- Kategori
- Söyleşi
Emekli öğretmen Hüseyin Başdoğanla bir konuşma (7)
Eğitimci yazar Hüseyin Başdoğan.
A. GÜLER: Aziz Hocam, yedi sayfadır sizinle yaptığımız söyleşi devam ediyor. Sizler uzun yıllar Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde öğretmen olarak, idareci olarak aşkla görev yaphtınız. Acı ve tatlı yönleriyle anılarınızı bir bir anlattınız. Gezip gördüğünhüz köyleri , kasabaları ve şehirleri birbir anlattınız. Öğretmenlik mesleğinde tatlı ve acı hatırlarınızı bir kez daha yaşattınız. Sizlere son bir sorumuz olaak.
24 Kasım Öğretmenler Günü 1981’den bu yana her yıl çeşitli törenlerle kutlanıyor, bu yılda sözde kutlandı, bir emekli öğretmen olarak genç öğretmenlerimizi neler söylemek istersiniz? neler söylersiniz?
H. BAŞDOĞAN:
Öğretmenler için şimdiye değin çok şey söylenmiştir. Bizler,çok zorluklar içinde çalıştık; Atatürk dönemi gibi olmasa da öğretmenin toplumda bir yeri ve saygınlığı vardı.Bu saygı,öğretmenin kişiliğine,eğitim-öğretime duyulan saygıydı.Bu saygının yıpranmaması için davranışlarımıza özen gösterir;öğrenciye örnek olmaya çalışırdık.
Sınıfa girdiğimde,yerde kağıt,çöp görürsem kendim alırdım.Hangi öğrencinin okula,hangi koşullarda geldiğini algılamaya çalışırdım.Muş/Varto Ortaokulu' nun Hüsnü Özer adında çok değerli bir müdürü vardı.Ben de müdür yardımcısıydım.Akşamları,köyden gelip ev tutarak-ev denilirse-yalnız kalan öğrencilerin evlerine gider,sorunlarıyla ilgilenmeye çalışırdım.Evine gittiğim bir öğrenciye,ne yiyorsun,dediğimde,tahta sandığı açtı.Bir lokma çökelekle,bir parça ekmek vardı.(Bugün öğretmen ,bırakın o saatte evleri gezmeyi,can güvenliği olmadığı için evine gidip gelmekte zorlanır.)
Ankara Cumhuriyet Lisesi veli toplantısında, ortaokul 2/A sınıfına girdim.Veliler ,öğrenci sıralarında oturuyorlar,ben kürsüdeyim.Hiç unutmuyorum,Öznur' un annesi kim,dedim.Sade giyinmişbir bayan veli,benim,dedi.Hanımefendi,Öznur'un saçlarını nasıl örüyorsunuz ki bir teli sapmıyor,dedim.Ertesi gün,girdiğim sınıflarda,tüm kız çocuklarının saçları taranmış,tertemizdi.
Sözümü, öğretmenim değerli eğitimci Dr. Halis Özgü'nün unutamadığım bir sözüyle bitiriyorum:"Öğretmenliğin amentüsü sevmektir."
Selam ve sevgilerimle.
A.GÜLER: Sevgili hocam vermiş olduğunuz değrli bilgilerden dolayı teşekkür ediyor,
daha nice sağlıklı yıllar diliyoruz....
H.BAŞDOĞAN : Kadir bey, bu söyleşide bana da zaman ayırdığınız için aslında ben de sizlere teşekkür ediyorum. Çünkü beni eski öğretmenlik yaptığım günlere ve diyarlara götürdünüz...
KAYNAKLAR:
[1] Bu dar sokakların yöresel adı “küçe” dir.
? Müjgan Cumbur, Karacaoğlan, Başbakanlık Kültür Müsteşarlığı Kültür Yayınları, Ankara: 1973. s.352. “Acep gezsem mavi donlum var m’ola?” olarak geçiyor.[2] Diyarbakır İl Yıllığı, 1973, s.370-373. * dello: İnek ya da öküz derisinden yapılmış kuyudan su çekmeye yarayan torba biçiminde kap. Çekilen su testilere, bakraçlara, güğumlere boşaltılarak evlere taşınır.* hotoz: Kadınların süs için saçlarının üstüne taktıkları çeşitli renk ve biçimde yapılmış küçükbaşlık kelp ibni kelp: Köpek oğlu köpek.
SON
From: kadirguler46@hotmail.com
To: dedem_babaannem@hotmail.com
Subject: yazı ve bir iki foto
Date: Sun, 29 Nov 2015 21:07:07 +0200
Abdülkadir GÜLER
15.12.2015- SÖKE