Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Temmuz '20

 
Kategori
Spor
 

Emre Belözoğlu olmak!

Çok tercih ettiğim bir yöntem değildir ancak kimi yazılar vardır, güncelliğini belki bir ömür boyu korur veya bir durumu, olayı, olguyu kişiyi anlatmanın en iyi yolu o yazı olmuştur, bu nedenle tekrar tekrar da okumak gerekir.

5 Ocak 2012’de “Fenerbahçe’de Emre Belözoğlu olmak”(*) başlıklı bir yazıdan uzunca bir bir alıntı yapacağım. Yazıyı okuduktan sonra bence linke tıklayarak tamamını okumanızı da tavsiye ederim.

***

Orduspor-Fenerbahçe maçını izlerken zaman zaman kendimi futbolcuların yerine koymadan edemedim. Hangi pozisyonda görevini yapamayan futbolcu varsa onun yerine geçtim, oynadım.

“Ben olsaydım, o topun peşini bırakmazdım.”

“Sonuna kadar mücadele ederdim.”

“Önümden geçen topa öyle bakmazdım.”

Hatta yayıncı kuruluşun üst üste verdiği Stancu’nun golünü izlerken acaba Volkan’ın topa yeterince müdahalede bulunup bulunmadığını bile sorguladım.

Maç boyunca kendimi herkesin yerine koydum, rol biçtim; sadece tek bir futbolcu, Emre Belözoğlu olamadım.

“Emre Belözoğlu’nun yerinde olsaydım, şöyle yapardım” diyememenin bir karşılığı vardır. O da futbolcunun görevini saha içinde bir şekilde yapıyor olmasıyla açıklanabilir.

Bu adam sahada neredeyse gölgesiyle bile kavga ediyor, hızına ayak uyduramadığı, peşinden gelişini beğenmediği için; Santos, Gökhan Gönül’le tartışıyor, Baroni’ye fırça atıyor vs.

90 dakika boyunca futboldan, mücadeleden başka hiçbir şey düşünmediği öylesine ortada ki zaten aklını kaybediyor. Yenilmeyi asla kabullenemiyor.

Lugano da öyleydi! Şimdi Fenerbahçeli o deli adamı arıyor, ceza sahasında rakibiyle sonuna kadar boğuşan futbolcuyu…

Bu nedenle her ikisi de normal karşılanmıyor.

Önceki gün şu soruyu sormadan edemedim, maçı izlerken.

“Emre’nin yerinde olsaydım, her pozisyondaki (aslında gerçekten yerinde olup daha iyisi yapmak istediğim) takım arkadaşlarımın istediğim gibi oynamamaları karşısında acaba saha içinde ben nasıl tepki gösterirdim?”

Tribünlerde veya evimizde maç izlerken istediğimiz gibi oynamayan futbolcuya biz nasıl tepki gösteriyoruz?

Aklımızı yitirdiğimiz anlar en az Emre Belözoğlu’nki kadar değil mi?

Bugünlerde ülkemizde Emre Belözoğlu gibi olmak çok kolay değil. Hele o futbolcu Fenerbahçeliyse yaptığı iş çok daha zorlaşıyor.

Emre Belözoğlu’nun Ordusporlu oyuncuya gösterdiği yumruk!

Asla savunmuyorum, hareketin tamamen karşısındayım; ancak samimi olalım bu hareketi eleştirenlerin kaçı hayatın karmaşası içinde benzer tepkiler göstermiyor?

Geçenlerde araç kullanırken bir kavşakta yaşlı bir çiftle burun buruna geldim. Benim geçiş üstünlüğüm vardı ve devam ettim, sürücünün yanında oturan yaşlı bayan bana öyle küfürler savurdu ve yumruğunu gösterdi ki aklım durdu, çok şaşırdım.

Ve Emre’nin hareketi ile anında ilişki kurdum.

Hepimiz futbol için aklımızı kaybediyoruz ama futbol oynamak, kazanmak için aklını yitiren Emre Belözoğlu'nu anlamada güçlük çekiyoruz.

Gerçekten samimi miyiz?

Futbolun sadece basit bir oyun olduğunu söyleyerek bu durumu anlayamayız. Futbol hayatın kendisidir ve Emre Belözoğlu da o hayatı yaşayan bir adamdır.

***

Alıntı bu kadar... Şimdi üzerine biraz düşünelim, konuşalım.

