Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Eylül '18

 
Kategori
Mizah
 

En Çok Gülünen En Komik 20 Fıkra

En Çok Gülünen En Komik 20 Fıkra
 

BUNUN ÖZELLİĞİ NE?
Bir adam bir gün bir petshopa giriyor...
Kendisine en yakın duran papağanı göstererek:
-Pardon bunun fiyatı nedir? diyor.
-1.000$ efendim...
-Neden bu kadar pahalı peki?
-Efendim o 300 tane kelime biliyor.
Biraz uzaktaki papağanı işaret ederek:
-Peki bunun fiyatı nedir?
-2.000$ efendim.
-Peki bu neden pahalı?
-O aynı kelimeleri hem İngilizce hem Türkçe söylüyor.
Onun yanındaki papağanı göstererek:
-Bunun fiyatı nedir?
-3.000$ efendim buda kelimeleri her dilde söylüyor.
Adam biraz daha bakındıktan sonra dükkanın yüksek bir yerinde asılı olan papağanı görüyor, ve soruyor:
-Bunun fiyatı nedir?-
-10.000$ efendim.
-Bunun özelliği nedir?
-Valla bu pek konuşmuyor ama oradaki 3 papağan buna ''hocam'' diyorlar...
 
**
 
YEMEĞİN BUĞUSU PARANIN SESİ
Hoca Akşehir'de Kadılık vazifesini yürütürken karşısına iki adam çıkmış. Birisi öteden beri cimriliği ile tanınmış, bir aşçıdır. Öbürü ise boynu bükük bir fakir. Aşçı sözü almış:
- Hocam demiş, bu adamdan davacıyım ben. Dükkanın önünde kuru fasülye pişiriyordum. Tencerenin kenarından buğusu çıkıyordu yemeğin. Bu adam elinde bir somunla geldi. Kopardığı lokmaları yemeğin buğusuna tutup başladı atıştırmaya. Nihayet koca bir ekmeği bitirdi. Ondan fasülye buğusunun ücretini istedim, vermedi.
Hoca anlatılanları dikkatle dinledikten sonra fakire dönüp :
- Doğru mu bunlar? diye sorar.
- Evet, der fakir adam.
- Öyleyse para keseni çıkar bakalım.
Zavallı fakir, Kadı efendiye karşı gelemez. İçinde üç beş akçe bulunan kesesini hocaya uzatır.
Hoca bu sefer aşçıyı çağırır yanına. Keseyi kulağına yaklaştırarak şıngırdatmaya başlar. Sonra da :
- Haydi, der aldın işte alacağını!
Aşçı: 
- Nasıl olur? diye şaşkınlığını belli eder. Paramı vermediniz henüz.
Hoca cevap verir:
- Fazla uzatma der, yemeğin buğusunu satan, paranın da sesini alır elbet!...
 
**
 
ÇORBA
Hoca’nın canı şöyle bir tarhana çorbası çekmiş. Başlamış ağzı sulana sulana hayal kurmaya. O sırada kapı çalınmış ve komşunun oğlu:
– Hocam, annem hasta, bir tas çorba istiyor, demiş.
Hoca, söylenmiş kendi kendine:
– Hey Allah’ım, bizim komşular hayalin bile kokusunu alıyor!
 
**
 
BİR YUMURTA İÇİN DEĞMEZ
İskoçyalı'nın tavuğu İngiliz'in bahçesine yumurtlamış.Biri:
- "Tavuk benim, yumurta da benimdir" diyor.Diğeri:
-"Benim bahçem, yumurta da benimdir."
En sonunda İskoç:
- "Bu böyle sürer gider. En iyisi birbirimize birer tekme atalım. Yerde en kısa süre kalan yumurtayı alsın" diyor. İngiliz de kabul ediyor. 
İskoç'un önce tekme atmasına karar veriyorlar. İskoç en ağır postallarını giyip geliyor. İyice bir abanıp İngiliz'in bacaklarının arasına bir tekme atıyor.
İngiliz yarım saat sonra ancak kalkabiliyor. İngiliz tam tekmeyi atmak için hazırlanıyorken, İskoç yumurtayı uzatıyor:
-"Al senin olsun, bir yumurta için değmez." diyor.
 
**
 
HOŞ GELDİNİZ DERSEN
Hemşire hastane nöbetinden çıkınca eve döndü. Kocasını uyandırmamak için yavaşça yatak odasına girdi. Battaniyenin ucundan iki yerine dört ayak çıktığını görünce beyzbol sopasını aldı ve olanca gücüyle vurdu, ardından kırarcasına bir kez daha vurdu.
Ciyaklayan bağırışlar arasında tıkanacak gibi oldu ve derhal mutfağa geçip bir bardak su içmek istedi; baktı ki kocası mutfakta gazete okuyor.
Adam başını kaldırarak,
"Canım annenler bizde, babanla bizim odaya aldım, uyumamışlarsa bir hoşgeldin desen iyi olur..."  dedi.
 
