Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Temmuz '10

 
Kategori
Sosyoloji
 

Emekliler için adalet yerini bulacak mı?

Emekliler için adalet yerini bulacak mı?
 

E M E K L İ L E R İ M İ Z(Sanal ortamdan alıntıdır)


Biliyoruz ki milletin tüketim eğilimi, küresel açılımlardan ötürü günden güne kamçılanmakta ve artan nüfusa göre GSMH da eşit olarak üleşilemediğinden, kesimler arasındaki ''uçurumlar'' derinleşmektedir.

Karşılaştığım emeklilerin içinde boğuştukları ''dar gelirlilik'' onları yemiş bitirmiş. Üç ay önce karşılaştığım bir işçi emeklisi: Eve üçyüz lira ile dönüyorum. Ay başına zor yetiyor iki kişiyiz evde, demişti. Ordudan emekli bir sivil memur ya da işçi emeklisi: 1200 lira alıyorum iki çocuk da işsiz. Eşim çalışmasa aç kalacağız. Hükümet emekliyi unuttu, diyordu o günlerde.

Anayasa Mahkemesi ile Ankara İş Mahkemelerinde birisinin ''Ecevit Hükümeti döneminde çıkartılan 2002/4847 sayılı Kararname'ye göre ''çalışanlar ile emeklilere ek zam verilip verilmemesi'' konusundaki yetki karmaşasındaki ''usülden ya da esastan'' konusu bizi aşar. Konu ile ilgili olarak Gazeteci Aysel ALP'e açıklamalarda bulunan Adalet Eski Bakanı ve Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Hikmet Sami Türk, Anayasa Mahkemesi’nin bu başvuruyu esastan değil, usulden reddettiğine dikkat çekerek dün: “Öyle anlaşılıyor ki; Anayasa Mahkemesi, yerel mahkemenin anayasaya aykırılık iddiasını bu davayla ilgili görmemiş. O nedenle esasa girmeden reddetmiş” açıklamasında bulunmuş.

Siyasiler ile yargıçlar bunun kavgasını vereceklerine emeklilerin çalışırken almakta oldukları ücretlerin ''makam tazminatı, fazla mesai, teminindeki güçlüler ile ikramiyeler'' dışında kalan net maaşlarını alabilmelerini sağlamaya çalışsınlar. Bir de kimse çıkıp: Durum bütün dünyada böyle; emekli olunca maaşların ancak %46'sını ya da %53'ünü alabilirsin arkadaş demesinler. Çünkü ''öykünülmekte olunan devletler''; kurmuş oldukları sağlam ekonomi yanında sağlamış oldukları adalet ile her alanda yurttaşlarının hizmetindedir.

Bizde ise ''enflasyonist baskılar'' ile ''hasta muayenesi yanında ilaç alınması ve protezler konusunda bile emeklisini ezen'' bir adalet ve mali anlayış var. Bu da emeklilerin almakta oldukları paranın aydan aya erimesine yol açmaktadır. Bu yüzden bizdeki EMEKLİLİK düzenini eskiden beri gelen uygulamalar doğrultusunda savunan, herkesi kendi adıma kınıyorum. Çünkü emeklilerin nasıl yaşamakta olduğunu, ne gibi sıkıntılar ile boğuşmakta olduğu bilmeden, anlamadan ''ahkam kesmek ya da kanunları çoğunluktan yana değil de mutlu bir azınlık için'' uygulamakta direnen, belirli kesimleri, kınamaktan başka ne yapabiliriz?

Dün okuduğum gazete haberlerine göre: ''Anayasa Mahkemesi’nin, 13 Mayıs 2010 tarihli kısa kararında, “İtiraz başvurusunda bulunan mahkemenin bakmakta olduğu davada, uygulama olanağını bulunmadığından, bu madde ve bentlere ilişkin başvurunun mahkemenin yetkisizliği nedeniyle reddine” karar verilmiş bulunuyor. Ankara 5. İş Mahkemesi de dünkü duruşmada, Anayasa Mahkemesi’nin gerekçesini açıklamasını beklemek üzere Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) yolu açık olmak üzere davayı 13 Ekim 2010 gününe erteledi. Anayasa Mahkemesi, gerekçeli kararın yazımının 13 Ekim’deki duruşma öncesinde tamamlayarak mahkemeye gönderecek.'' (Alıntıdır)

Adalet Eski Bakanı ve Anayasa Hukukçusu Hikmet Sami Türk :“Öyle anlaşılıyor ki; Anayasa Mahkemesi, yerel mahkemenin anayasaya aykırılık iddiasını bu davayla ilgili görmemiş. O nedenle esasa girmeden reddetmiş” yollu değerlendirmesini ADALET ile HUKUK adına söylenmiş bir açıklama olarak göremiyorum.

