Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Mart '16

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

En büyük sır sensin, uyan!

En büyük sır sensin, uyan!
 

SIR SENSIN


Bir vücutla yer kapladığımızı düşündüğümüz bu âlemde, ilmi açıdan incelediğimizde aslında bir yokluk ortamında yaşadığımızı görüyoruz. Hayatımızı öyle harcıyoruz ki bize verilen zaman denilen değerli hazineyi bozuk para gibi harcıyoruz. Zaman içinde ömür sermayesinden harcamalarımıza baktığımızda kendi gözlerimizle gördüğümüz; çocuktuk gençleştik, gençtik büyüdük, ortaladık ömrü Dante gibi, ölümü özledik yaşlandık, yaşlanırken gençliğimize vardık, daha da yaşlanınca çocuklaştık, arada evleneceğim derdi, ev alma koşturması, çocuk sevdasıyla cennet kokusu umuduna kapıldık.

Bildiğimiz tek gerçek vardı yüce yaratıcı bize nurundan ışık verdiğinde, ruhundan can üflediğinde bu âlemde tek hâkim vardı, biz kendimizi hüküm sahibi sanma yanlışındayken, verende o, alanda o. Birileri bildi bu gerçeği ama bilmek iradesi farklıydı, yaşamak iradesi farklı.

Tasavvufu bilen her insanın takvayla sırrı açamadığı için bir talebe olarak devam etmesinin yanında, sırra mazhar olanların bu geçici misafirhanede bir öğretmen edasıyla O’na ulaşmanın yollarını gösterdiği zamanın içinde Hiçlik makamını geçmişimizden öğreniyoruz. Rızasının sevdası ayrı bir huzur sebebiyken içimizde, aslında bir tebessümü masum çocukların yüzünde bulmak o huzura ulaşmanın kapısıdır. İyileşmenin en güzel yanı bir iyilik yapmaktan geçtiğini düşünüyorum.

Son zamanın içinde Rabbimin ismiyle öyle çok kelamlar yazıldı ki, herkesin kalben kendi arayışına çaba sarfederek bu yolda her gördüğünü alarak acaba Rabbime ulaşmanın yolunda sır nedir? Derken, en büyük sırrın kendi olduğunu keşfeden insanoğlu, hakikati söyleyenlerin açtığı kapılar sayesinden gözlerindeki perdeler kalkınca görür ki bu âlemde sırrı aramaya gerek yok, en büyük rehber ne niyet ile okunursa ona göre cevap veren yüce kitabımız Kur’andır.

En büyük sır vücudunda 572 meleğin hizmet ettiği bir bedendeki ruh olarak kendisidir. Bu alanda ilerlerken hakikati aramak için, öyle insanlar çıkıyor ki karşımıza iyi niyetli insanların karşısında bir o kadar kötü insan çıkıyor karşımıza ve ben insanlara bir çağrı yapmak istiyorum, Hz. Ömer efendimiz demez mi, insanların namazları ve ibadetleri sizi kandırmasın, dikkat etmek lazım. İnsanlar sizin sır olduğunuz gerçeği ile içinizdeki yolculuğunuza rehberlik ederken insanların sizi sizden etmesine izin vermeyin.  Bir hikâye var;

“Bir gün bir adam satış yapmak için toplantılarda bulunurken çocukluk arkadaşını o toplantılara davet eder. Davete icabet eden adam, bakar görür ki orada insanların sağlığı söz konusudur ve temelde sadece insanların temiz duygularını kullanarak para kazanmak yatmaktadır. Bu durumdan önce kendisini davet eden kardeşini uyarır ve vazgeçmesini ister. Hayaller kuran, ortaya konan araba düşüyle yaşayan bir genç şiddetle karşı çıkar.

Ama arkadaşını da kaybetmek istemez, hocaları ile görüşmesini ister, saati 4000 dolar kişisel gelişim eğitimi aldığıyla övünen hocalarına şu cevabı verir “Hocam gelin 1000 dolarını bize verin kimsesiz çocukları okutalım bir sene desem gelmezsiniz değil mi?”, ikinci aşamada bir insan getirirler karşısına artık dini duygularından başka kendisini çekemeyeceklerini düşündükleri için, karşısına getirdikleri âlim sıfatındaki insan ile sohbete başlarlar, sanki iki rakip gibi bütün bilgilerini ortaya koyarlar ama adam anlar ki bu başka bir tuzaktır ve sınavdır.

