Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Şubat '08

 
Kategori
Sivil Toplum
 

En anlamsız, üniversitede türbana itiraz gerekçeleri;

En anlamsız, üniversitede türbana itiraz gerekçeleri;
 


- Siz üniversitede türbana izin vereceksiniz ama üniversiteyi bitirecek kişi çalışmak istediği zaman başını aç diyeceksiniz. Türbanlı demeyecek mi, “madem beni çalıştırmayacaktın, neden okumama izin verdin diye?” Bunu sebep gösterip dava açsa haklı olmayacak mı?

Olmayacak; Her yıl –açıköğretim fakülteleri dâhil- üniversitelere 250.000 kişi öğrenim almak için girer. Bu kadar sayının içinde maksimum 10.000 kişi devlet bünyesinde iş bulabilecektir. Bu 10.000 kişi için –ki içinde kaç adet bayan olacağı, bu bayanların kaçta kaçının türbanlı olabileceği ayrı bir hesap konusudur- söz konusu olabilecek bir engeli bahane göstererek, geri kalan 240.000 kişinin içinde yer alacak türbanlıların başını açtırmanın mantığı nedir? Örneğin Eczacılık Fakültesinde okuyacak bir başörtülü bayanın, okulu bitirmesinden sonra mesleğini kendi işyerinde başörtülü icra etmesinde bir sakınca var mıdır? Ya da özel sektöre ait bir iş yerinde Halkla ilişkiler biriminde, ya da çevre biriminde çalışmasında bir sakınca söz konusu mudur?

Ayrıca bu ülkede hala hizmet almakla vermek arasındaki ayrım, en başta laikler tarafından yapılamadıktan sonra, bunu siyasal islamcılardan beklememiz ne kadar mümkün olabilir ki? Devlete harç ödeyen öğrenci ile devletten maaş alan memuru nasıl aynı kategoriye koyabiliriz ki?

- Türbanlı bir kişinin niyeti bilim filan öğrenmek değil, üniversiteye girip herkesi türbanlı yapmak olacaktır.

Senin görevin nedir o zaman; Aslında bu itirazın kendisi üniversitelerimizin bilim üreten merkezler olmaktan çıktığının en büyük itirafıdır. İnsanoğlunun ürettiği en derin felsefe bilim felsefesidir ve bilim yuvası olması gereken üniversitelerin kendi bünyesine dâhil olan her bireyi bu felsefe ile donatması gerekir. Ama üniversitelerimiz öyle bir tahakküm altındadır ki, orada bilimden başka her şeye yer vardır. Bu nedenle koca koca bilim adamlarımız inanç felsefesi karşısında kendilerini aciz hissetmektedirler. Çünkü zihinlerinde oluşmuş bir bilim felsefesi yoktur. Oysa normal koşullarda üniversiteye giren bir bayanın bilim ve onun felsefesi ile temas etmesi sonucunda doğmalardan uzaklaşması ve onun bir ürünü olan türbandan kurtulması gerekmez mi? Ama düşünebiliyor musunuz bizim ülkemizde bir bilim adamı karşısına gelecek bir türbanlı bayanın üniversite içinde kendisinden daha fazla ikna edici olabileceğinden korkuyor.

Ayrıca bilim öğrenme derdi olmayan bir kişinin üniversitedeki akıbeti son derece açıktır. Kendisinden talep edilen bilim üretme çabasına ortak olmayacağından dolayı bir süre sonra üniversitenin kendi mevzuatı gereği öğrencilik vasfını kaybedecektir. Bunda korkulacak herhangi bir nokta yoktur.


- Bu kızlar aslında aile baskısı yüzünden türban takıyorlar. Üniversitede türbanın yasak olması ailelerine karşı ellerinde tuttukları bir kozdu. Aslında hepside içten içe yasağın kalkmaması için dua ediyorlar.

Hadi ya, Allah’ın bu duayı kabul edeceğini hiç zannetmem:-) Bu ülkede bilimsel düşüncenin yaygınlaşmadığın en güzel örneği bu cümledir. Ortalıkta o kadar üretilmiş anket varken, gözlemle, basit insani diyaloglarla elde edilebilecek gerçekler varken, niyet okuyuculuğu gibi metafizik bir dal üzerinden bir kanaate varmak, bilime inanan insanların gideceği bir yol değildir aslında. Üstelik basit gözlemler aracılığı ile bu görüşü haklı kılan bazı örneklere denk gelseniz dahi, bu, bir kişinin bile gerçekten inançları doğrultusunda başörtüsü takıyor olmasının önüne engel olarak getirilemez. Eğer bu durumda olan bayanlar gerçekten varsa, yapılması gereken üniversiteye gelmiş kızların özgüven ve bilinçlerinin yükseltilip aileleri karşısında kendi fikirleri ile durmalarını sağlamaktır. Yoksa üniversite hayatlarını ailelerine karşı ses çıkaramadan, gizliden gizliye bir yasağın güvencesinin mutluluğunu hissederek geçiren insanlardan bu ülkeye ne gibi bir hayır geleceğini düşünüyorsunuz oldukça merak ediyorum. Bu tip insanlar en küçük bir otoriter baskı karşısında bile sinecek ve itiraz edecek cesareti kendilerinde bulamayacaklardır.

- Üniversitedeki bu yasağın kaldırılması son olmayacaktır, arkasından kamudaki yasakta kaldırılacak, ardından şeriata giden sürece geçilecektir.

