Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Şubat '22

 
Kategori
Felsefe
 

Emperyalizmin Çelişkisi

“Paranoyak, üzerinde egemenlik kuracağı bir köle; nevrotik ise, üzerinde baskı kuracağı bir efendi arar.” 

( Lacan )

Emperyalist ve tekelci büyük sermayenin vatanı yoktur sözü yalandır.

Bu yalanı, bütün dünyaya yaymak için çırpınan kişilerin, zalimlikleriyle ün salmış efendilerine fason çalışanlar olması ise çok ilginçtir. 

Yukarıda da belirttiğim gibi yeryüzünde gerçek bir vatana sahip olmadan dev olabilen; hatta dev olsa bile sonra vatanıyla göbek bağını keserek varlığını sürdürebilen hiçbir organize sermaye teşkilatı görülmemiştir ve görünüşe bakılırsa, bundan sonra da pek görüleceğe benzememektedir.

İşte tam da bu noktada Fransız psikanalist Lacan, doğrudan doğruya Hegel’e; dolaylı olarak da Hegel’in zekâ felsefesindeki özgürlük anlayışından çok etkilenmiş olan Marx’a sataşır.

Çünkü Lacan; insanın, gerçek anlamda bir özgürlük arayışı içinde olduğuna inanmamakta; dahası, insan ruhunun köleliğe daha meyyal olduğunu düşünmektedir.

Keşfetmeye çalıştığı insan ruhunun yapısını yorumlarken; ezilen kitlelerin, kendilerini ezen bir avuç insana baş kaldıramamasının; fiziki zorluklardan ziyade, ruh kökenli zorluklardan kaynaklandığını söyler.

Hâlbuki Hegel’in felsefesinde köle, daha tarihin başlangıcında ölümü göze alamadığı için köle olmuştur.Ancak efendisi için çalışırken doğayı dönüştürmeyi öğrenecek ve her geçen gün niteliği biraz daha artan bu dönüştürme eylemi esnasında kendi içindeki ustalığı keşfedecektir.

Efendiye gelince: O, bu zorlu yolun sonunda, sadece köleler tarafından onaylanan bir efendiliğin gerçek bir efendilik olmadığını kavradığı anda, kölesinin kölesi konumuna gerileyecek; hal böyle olunca da köle, efendisinin efendisi oluverecektir.

Burada efendinin açmazı, kendi efendiliğini başka bir efendi tarafından hiçbir zaman onaylanmayacak olmasıdır. Zira onaylamak, köleleşmek demektir.

Örneğin Göring, Almanya’da herkesin efendisiyken Hitler’in kölesi olarak kalmıştır.

Evet, Hegel, “aklın yolu birdir” prensibinden yola çıkmak suretiyle insanın günün birinde başkalarını nesne olarak değil, özne olarak almayı öğreneceğini iddia etmiş ve toplumsal aklın nihai aşamasının, bu olduğunu ileri sürmüştür.

Başka bir ifadeyle söyleyecek olursak: Hegel, tarihin sonunda, insanlığın kölelikten kurtulacağına inanmıştır.

Marx'a umut veren heyecanlandıran ve kafasında tasarladığı devrim için seçtiği hareket noktası da burası olmuştur.

Ama hepimizin bildiği gibi günümüz dünya toplumu içinde yaşamakta olduğumuz geçiş çağında, Hegel’i ve Marx'ı ( bu bağlamda ) haksız çıkarmış ve Lacan’ı doğrular nitelikte tepkiler vermiştir.

Şimdi, metnin girişinde yazdığım Lacan’a ait ruhbilimsel denklemi bir kez daha tekrarlamak istiyorum.

Paranoyak, üzerinde egemenlik kuracağı bir köle; nevrotik ise, üzerinde baskı kuracağı bir efendi arar.”

Bugün, esaretten kurtulmak şöyle dursun; artık efendilerinin üzerinde baskı dahi kuramayan nevrotikler haline gelmiş sefil köleleriz hepimiz.             

 Bırakın Hegel ve Marx'ın öngördüğü birbirini ezmeyen insanlardan oluşan saydam bir toplumda yaşamayı; köleci basit toplumdan feodal topluma ve feodal toplumdan burjuva toplumuna nasıl geçildiyse; içinde yaşadığımız çelişkilerle dolu sözde çağdaş kapitalist toplumun da, sömürünün daha az, daha dolaylı olduğu bir üst topluma geçmesini arzuluyor ve bu mucizeyi, dünya gözüyle görmeyi bekliyoruz.

Umarım, her geçen gün ayrık otu gibi çoğalan zavallı kölelere mal satamaz hale gelince birer birer iflas edecek olan küresel efendilerimizle birlikte, mahvolmuş köleler olarak daha insani bir dünya kurarız.

Ahmet Güreşçioğlu

 

 
Toplam blog
: 164
: 710
Kayıt tarihi
: 13.09.06
 
 

1956 yılında doğmuşum. Tanrı Bilimi Eğitimi aldım. 78 kuşağından olmanın verdiği şevkle olsa gerek;..