Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

AYFER AYTAÇ GAZETECİ YAZAR

http://blog.milliyet.com.tr/ayferaytac

18 Ekim '18

 
Kategori
Güncel
 

Emeklilikte 45 Yaş Erken Yaş

Emeklilikte 45 Yaş Erken Yaş
 

Maziye bakma, mevzu derin.


Emeklilikte 45-46 yaş çok erken bir yaş. 55 yaşında emeklilik normal, 65 yaşında geç kalınmışlıktır. 
Ben siyasi güçlerin zorlaması olmasaydı, bir 20 yıl daha çalışabilirdim. Ne zaman ki emekli oldum, ruhen, bedenen çöktüğümü hissettim.
 
19 yaşımda başladığım basın sektöründeki meslek hayatımda, var gücümü ve tüm emeklerimi vererek canla başla hep aktif olarak çalıştım. Tecrübe kazanmış biri seviyesine geldiğimde, yaşa başa takılmadan 45 yaşında emeklerimden emekli edildim. SSK'dan 40 -42 yaşında emekli olanları gördüm. Benim sigortam doğru dürüst gösterilmediği için ben onlara göre geç kalmıştım. 
Benim mesleğimde emeklilik yaşı bulunmaz, devlet emekliye ayırsa bile ölene dek gazetecilik yapılabilir, nitekim yapanlar yok mu?
 
40'lı yaşlarda emeklilik  çok erken bir yaş. Gerçi 20 yıl daha çalışacak olsaydım, çalışma hayatı nedeniyle sevdiklerimden kısıtladığım zaman hepten yok olacaktı. Bu bakımdan 65 yaşında emekli olmayı da ben çok geç buluyorum. Torun tombalak sevmeye gücü kalmıyor insanın, bedenen yorgun düşüyor. Eşle dostla güzel günlere de vakit ayırabilmek için 55 yaşında emekli olmak ideal bence.
Zaten 55 yaş sonrası genç çalışanların yanında, yaşlılık yakışıklı olmuyor. 
 
Resmi dairelere bakıyorum. 80 yaşına merdiven dayamış beyler, hanımlar hala çalışıyorlar. Adamın kulağı duymuyor, gözü iyi görmüyor. Masa başına her gün gelip gidip maaş gününü gözlüyor. 
"Hala bu yaşta neden çalışıyorsun, devlet mi zorluyor seni" diye sorduklarım oldu. Pişkinlikle "torunları okutuyorum" diyorlar. 
Çocuklar okumuş, evlenmişler; sıra torunlara gelmiş. Dede, nene olmuşlar emekli olmamaya direniyorlar.
 
Torunun eğitimini anası babası düşünsün. Sen sevgini, ilgini versene toruna. Nasihatler et, iyilikleri öğret, neyine senin devlet dairesi? 
Masa başında iki büklüm oturacağınıza, sevgiyle elele tutuşup torunla hoşça vakit geçirsenize. 
Devlet parası tatlı tabi, ye ye bitmez bilirler. Devlet malını suyu hiç çekilmez deniz sanırlar. 
Emekli olunca olmadan önceki kadar maaşı alamayacaklar, devlete dayadıkları sırtları boşluğa düşmüş olacak. 
Velhasıl 55 yaşa geleni mutlak emekliye ayırmak lazım ki, gençlere iş imkanı sağlansın. Değil mi, ama.
 
Avrupa ülkelerinde 55 yaşındaki insan genç ve çalışabilir kategorisinde gösteriliyor. 55 yaşındaki insanın çalışmaması yanlış bulunuyor, ayıp karşılanıyor. Daha pek çok ülkede 60 yaşını aşmış insanlar markette kasa başı bekliyor. Bedenleri, beyinleri o kadar dinçler. 70'den sonra fabrika, hatta devlet yönetiyorlar.
 
Bizim ülkemizde şartlar ve maaşlar onlardaki gibi değil ki, onlarda çoluk çocuk geleceği düşünmek te yok. Kendi hayatları öncelikli.
Bizim insanımız doğru beslenmiyor, spor yapmıyor, stresli hayat yaşıyor, çocuklarından gayri torunların geleceğini de düşünüyor. Ve 35 yaşından itibaren insanımızda bedenen, zihnen yıpranma görülmeye başlanıyor. Herkes değilse de pek çoğu 35 yaşına gelince yolun yarısı belleyip pes ediyor.
 
Nicelerinden 55 yaşından sonra ülkemizde iş verimi alamıyorsunuz. Devlet memuru olması sebebiyle ayağını sürüye sürüye daireye geliyor, gençlerin geleceğini engelliyor.
İşçi kesimi bizde talihsizdir, 'gık' demeden gece gündüz çalışır. İşçi yorgun düşer, erken emekli olmak ister. Emekli olabilen işçi şanslıdır. Çünkü bazıları emekli olmak için uğraşır durur. Bilhassa özel sektörde arkalıkları olmayan işçiler, emekliliğine yakın her an kapıya konulma riski yaşarlar. Onlara da istedikleri kadar çalışma garantisi verilse ya.
 
Gelin 55 yaşında emekli edin insanları. Nasıl olsa emeğinin karşılığı tazminat falan da veriyorsunuz, bırakın kendi hala çalışmak istiyorsa tazminat parasıyla bir iş yapsınlar, Türkiye ekonomisine  katkı sağlasınlar.
 