Emre için herkes bir şey söyledi, anlattı.

Kimi hakkını teslim etti, övdü, kimi yerden yere vurdu. Ben başka bir yerden, bende saplantı derecesine varan, empati duygusundan hareketle bir şeyler yazmak istedim.

Soru şu olsun; bir futbolcu olsanız sahada hangi futbolcu gibi hareket eder, davranırdınız?

Veya,

Hangi futbolcunun yerinde olmak isterdiniz?

Benim bir spor ve sporcu geçmişim olmadı. Halı saha maçı yapmanın ötesine de geçemedim. Ama tüm sporseverler gibi hep bir sporculuk hayalim de oldu ve bu genellikle de takım oyunları üzerineydi; basketbol ve futbol.

Peki nasıl bir oyuncu?

Herhalde en kestirme cevabım, yenilgiyi asla kabullenmeyen ve karşılaşmanın başlama düdüğünden bitişine kadar yeteneğim ve gücüm ölçüsünde durmaksızın mücadele eden bir sporcu olurdu.

Tıpkı Emre Belözoğlu gibi...

Aslında Emre’nin kişilik profili genel anlamda toplumumuzun karakteristik özelliklerini sergiliyor.

Ve fazlası da var; yetenekli ve çalışkan.

Maalesef bizim ülke ortalamamız ne yetenekli ne çalışkan oyunculardan, sporculardan oluşuyor.

Dünyanın birçok yerinde de bu böyle; yeteneği az ama bunu çalışkanlığıyla kapatmayı becerebiliyorlar.

Emre’nin 40 yaşında sahaya çıkıyor olmasının tek açıklaması yaptığı işe karşı sevgisi, sorumluluğu ve çalışkanlığıdır.

Bu çok önemli bir özellik; kendisinde böyle yeteneği olmayanların Emre’yi eleştirme hakkının bulunmadığını düşünüyorum.

“Efendim, Emre çok sinirli, kendine hakim olamıyor, küfür ediyor, haddini çok aşıyor!”

Samimi olmak gerek; bunların tamamına yakını onu bu bahanelerle yerden yere vuranlarda da var.

Ülkemizdeki altyapı meselesi gençlere Emre gibi olma modeli gösterilerek aşılabilir; sporumuzun meselesi hiçbir zaman yetenek olmadı.

Sergen Yalçın buna çok iyi bir örnektir; çok yeteneklidir ama o kadar. İtiraf edecek kadar de durumun farkındadır.

Emre saha içinde nasıl biri olduğunu gösterdi, tüm bu yazdıklarım oraya dairdir. Şimdi sıra saha dışına geldi. Eğer orada da saha içinde olduğu kadar hırslı, arzulu, çalışkan, yenilgiyi asla kabullenemeyen bir idareci, yönetici bir Emre Belözoğlu, Emre Hoca haline gelebilirse ülke yepyeni bir model kazanmış olacaktır.

Ve saha dışı içinden çok daha zordur.

Öğrenme, çalışma, planlama, programlama süreci tamamen kişinin kendisine bağlıdır ve bu süreç hiç bitmez.

Antrenman sona erdiğinde, kaleye şut atmak için bir saat çalışmak insanın sahip olduğu iç disiplin başka bir şeydir; bütün bir camiayı, takımı buna göre hazırlamak, yönetmek, motive etmek başka...

Emre’de tüm bunlar potansiyel var olduğuna inanıldığı için kendisine bu görev verildi.

Bence çok anlamlı ve bir o kadar da zor.

Ama Emre Belözoğlu bunun altınan kalkabilir mi?

Evet, kesinlikle...

Peki kurulu düzenin çarkları buna izin verir mi?

İşte zurnanın son deliği de burada ses vermektedir; belki de tam da o iş için biçilmiş kaftandır Emre Belözoğlu.

Futbolcu olarak Emre’yi izlemek çok ayrıcalıklıydı ve biz bunu yaşadık; şimdi sıra idareciliğini, yöneticiliği görmek ve onu takip etmede.

Emre Belözoğlu nasıl olunur, ilham kaynağına dönüşülür, bunu merakla bekleyeceğiz.

Yolun açık olsun.

(*) https://www.milliyet.com.tr/skorer/uzay-gokerman/fenerbahcede-emre-belozoglu-olmak-1485245

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..