En son sınava tabi tutulduğu insanı takip eder birkaç gün ve kendisini davet eden çocukluk arkadaşına gider. Kendisiyle bir yere gideceklerini söylediğinde “Nereye” diye sorar genç, “Meyhaneye” diye cevap alır, dindar bir yapısı olduğu için gelemeyeceğini belirtir, adam ikna eder sonunda. Birlikte giderler ve kapıdan girdiklerinde içinde bir sıkıntı belirir adamın ve gence gösterir ellerini uzatarak adam “ Bak bu benim karşıma alim diye diktiğin adam, İslam konusunda bilgisi yok değil vardı, hatta benimle tartışacak kadar ilim sahibiydi ama bilmekle yaşamak arasındaki fark bir uçurum gibi ise hakikati aramak karanlıkta iğne aramaya benzer, şimdi o önündeki içki şerbet mi?, yanındaki kadınlara hakikatimi anlatıyor?” der ve “Bak kardeşim, başındaki insan Firavun ise ve senin emeklerini kullanarak gününü gün ediyor, günah batağında yol alıyor ise senin beş vakit namazından habersizdir ve Allah korkusu onun kalbini titretmiyor ise zaten doğruya yönelmemiştir ama sen istediğin kadar doğru ol, yolun yanlışa çıkıyorsa senin doğrularında yanlışa hizmet etmiş olur. Firavuna hizmet etmeyin, kalbi duygularınızı kullanarak maddi çıkarlarınızı birbirinizin üzerinden sağlayarak dostluğunuzu yok etmeyin, helak olursunuz, kazandığınızda size yaramaz.” Dedikten sonra gerçeği gören genç defalarca tövbe etti, arkadaşlarından özür diledi ve o olumun içinden ayrılarak mesaisini ailesine, kendi işine ayırıp, kazancına şükrederek hayatına devam etti ve o dönemlerde yitirdiği kendini buldu, elbette mutluluğu.

Bizler ona yönelirken aradığımız o ilahi mutluluk için O’nun verdiği parayı, zamanı, imkânı öyle güzel bir şekilde harcıyoruz ki yollarımız hakikate gitmektense yanlışa, rehberimiz ise bu yarım yamalak bilgilere sahip insanlara varıyor. Dikkat edin!

Bilgiyi elde etmek elbet kolay değildir, insanlar ömrünün en güzel zamanlarını ona verirken geri dönüşümü maddi rızık noktasında Rabbim müsaade ederse elbet olur. Çünkü nehrin yatağını hazırlayan ve yaratan O’dur.

Ama bizlerin üzerine düşen şu ki, idrakı biz kullarına veren Rabbim şunu demiyor mu bize “Hastalığı ben sana verdim, şifayı arayıp bulmak senin görevin.”, bu bağlamda bir kedi aklı olmadığı halde bir yanı ağrıdığında gibi toprağı kazarak ortaya çıkardığı otu yiyen ve idrakı olmayan bir canlı bunu yaparken, bizim idrak etmemizin üzerine düşen görev şu ki, nehrin kirli yahut temiz olup olmadığıdır. Kendi ruhunuzu geliştirmek gibi bir emeğiniz varken, ruhu temizlemek ve O’nu bulmak yolunda dikkat edilmesi gereken enerjinizi ve ruhunuzu dibe çekip, kirletecek bilgilerle değil, sizin kendi iç yolculuğunuzda enerjisi yüksek ve size hakikati ulaştıracak insanlarla karşılaşırsınız umarım. Rabbim yar ve yardımcınız olsun.

BAKİ EVKARALI

http://www.facebook.com/bakican

http://www.facebook.com/yazarbakican

 
Toplam blog
: 121
: 758
Kayıt tarihi
: 13.03.14
 
 

1979 yılında Denizli'de doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini Serinhisar ilçesinde tamamladıktan son..