**
 
DOMATES
Temel'le Dursun konuşuyorlardı. Dursun Temel'in başındaki şişliği görünce merak edip sordu: 
-Temel o başindaki şişluk nedu? 
-Fadime kafama domates atti... 
-Uyy domates kafa mi şişirur ula? 
-Konservesi şişiriyi uşağum. 
 
***
 
SOR OĞLUM
Faruk babasına sormuş:
-Babacığım uzayda kaç gezegen var?
-Bilmiyorum.
-İstanbul'u ilk kuşatan kimdir?
-Unutmuşum oğlum.
-Babacığım sorularımla seni sıkıyor muyum?
-Sıkılmak da ne demek oğlum! Sor, sor ki öğrenesin! 
 
**
 
SARI BAR
Temel eğlenmek için bir yer arıyormuş. Daha önce bir çok bara gitmiş fakat şimdi gidecek farklı bir yer arıyormuş. 
Bir arkadaşı ona Sarı Bar adlı bir yer önermiş. Oda gitmiş fakat diğer yerlerden hiçbir farkı yokmuş. Neyse demiş içkisini içmiş tuvalete gitmiş . Bir de ne görsün, altın bir pisuar var. Çok şaşırmış, daha sonra pisuara işeyip gitmiş. 
Öbür gün yine gelmiş ve içkisini içip tuvalete gitmiş. İşemek için pisuarı aramış ama  yerinde yokmuş. Barmene gidip;
-"Tek farkınız altın pisuardı, şimdi o da yok"demiş. 
Barmen barda oturan iri yarı adama dönüp:
- "Necmi abii, senin saksofona işeyen adam geldi" demiş.
 
**
 
İŞTE O ZAMAN
Kayseri'nin bir köyünde imece yöntemiyle yol yapılıyor. Bunun için de eşekten yararlanılıyor.Eşek hangi yolu izlerse, orası genişletip araba yoluna dönüştürülüyor.
Köye gelen Amerikalı Barış Gönüllüsü soruyor:
-Ne yapıyorsunuz böyle?
-Yol yapıyoruz.
-Bu eşek ne için?
-O, yolun mühendisi. Yola uygun geçişi o gösterir.
Barış Gönüllüsü katıla katıla güler :
-Ya eşek bulamasaydınız?
-İşte o zaman Amerika'dan mühendis getirirdik!
 
**
 
EŞEKLİĞİNDEN
Bir gün bizim Bektaşi'yi zorla camiye götürmüşler. İmam o günkü vaazında alkolün kötülüklerinden bahsediyormuş. Bir ara cemaate dönüp şöyle buyurmuş:
-Efendiler, eşeğin önüne bir kova su koyun, bir kova da rakı hangisini içer?
Cemaat hep bir ağızdan:
- Suyu hoca efendi, suyu... demişler.
İmam efendi kendini tutamayıp daha da ileri gitmiş:
-Neden peki efendiler? Neden rakıyı değil de suyu içer? diye sormuş.
Cemaatten hiç ses çıkmaz olmuş, imam da sinirlenmeye başlamış.
Bu arada bizim Bektaşi'nin de dayanacak gücü kalmamış ve imamın sorusuna şöyle yanıt vermiş:
- Eşekliğinden imam efendi, eşekliğinden...
 
**
 
BÜRO MU AÇAYIM?
 Adamın biri kendisinden para isteyen dilenciye:
-''Ben sokakta dilenen kimseye para vermem.'' deyince dilenci;
-''Ne yani, sizden üç kuruş para koparabilmek için büro mu açacaktım...'' cevabını verir.
 
**
 
HANGİ SINIFA?
Küçük Ali okula başladığından beri her gün öğretmeni Aysel Hanım'a gidip,
- "Öğretmenim beni yanlış sınıfa koydunuz, benim yerim birinci sınıf değil, ablam üçüncü sınıfta ama ben en az onun kadar akıllıyım, hiç olmazsa beni üçüncü sınıfa alın" diye şikayet edermiş. Bundan sıkılan Aysel Öğretmen bir gün Ali'yi kaptığı gibi okul müdürüne çıkmış ve olayı anlatmış. Okul müdürü:
- "Peki" demiş, "Bu çocuğu bir imtihan edelim, yeri üçüncü sınıfsa o sınıfa koyalım" ve başlamış sorgulamaya,
- İki kere iki?
Ali hemen
-"Dört" demiş,
-"Sekiz kere dokuz?"
Ali hemen
-"Yetmiş iki" demiş,
-"Kaç mevsim var?"
Ali hemen
-"Dört" demiş.
Bu sırada Aysel Hoca da
-"Müsaade ederseniz bir kaç soru da ben sorayım" demiş ve sormuş:
-"Söyle bakalım Ali, ineklerde dört tane ama bende iki tane var, bu nedir?"
Ali hemen:
-"Ayak" demiş, 
Aysel Hoca gene sormuş:
-"Peki senin pantolonunda olup da benim pantolonumda olmayan şey nedir?"
Ali hemen yanıtlamış
- Cep.
Bunun üzerine Aysel Hoca dönmüş müdüre,
-"Üçe koyalım hocam" diyecekken;
Müdür,
-"Hocam, bu çocuğu üçe değil beşinci sınıfa koyalım, zira son iki
soruya ben doğru cevap veremedim."
 