- Biz niye varız bu ülkede o zaman; Aslında en gerçekçi itiraz noktasının bu olduğu düşünülebilinir. Zannedersem insanları en fazla ayağa kaldıran gerekçe de budur. Ancak mantığın basit ilkelerini işletmeye başladığınızda, bir kez daha teorinin içindeki bazı arızalara kolaylıkla denk geliyorsunuz; Evet, bu ülkede şeriat bir tehdit olarak mevcuttur -darbe kadar yüksek bir tehdit değil bence - Belki ortalıkta böyle bir niyette vardır -Gerçi ben yine, AKP’ye atfedilecek olan şeriatçı parti değerlendirmesini, sübjektif bir niyet okuyuculuğu olarak görürüm- Ancak bu adımın şeriata giden yola döşenen bir taş olduğunu düşünsek bile, üniversitede türbana itiraz etmek anlamlı bir gerekçe değildir. Çünkü demokrasinin, insan haklarının ve özgürlüğün düşmanı olan şeriatla mücadele etmenin yöntemi onun panzehirlerini ortadan kaldırmak değildir. Hatta yasağın tarafına geçerek, şeriat istediğini iddia ettiğiniz kesimin eline meşru adımları atma imkânı vermek yapılacak en son şey olsa gerek.

Yaşı reşit olan, becerisi ile okumayı hak etmiş ve parasıyla (bu arada kimse bu ülkede yüksek öğretimin parasız olduğunu iddia edemez çünkü harç uygulaması ile nerdeyse 20 yıldır üniversitelerimizde eğitim paralı hale getirmiştir) hizmet almaya gelen birisinin giyimine müdahale etmek temel insan haklarına aykırıdır ve bu yasağın şeriata engel olmakla uzaktan yakından alakası yoktur. Hatta siyasi bir simge olduğu iddia edilen türbandan daha siyasi bir şey varsa o da türbana karşı konulmuş yasaktır. Şeriata gidecek gerçek adımlara müdahale etmekle, temel bir insan hakkına müdahale etmeyi aynı kefeye koymak, ancak ve ancak bizim özürlü laiklik anlayışımızın ve bu anlayışın sakatladığı beyinlerin eseri olabilir. Mücadeleyi böylesine anlamsız noktalar üzerinden yaptığınız takdirde, gerçek mücadele noktasının da samimiyetini, güçlü direncini ortadan kaldırmış olursunuz. Çünkü savunma mekanizmanızı en güçlü olacağınız noktada kurmadığınız durumda, kaybetmeniz oldukça kolaylaşacaktır.

- Türbanlı bayanların üniversiteye girmesine izin vermek aslında siyasal İslam’ın üniversiteyi ele geçirmesine yönelik bir adımdır. Bu durum üniversitenin otoriter baskılara boyun eğmesine yol açacaktır.

- İyi de hocalarımızın alnı ha postala değmiş ha secdeye ne fark eder ki; İşte en çok güldüğüm gerekçe de budur. 12 Eylül darbesini sineye çekmiş, YÖK denilen, siyasetin üniversite üzerinde sınırsız egemenliğini hedefleyen, bilim düşmanı garabeti sesiz sedasız kabul etmiş bir üniversitedir bahsettiğimiz. Hatta üstüne üstlük YÖK’e itiraz edip görevden uzaklaştırılan meslektaşlarını sahiplenme gereği duymayan, hatta içten içe onlardan açılan kadrolara balıklama atlayan bir camiadır, şu an otoriteye direndiğini iddia edenler. Hatta ve hatta, darbeleri normal karşılayan, asker karşısında selama duran, arz eden kişileri YÖK’e aday gösteren bir topluluktur söz konusu olan. Üniversiteler zaten yeterince otorite karşısında boynunu eğmiş ve kişiliğini yitirmiş durumdadır. Bu durum karşısında AKP tarafından atılan adımlara, “üniversitenin özgürleşmesine yönelik bir adım mıdır acaba?” diyerek umut bağlayabilmek bile söz konusudur. Halimizi düşünün artık.

- Adem’le Havva’nın varlığını kabul eden birisi bilime inanamaz. Bilime inanmayan kişinin de üniversitede işi olamaz.

- Gelmese iyi olur elbet ama gelmiş işte; Aslında bu soruya, kendisi metafiziğe oldukça meraklı olan ama beraberinde laikliğin bu ülkedeki yılmaz savunucularından Nur Serter’in vermesini çok isterdim. Ama kendimce naçizane birkaç cevap üretmeye çalıştım. Olayı bu kadar basite indirgeyecek olursak, zannedersem şu an üniversitenin öğretim kadrosu başta olmak üzere çok geniş bir kesimin üniversiteden uzaklaştırılması gerekir. Ben üniversitelerimizde inançtan soyutlanıp duru bir zihne sahip olan öğretim üyesine hiç denk gelmedim. Ayrıca insanlardaki bu inancın nasıl ortaya çıkarılacağı da oldukça şüpheli. Yani üniversiteye girecek olan her bir bireye tek tek Adem ile Havva’ya inanmadıklarına dair yemin mi ettireceksiniz? Bu inancın simgelerle ortaya çıkabileceğini düşünüyorsanız, bu noktada cinsiyet ayrımı yapmıyor musunuz? Başörtüsü takan bayanı kolayca tespit etmenize karşın, dışarıdan Adem’le Havva’ya dair bir inancının olduğunu ifade eden simgeleri olmayan erkekleri nasıl ayrıştıracaksınız. Ayrıca bu durumda başörtüsünün de çıkarılması sizin için yeterli olmayacaktır. Bayan yasak gereği başındaki örtüyü çıkarsa dahi fikirleri değişmeyeceğine göre sizin o bayanı yine de okul sınırları içine sokmamanız gerekmektedir.


 
Toplam blog
: 453
: 1826
Kayıt tarihi
: 14.11.06
 
 

36 güneş yılı. 27 yıl G.antep, 9 yıl İstanbul. İstanbul, 90’lı yıllarda yaşandı, bitti.  Hep şe..