En büyük suç: Kızları okutmak!

Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği dün arandı ve bazı yöneticileri gözaltına alındı. Sonra? Sonra şu an görevde olan ve emekli olmuş bulunan bazı, hadi bazı demeyelim de Atatürkçü rektörler gözaltına alındı.

Herkes şaşkın.

Ben değilim.

Son yapılan seçimlerden sonra birçok TV kanalı ve gazete Türkiye haritası yaptılar. Bu harita üzerinde Türkiye'nin illeri vardı. Her parti değişik renklerle gösterilip hangi parti hangi ilde kazandı belli oluyordu. Haritanın başka bölümlerinde ise partilerin ilçe bazında kazandığı belediye başkanları gözüküyordu.

Şimdi doğru düşünme yollarını bulalım. İktidardaki parti çağdaş bir görünüm vermemektedir. Ama, onlara göre çağdaş olan onlardır. Peki, neden onlar kendilerini çağdaş sanmaktadır? Çünkü, onlara göre çağdaşlık borsanın yükselmesi, faizlerin düşmesi, doların inmesidir. Elbette en önemli veri ise, iktidar yandaşı eş, dost, akrabaların işlerinin rast gitmesi ve sermayelerine sermaye katmalarıdır. Oysa, Afrika'nın ve Uzakdoğu'nun ve hattâ Ortadoğu'nun bir çok ülkesinde bizimkilerin "çağdaşlık" saydığı verilerin hepsi bizimkilerin istediği düzeydedir. Demek istediğim şudur: Bu tür veriler bir ülkenin çağdaşlık düzeyi değildir.

O halde ne gereklidir?

Elbette eğitim, eğitim, eğitim!

İyi ama, eğitim olunca da Afrika'nın, Uzakdoğu'nun, Ortadoğu'nun ve Türkiye'nin çağdışı iktidarları nasıl ayakta kalır?

Şimdi, yazımın başına geri dönelim. TV'lerin ve gazetelerin seçim haritalarını önümüze koyalım. İktidar partisinin oy kaybettiği illere ve ilçelere dükkatle bakalım. Ne görüyoruz: Eğitim düzeyi yüksek olan bütün sahil şehirlerinde ve özellikle Batı illerinde ve ilçelerinde iktidar partisinin seçimleri kaybettiğini görüyoruz.

O halde iktidar için korkulan nedir? E ğ i t i m .

Çağdaşlık önce eğitimden geçer. Yaşam tarzı, kılık-kıyafet tarzı eğitimin aynasıdır. Eğer kılık-kıyafetiniz çağdaş değilse kafanızın da çağdaş olması mümkün değildir.

Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ve tüm Atatürkçü akademisyenlere yapılan gözaltına alma girişiminin nedeni ne olabilir?

Karanlık düşüncelerle ülkeyi yönetmeye çalışanların en büyük düşmanı okumuş, eğitim görmüş insanlardır. Hele kız çocuklarının okutulması!

Kız çocukları Kuran okumalı ama onun da anlamını anlamadan okumalıdır. Bakın, Kuran kursuna giden bir kız çocuğuna öğretilen ne: "Erkekle el ele tutuşmayın el zinasıdır, erkeklerle konuşmayın dil zinasıdır, erkeklerle yan yana oturmayın yatak zinasıdır."

Öte tarafta ÇYDD Anadolu'nun minik kızlarına çağdaş eğitimi veriyor, onları Kemalist düşüncede aydın bireyler olarak yetiştiriyor. Ama, bu bireyler karanlık düşüncedeki iktidar partilerine oy vermiyor.

Ben şaşırmadım ÇYDD'ne ve Atatürkçü akademisyenlere yapılan baskınlara. Çünkü, karanlık insanların en büyük korkusu aydın insanlardır. Her kim ki bu aydınlanmaya yardımcı olacaksa kellesi alınacaktır. Ne demişlerdi daha iktidara ilk geldiği günlerde: "Yılanın başı erken koparılmalı"

Bakalım güçleri onları nereye sürükleyecek?