Gazeteci Aysel ALP'in dün yayınlanan ''Mahkeme reddetti ama hukukçular umutlu'' başlıklı araştırmasında yer alan görüşmelere emekli işçiler gerçekten dertli:

''Bir kadın işçi emeklisi “26 yıl çalıştım 680 lira alıyorum” diye isyan ederken, bir diğeri; “689 lira maaşım var, üniversitede çocuk okutuyorum. Peki ama nasıl okutuyorum soran yok” diye haykırıyordu. İstanbul Sultanahmet’teki otellerde 23 yıl çalıştığını anlatan bir diğer kadın emekli; “Her yıl binlerce turist gelirdi. Büyük çoğunluğu da emekli. Elin emeklisi başka ülkelere gezmeye giderken, bizler köyümüze bile gidemiyoruz” diye anlatıyordu.
İstanbul’dan gelen emekliler aralarında para toplayarak otobüs tuttuklarını belirtirken; ”Mahkemeden ‘müjdeli’ haber bekliyorduk ama kara haber aldık” diye isyan ettiler. Adliye önündeki bayraklı protestonun ardından ise Anıtkabir’e gittiler. Hem kendilerini bu hale düşürenleri protesto etmek, hem de Emekliler Günü'nü kutlamak için…'' (Alıntıdır)

Eğri oturup doğru konuşsunlar ya da cesaretleri var ise ''tebdil-i kıyafet ederek'' halkın arasına katılarak öğrensinler ne gibi ''hayır dualar'' almakta olduklarını. Eğer aylıklarından artırarak kurabildiler ise kurulmuş olan kimi emekliler derneği ile emekliler vakfıı; eski deyimle birer Sarı Sendika durumundan öte bir görev yapmıyorlar, bence. Bu gibi oluşumlar eğer var ise; şimdiye kadar emekliler için hangi kazanımları sağlayabilmişler, ben duymadım. Şubat ve Mart aylarında gündeme gelen:

Yüzbine yakın emekli işçiden ''haksız yere'' yapılan kesintiler yüzünden kamuoyu çalkalanmış; zanlıların ifadeleri alınıp mahkemeye sevkedileceklerine; maaşlarından kesinti yapılmış olduğundan kuşku duyanların(!) birer dilekçe ile ilgili derneklere ''yazılı olarak bildirmeleri halinde gereği yerine getirilecektir'' denilerek sorun çözülmüş oluyordu. Kısaca emekliler kendi başlarının çaresine bakarak; ancak bireysel olarak hak arayabilecekler(di)! Maaşından ''kesinti yapılmasını istemeyen emekliler'' de SGK'ya başvurarak, bilgileri dahilinde olan ya da olmayan ''otomatik dernek kesintilerini'' durdurabileceklerdi. Ne yazık ki emeklilere rahat yüzü yok! Bir de ancak kendine yetebilen SGK dışında kamu adına onların sorunlarını çözebilecek bir kurumsallaşma da olmadığından, ''hazan günlerini yaşamakta olan emekliler'' ordan oraya savrulan yapraklar gibi, ömür tüketiyorlar ülkemizde.

Bu kargaşa sırasında ortaya atılan ''küçük bir umut'' az da olsa kimi emeklinin içinde boğulmakta olduğu ''efkârı'' dağıtmaya yetti. Buna göre yasalaşması için çalışmalar başlatılmış olan Yeni İntibak Yasa tasarısı ile birlikte sayıları altı milyonu aşan SSK ve Bağ-Kur emeklilerinin ''en düşük maaşının 1200(binikiyüz) TL''na yükseleceği söylentisi de yayılıyordu.

Bu arada ''herkesin kanun önünde eşitliği''ni düzenleyen Anayasa'nın 10. Maddesi'nin:

''Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. (Ek: 7.5.2004-5170/1 md.) Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. (Değişik: 9.2.2008 - 5735/1 md.) Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde ve her türlü kamu hizmetlerinden yararlanılmasında kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.'' hükümleri gereğince; artık mahkemeye gidilmesi gerektiği konusu gündeme gelince ''emekliler dünyası'' yeni bir umuda doğru yelken açmaya başlamıştı.

Bilindiği gibi geçen yıl Mayıs ayında Ankara 17. İş Mahkemesi Ecevit Hükümeti döneminde çıkartılan 2002/4847 sayılı kararname'ye göre ''çalışanlar ile emeklilere ek zam verilmişti. Söz konusu zamdan ''işçi emeklileri yararlanamadan'' iktidara gelen AK Parti Hükümeti bu kararnameyi yürürlükten kaldırmış ve Türkiye İşçi Emeklileri üyesi Nadir ÜŞEKÇİOĞLU(70) bu konuda Ankara'daki ilgili mahkemeye dava açmıştı. Açılan bu dava ile birlikte ''2003 Ocak ayından, davanın açıldığı 2007 Ocak ayına kadar; eksik ödemeler toplamı olarak 837, 07 TL ödenmesini ve dava tarihinde 709, 31TL olan emekli aylığının da 771, 96 TL'ye yükseltilmesine karar vermişti.

