Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ocak '08

 
Kategori
Psikoloji
 

En Çok Beni Sevmedin

En Çok Beni Sevmedin
 


Avuçlarında suretini bulan yüzüm, ilk kar tanesinin ardındakilere tutunamadan erimesi gibi, yüzüne tutunamadan silindi gitti. Gel otur yanıma bırak suretimi, susuşlarımızı avuçlayalım yan yana olup da aşılamayan yüzyıllık yalnızlığımızı. Hangi sohbet sığar ki yağmalanmış bir kalp kapakçığına?

Durmadan akan bir nehrin sürüklediği küçücük bir çöp tanesiyim, sazlıklar tutabilir mi beni? Bir kunduz yuvası olurum belki ya da kimsesiz bir balığın evrim çıtası.

Önde değişerek giden bir ses, ardımda sessizliğimden çoğalttığım cümleler… Ve sen en çok benim suskunluğumu sevmedin, sevmediğin tüm sesler gibi.

Ah ne çok isterdim, hünerli bir kartalın egemenlik kurduğu gökyüzü haritasında, kartaldan ve senden gizli bir rüzgâr olmak, kartala ve sana dokunmak; haberiniz bile olmadan sessiz sedasız ıramak ve tek bilinmeyenli nehrin kollarından birinde küçük bir balığın soluduğu bir hava kabarcığı olmak sonra.

Bir çocuğun gözlerinden gördüğüm salıncak üstü bulutum, üzerinde mutlu insanların yaşadığı kocaman bir kent olmuş beyaz bulut. Ve sen en çok benim bakışlarımı sevmedin, küçük bir çocuğun baktığı yerden bakan gözlerimi, sevmediğin tüm hüzünbaz gözler gibi…

Gri bir hayal ile uyanıklık arasında bir yerde kayboluyor suretin, bu sen değilsin diyorum bu, bu beni içinde eriten volkan. Acıyor bir yanım dumanına, tüm nefesimle üflemeye çalışıyorum görebileceğin bir aydınlık yaratabilmek için, anlıyorum bu vakit, ben ne nurlu bir tanrıyım ne de dibine ışık vermeyen bir mum hepsi hepsi idare lambası, fitili yanmış ölgün ışığıyla iradesiz bir lamba.

Mor bir karanfil düşüyor suyuma, ben çayı karanfilli severim oysa… Ve sen en çok benim ayak izlerimi sevmedin. Bütün gürültülerden uzak bozkırımı ve doğru ben süsleyemedim hayatı senin kadar, her dinlediğim müzikte bir keman ve bir çığlık vardı ve sen en çok benim çığlığımı sevmedin kaybolmadığı için senin susuşların ve kabullenişlerinin içinde.

Şair demiş ‘ bir çiçek bile doldurabilir, uçurumların derin oyuklarını’ ellerimle suladım uçurumunu doldurabilmek için saksıladığım sardunyaları. Ve her sardunya daha büyük bir uçurumu büyüttü saksısında. Uçurumun kenarında kaşınan ayaklarınla rahatsız çırpınışların seni itmesine izin verme.

Çekiyorum yüzümü avuçlarından, daha fazla alışmasın ellerin suretime ki sen en çok yüzümü sevmedin bakmadığı için sana… Gel otur yanıma, bırak suretimi, susuşlarımızı avuçlayalım, yan yana olup da aşılamayan yüzyıllık yalnızlığımızı ki artık hangi sohbet sığar yağmalanmış kalp kapakçığıma?

 
Toplam blog
: 46
: 1591
Kayıt tarihi
: 08.07.07
 
 

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik mezunuyum. Şu anda özel bir telekomünikasyon şi..