Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Kasım '08

 
Kategori
Güncel
 

En büyük korku: kadın

En büyük korku: kadın
 

Her konunun başı da kadın, sonu da kadın.


Erkeğin kadından üstün olduğu görüşü ve anlayışından yana olanları 'Cumhuriyet' fazlasıyla rahatsız etmeye devam ediyor.
Zaten günümüz şeriatçılarının huzursuzlukları hep bu yüzden, bu yönden.
Dinimizin korku değil, sevgi ve hoşgörü dini olmasına karşın
kadınlarımızı, kızlarımızı dinsellikle korkutarak baskı altına alabilmek hep ilk hedefleri olmuştur.

Özgürlük vaadleri adı altındaki 'türban' yakıştırmaları da bu yüzdendir.
Kadını sadece cinsel bir obje olarak görmek midir, yapmak istenip de yapılamayanlar mıdır özgürlük?
Daha ilköğretime başlamayayan çocukları türbana sarmak mıdır özgürlük?
Bu sorular, mantıklı bir cevaba hep hasret kalmıştır.

Türbanını çıkar' demek, sokaktaki bir kadına 'donunu çıkar' demekten farksızdır!" yaklaşımına,
"Ne türban ne pantolon, en kutsalı don" cevabının gelmesiyle
karşılıklı söz düellosuna girilmiş, 'velev ki' sözü ise, tartışmaların öncesinde ve sonrasında hep baharat olmuştur.
Halen, 'can çıksa da huy çıkmaz' da olduğu gibi, 'don çıksa da, türban çıkmaz' inatlaşması devam etmektedir.

Sözde kontrol altına alınmak istenen aslında türban değil, kadındır.
Kadın korkusudur.
Bu korku; malum kesime, beraberinde bir çok amaca hizmetin zarar göreceği endişesiyle gelmektedir.
Endişeleri öylesine çoktur, öylesine çeşitlidir ki,
menfaatler çakıştığında, yeni yeni değerlendirmelerle kendi aralarında çelişkiye dahi düşebilmektedirler.

İşte en büyük korku:
Ülkemizde kişi başına düşen ortalama eğitim 3 buçuk yıl.
Diğer bir anlatımla daha hiç birimiz ilköğretimi tamamlamamışız.
Bu utanılacak durumumuz nasıl oluyor da 'çağ atlamak' diye nitelendiriliyor?
Anlamak mümkün değil demiyeceğim, anlamak çok basit.
'Din' ile korku, baskı ve her türlü 'avcılık' yapabiliyorsanız, yani çok rahat istismar edebiliyorsanız,
bu gerçeği saklamak için 'çağ atladık' diyebilirsiniz.
Hani derler ya; 'kavgada yumruk sayılmaz' diye. Bence o hesap, bu hesaba uyuyor.

Menfaatler çakıştığında demiştik, devam:
Menfaatler, türbanı Türkiye'ye sokan ilk erkek Eygi ile, ticaretini yapan tesettür modacısını türbanın şekli ve rengi konusunda ters düşürebiliyor,
biri renklerin bazılarına 'seksi' derken bir diğeri 'hayır' diyebiliyor...
Birbirlerine tam anlamıyla zıt tarikatlar
öğrencilerin yurt ve diğer masraflarını karşılamak için adeta birbirleriyle yarışıyor. Harcamaları üstlenmek isteyen tarikatların kazancı ne olabilir?
Neması nedir, ne kadar yüksektir? Sadece kendileri biliyor.
Ya da iki müslümandan;
biri; iki torba kömür için şekilden şekile girebiliyor, bir diğeri; milyarlık türban takabiliyorsa bu dinimizde neyin, kimin adaletine sığıyor?
Demek ki, menfaat adaletsizlik de getiriyor.

Dikkat edildiğinde her konunun başı da, sonu da kadın.
Yine dikkat edildiğinde, kadın üzerine yoğunlaştırılmış bir 'din'çıkarıyorlar karşımıza, üstelik bizim dinimizi, bizim karşımıza çıkarıyorlar.
Bize dinimizi öğretmeye kalkıyorlar. 'Tereciye tere satıyorlar'

Kadını şeytani bir varlık olarak görenler, gösterme sevdasında olanlar, nasıl oluyor veya olacak kadının özgürlüğü için mücadele edecek?
Bu mu özgürlük?
Ne kadar samimi oldukları her halleriyle belli olanların ellerindeki tek koz, yukarıda değindiğimiz gibi eğitimdeki içler acısı durumumuz.
İstedikleri ölçüde oluşundan mutlular, huzurlular.
Çünkü, fazlasının zararlı olduğu biliyorlar...

 
Toplam blog
: 660
: 862
Kayıt tarihi
: 15.04.08
 
 

Atatürk, cumhuriyet ve Türkçe sevdalısıyım. Hayatımda hiçbir konu veya olay karşısında 'keşke' de..