İşte bu kapsamda ''aktif çalışan işçiler ile memur ve memur emeklilerine ödendiği halde'' i ş ç i emeklilerine ödenmeyen zammın verilmesi gerektiği konusu yaklaşık dörtmilyon SSK ve Bağ-Kur emeklisini de ilgilendridiği için bakalım nasıl sonuçlanacak. İşçi, Memur ve Bağ-Kur Emeklileri Derneği (İMBED) Başkanı Hamdi Öz eski ile yeni emekli arasındaki maaş farkının ortadan kaldırılması için Ankara Adliye Sarayı'ndaki 5. İş Mahkemesi'ne açılan davanın olumlu sonuçlanacağını umuyordu.

Ancak umulan olmamış Ankara 5. İş Mahkemesi konuyu Anayasa Mahkemesi'ne danışması gerektiğini öne sürerek görüşmelere başlamamış ve Anayasa Mahkemesi de 13 Mayıs 2010 günü verdiği karar ile Mahkeme’nin yetkisizliği nedeniyle bu davayı reddettmişti. Bugün görüşülmesi kararı verilmiş olan söz konusu dava Anayasa Mahkemesi'nin yoğun gündemi nedeni ile önümüzdeki günlerde görüşülebilecek. Buna rağmen İMBED'e bağlı yüz kadar üye ile gönüllü emekliler bugün Ankara'da toplanarak; 5. İş Mahkemesi'nin dava ile ilgili olarak vereceği kararı bekleyecekler.

Dünkü gazetelere yansıyan haberler göre: Yüksek Mahkeme, başvuruyu kabul edip esastan iptal kararı verseydi, bağlayıcı olaca ve hükümetin, emekliler arasındaki maaş uçurumunu genel bir düzenleme ile düzeltmesi gerekecekti. Yüksek Mahkeme'nin ret kararının ardından gözler yeniden iş mahkemesine çevrildi. İş mahkemesinin, 13 Ekim 2010'da İşçi Memur Bağ-Kur Emeklileri Derneği (İMBED) Başkanı Hamdi Öz’ün lehine vereceği olası bir karar ise diğer emekliler lehine örnek oluşturacak. Bilindiği gibi davada görev alan bilirkişi, Hamdi Öz’ün maaşının 310 lira eksik olduğu tespitini yapmıştı.(Alıntıdır)

Ülkemizde bir ilk olması bakımından bu davanın nasıl sonuçalancağı ADALET'in önemli bir sınavı olacak bence. Kısaca ADALET ne kadar haklıdan ya da mağdur olduklarını söyleyenlerden yana olacak, göreceğiz. Maliye Bakanlığı'nın hesapları doğrultusunda ne yapılması gerekiyor ise o, yapılıyor bu ülkede oldum olası. Bu tür konular ne yazık ki TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda da tartışılmaz hiç bir biçimde. Ancak bilinen o ki Milletvekili Maaşları söz konusu olduğunda el birliği ve söz birliği ile gerekli eklemeler, düzeltmeler, en uygun zamanda yapılıverir TBMM'de. Uğruna nice canlar feda edilen ve gerçekleşmesi için mücadeleler verilen DEMOKRASİ bu mu?

Bu da emeklilerin yarı aç yarı tok yaşaması yanında dudaklarından dökülen küfürlerde ifadesini buluyor sık sık. Çünkü onların kaybedecekelri hiçbir şeyleri yok; canlarından başka. Bu bakımdan bütün çalışanlar için sağlanması gereken ''eşit işe eşit ücret'' yanında emekliler için enflasyona göre yıllık ortalama artış uygulaması dışında ''çalışırken almakta oldukları maaşlarının ödenmesinin'' sağlanmasından başka yol yoktur bence.

Yıllardan beri ihalelere de bağlı olarak uygulanan ''israf ekonomisi'' yüzünden Devlet Bütçesi, her yıl 30(otuz) ile 55(ellibeş) milyar Dolar arasında açık vermektedir. Bu açıklardan kaç milyon TL'sı emeklilere yansımaktadır, açıklasın bunu bakanlardan biri. Ayrıca muhalefet bu tür konuları neden tartışmaya açmaz, bu konu da ayrı bir kapışma konusu olmalı bence. Görünen o ki ülkede hiçbir şey ''güllük gülistanlık'' değil. Emeklilerin hak aramak yolundaki bu yürüyüşünde bakalım Anayasa'nın ilgili hükümleri ile diğer mevzuat nasıl bir ADALET yargısı ortaya koyacak.

 
Toplam blog
: 570
: 1034
Kayıt tarihi
: 14.09.08
 
 

1974'te H.Ü. Sosyoloji ve İdare Bölümü'nü yüksek lisans tezi ile bitirdim. 1976 yılında yapımcı y..