Bizim insanlarımızın çoğu kırkından sonra yaşlılık psikolojisine giriyor, hayattan zevk almıyor, yaşamı monotonlaşıyor. 80 yaşına kadar işte kalanlar çalışacak gücü olduğundan değil, hırsından emekli olmamakta direniyor.
 
Ben de SSK lı olmayıp devlet memurluğuna geçmiş olsaydım 80 yaşıma kadar masa başında kalır mıydım ki, yok kalmazdım. 
Devlet memuru olsaydım en fazla elli beşinden sonra emekli olmak isterdim. 
 
Devlet memurluğuna geçme şansım oldu, lakin kabul etmedim. Çünkü üniversite mezunu babam devlet memuruydu ve ilkokul mezunu bir amirin emrinde çalışıyordu. Amir olan kişi partisinin torpiliyle işe tepeden atlayıp makama kurulmuş. Bunu babam hazmedemeyip istifa etmişti. 
Maliye memuruydu babam, serbest muhasebecilik yaparak yaşamını sürdürdü. Ben babamdan gördüğümle devlet memurluğu şansımı teptim.
 
6 yıl ilimin belediyesinde basın ve halkla ilişkiler müdürlüğü yaptım. Bu süreçte belediyenin işçi kadrosunda olanlarına memur olma fırsatı verildi. Laf olsun diye bir mülakata tabi tutulanlar işçilikten  memur kadrosuna geçiverdiler.
 
Benim her ne kadar makamım olsa da, basın sektöründe fikir işçisi olarak işe başlamıştım. Belediyede de işçi kadrosuna dahil edildim ve emekliliğime kadar da öyle kaldım. 
Emekli olurken de tazminat filan verilmedi bana. Nedeni? 
Basın emekçileri beyin işçisi sayıldığından emeklilikleri daha bir erken oluyor. Ancak patronlar düzenli sigortamızı göstermedikleri için bu süreç uzatılıyor. Dolayısıyla bana "işe girdi, işten çıktı" taktiği uygulanmış. Bu sebeple de tazminat hakkım doğmamış.
Cin değiliz ki sevk kağıdı alıp hastaneye gidelim, sigortamız düzgün yatıyor mu öğrenelim. Şimdiki gibi kolay değildi ki sisteme girmek, sorgulamak. Patronlarca kurnazlık yöntemiyle sigortam da aksaklıklar oldurulmuş. Çoğunlukla basına verdiğim emeklerimin karşılığı yok sayılmış, dolayısıyla tazminat hakkımdan yararlandırılmadım. Ve  ben hep hakları kısıtlı olan işçi olarak kaldım. 
 
Belediyedeki görevim beş yılın sonunda sıkıntılı sürdü. Yeni bir seçimle işverenim belediye başkanı tahttan düştü. Başka partili biri belediye başkanı  oldu. Yeni reis patron olarak başıma geçince, iş akdimi askıya aldı. Ya emekli olursun, yahut işsiz, parasız, kalırsın diye kibarca tehditle beni emekliliğe zorladı. 
(Daha sonra da siyasi gücüyle basında çalışmamı zorlaştırdı.) 
Onlar hala makamdalar, ortalıkta salınıyorlar, ben kenara çekildim. 
Memur olsaydım, arkam sağlam olurdu, ayağıma çelme takamazlardı. En fazla başka birime gönderirlerdi. Böylece en az 55 yaşıma kadar çalışırdım. Pişman mıyım? 
 
Mesleğimi yapamadığıma, zalimlere karşı daha metanetli direnemediğime pişmanım. Fakat memur olmadığıma pişman değilim. Usulden yapılan şeyleri sevmem. Adam kayırmacılığı sevmem, başkasının hakkı gasbedilmiş duygusuna kapılırım. Vicdanım rahatsız olur durur. Bu sebeple torpille iş güç edineni hoş karşılamam, kazançlarını haksız bulurum.
 
Siyaset insanlarının ne zoru vardı benimle bilmem. Torpille işe getirilmemiştim. Mesleki başarımla ve başkanın ısrarlarıyla belediye'de işe başlatılmıştım. Bir seçim sonrası başladığım işime, öteki seçim sonrası son verilmeye kalkıldı. Çalışma iş günüm hesaplanıp emeklilik sürem dolasıya baskılara zor sabrettim. 
 
Sigortam düzgün ödenseydi, daha erken emekli olacaktım. 45 yaşımda emeklilik hakkı kazandım. Manevi baskı altında zor şartlarda çalışmak çekilmez ızdırap oluyor. Emekliliği kurtuluş görüyorsunuz. Her neyse Ayfer maziye bakma, mevzu derin.
 
Evet kimini kırklı yaşlarda , en verimli çağında emekli ederler; kimilerini de fosilleşinceye kadar masa başı bekletirler, git artık demezler. Bu yüzden çok kişi mağdur. Gençler eli boşlar, kafelerde vakit öldürüyorlar. 
İnsanların özel şartları, hastalıkları, gücünün yerinde olup olmaması dikkate alınmalı. Emeklilik yaşı mutlak 55 yaş olmalı.
 
Mevsimler örnek alınmalı, sonbaharına kadem basmış olanlar emekliye ayrılmalı. Tadın da bırakılmalı her şey, tıksırasıya tıkınmamalı.
 
Ayfer AYTAÇ - ayferaytac.com
 
Toplam blog
: 622
: 205
Kayıt tarihi
: 08.12.14
 
 

Gazeteci-yazar ..