün özü; sevgisiz belki marangozluk veya başka bir meslek yapılabilir, ama, öğretmenlik mesleği Asla! Asla! Asla!

 

A.GÜLER: Aydın yerel gazetesi 'Yeni Kıroba Gazetesi'nde' ve kültür sanat dergilerinde yazılarınız olduğunu, kitaplarınızın da yayınlandığını biliyoruz. Yazılar yazmaya nasıl ve kimlerin teşviki ile başladınız?

B.OĞUZ: Aydın eski milletvekili, eğitimci, yazar ve şair, canım dayım M. Kemal Yılmaz, emekli olduğumda ziyaretime geldi. Sohbetimiz sırasında birden bana : " Sana bir ödev vereceğim. Eğitim deneyimlerini, anılarını yazmalısın. Söz uçar, yazı kalır. Bilgilerini ve deneyimlerini yazarsan başkaları da yararlanır. Hem onları öbür dünyaya götüremezsin, bu dünyada kalsın. Yaz! Yaz! "

       Bir sonraki gelişinde ilk yazımı okudu.  Koca Dayım Mahmut Özay'la ilgili bir anıydı. Adı " Her çocuk ayrı kitaptır " . Çok eğitici olduğunu söyledi. Beni yazma konusunda yüreklendirdi. Tıpkı yaban kazlarının uçma sırasında birbirlerini yüreklendirmesi gibiydi bu... 

 

A.GÜLER: Rahmetli M. Kemal Yılmaz'ın sizi çok sevdiğini biliyorum. Zaman zaman sizden söz ederdi.. " Yeğenim Birsel Oğuz sevdiğim ve umutlu olduğum bir öğretmendir " der, başka da bir şey demezdi. Bundan dolayı dayınız M. Kemal Yılmaz hakkında neler söylersiniz?

B.OĞUZ: Hiç kolay değil onu anlatmak... Sözcük dağarcığımın onu anlatmaya yetmeyeceğini düşünüyorum. 

       " O herkesin öğretmeni " , benim de yaşam boyu fahri öğretmenimdi. Onu yitirdiğimizde 'ışığım söndü' diyerek ağladım. Çünkü koca dayım Mahmut Özay ve dayım M.Kemal Yılmaz yaşamımın ışık kaynaklarıydı. O ailenin, o herkesin, o hepimizin öğretmeniydi. Baba gibi. Dayı gibi. Dost, arkadaş gibi. Yön veren, yönlendiren, doğru yolu gösteren, hep bildiğini öğreten " Bir Adam... "  .

       Hata yaptığımızda da söyleyen, kızan, kükreyen bir aslan...Onunla olmak, onunla yürümek, onunla düşünmek; canlılık katar yaşamımıza. Onunla tiyatroya, operaya, TSM konserine gitmek çok büyük bir zevktir. 

      Çalışmak...Çalışmak...Çalışmak...Var mı çalışmak gibisi dedirtir insana. O vatan, millet sevgisi ile dopdolu, Atatürkçü ve Cumhuriyetçi " Bir Adam... "

      En önemlisi; o benim canım dayım ve biricik öğretmenim(di)...

      Yattığı yer ışıklarla dolsun, yeri cennet olsun.

 

A. GÜLER: Birsel Oğuz Hanım, öğretmenliğin çilesini çekmiş bir eğitimci olarak genç öğretmenlerimize neler söylersiniz?

B. OĞUZ : " Mustafa Kemal'in Kocatepe'den bakışıdır öğretmen olmak, dalga sürüklemektir çocukları, gençleri...

      Samsun'dan karanlığın üstüne doğmaktır öğretmen olmak... Önüne katıp cehaleti Ege'de sulara gömmektir. 

      Berrak bir Türkçedir öğretmen olmak; diline, kültürüne sarılmaktır.

      Ay - yıldız olup göklerde dalgalanmaktır öğretmen olmak.

      Sözün özü bir sevdadır öğretmen olmak, yüreklerde vatan vatan atmak, damarlarda bayrak bayrak dolaşmaktır."

      Bu yüce ilkelerin ışığında aydınlanmış bir Cumhuriyet öğretmeni olduğum için mutluyum.

 

A. GÜLER: Birsel Hanım, bana zaman ayırdığınız ve verdiğiniz yanıtlar için teşekkürlerimi sunuyor ve de sizlere sağlıklı günler ve nice 24 Kasımlar diliyorum. 

B.OĞUZ: Değerli Hocam Abdülkadir Güler Bey, 

      Benim için çok değerli ve duygusal derinliği olan röportajınızla, onurlandırdığınız için size çok teşekkür ederim.

      Sizin ve Sökeli meslektaşlarımın 24 Kasım Öğretmenler Günü'nü gönülden kutluyor, sağlık ve başarılar diliyorum. Saygılarımla...

               

Abdülkadir GÜLER

01.12.2018-  SÖKE

 

 
Toplam blog
: 2227
: 832
Kayıt tarihi
: 27.06.09
 
 

1946 Mardin ili, Kızıltepe ilçesi'nin Esenli köyünde doğmuştur. İlk ve ortaokulu Kızıltepe'de bit..