**
 
ASKER ÇIKTI MI?
Acemi erlerden biri levazım başçavuşuna dert yanmış: 
- Komutanım, yemekte bize ördek böreği verdiler, ama içinde bir gram bile ördek eti yoktu. 
Bunun üzerine başçavuş askere sormuş: 
- Asker!.. Sen hiç asker bisküvisi yedin mi? 
- Şey, evet komutanım!.. 
- Asker bisküvisinden hiç asker çıktı mı? 
 
**
 
AŞIRI HIZLI
Adamın biri, arabasıyla tam gaz giderken, trafik polisine yakalanmış. Arabasını yolun sağına çeken adam, yaklaşan trafik polisini görünce, boynunu bükmüş: 
- Buyrun memur bey! 
- Beyefendi, aşırı hız yaptığınız için; sizi durdurmak zorundaydım, ehliyetiniz lütfen? 
- Ehliyetim yok, son yaptığım kazada ehliyetime el koydular memur bey! 
- Peki, aracınızın ruhsatını görebilir miyim? 
- Araba benim değil memur bey, çaldım ben bu arabayı! 
- Anlamadım, nasıl yani? Siz bu arabayı çaldınız, öyle mi? 
- Evet memur bey, durun bi dakika torpido gözünde ruhsat olucaktı, silahımı oraya koyarken ruhsat gibi bir şey gördüm galiba. 
İyice şaşıran trafik polisi sormuş: 
- Torpido gözünde silah mı var? 
- Evet memur bey, bu arabanın sahibi olan kadını vurduktan sonra, cesedi bagaja attım, silahı da torpido gözüne koydum. 
- Ne, bagajda ceset mi var? 
- Evet memur bey. 
Trafik polisi bunu duyar duymaz amirini aramış, arabanın etrafı bir anda polislerle dolmuş ve adamı sorguya almışlar. Ekipler amiri adamın ehliyetini istemiş, adam ehliyetini çıkarmış; ehliyet geçerli ve temizmiş, hiçbir anormallik de yokmuş, adamın ruhsatını istemiş, adam çıkartıp ruhsatı da vermiş. Ruhsatı inceleyen ekipler amiri bakmış ki; araba adama aitmiş, torpido gözünü açmasını istemiş, adam torpido gözünü açmış; orada da silah falan yokmuş. Ekipler amiri bir de bagaja bakmak istemiş, adam bagajı açmış; orada da ceset filan yokmuş. Şaşkına dönen ekipler amiri demiş ki: 
- Çok garip, sizi durduran memurun anlattığına göre; bu arabanın bir kadına ait olduğunu söylemişsiniz, kadını öldürüp cesedi bagaja, silahı da torpido gözüne koymuşsunuz. 
Adam gülmüş: 
- İnanamıyorum, o şimdi benim için "Aşırı hızlı gidiyordu" da demiştir. 
 
**
 
ALIK TUTUYORUM
Delinin bir tanesi çatıya çıkmış, yola doğru olta sallıyormuş. Yoldan geçen bir adam da gülerek:
-Ne o hemşerim, balık mı tutuyorsun?demiş.
Deli de:
- Ne balığı alık tutuyorum, demiş.
Adam tekrar gülerek:
- Tutabildin mi bari, demiş.
Sinirlenen deli:
-Evet tutabildim, seninle 28.oldu, demiş.
 
**
 
ALLAH ŞAŞIRTMASIN!
-Karımmm kayboldu karımmm!
- Beyefendi sakin olun burası karakol değil sağlık ocağı.
- Özür dilerim... Ne olur kusuruma bakmayın.
Sevinçten nereye gideceğimi şaşırdım da...
 
**
 
HANIMINDAN KİM KORKAR?
Elazığ'da adamın biri kahveye girer ve oyun oynayanlara hitaben :
-"Hop abeler, bi dakka. Hanimindan gorhanlar ayaga gahsin." 
Ani bir gürültü, hayda herkes ayakta. Bir kişi hariç. Kahvenin tamamı hayretler içinde. Soruyu soran adam, oturan adama yaklaşır ve:
"Abe helal olsun be, deliganli adammissin. Harbiden sen hanimindan korkmaz misin?"
Adam nefes nefesedir. Heyecanı biraz geçince:
"Yav gardaşim ele bi laf ettin ki, dizlerim kirildi, galhamadim." der.
 
**
 
SAĞIR GELİN ADAYI
Çöpçatan, damat adayını gelin çok zengin olduğu için  ufak tefek kusurlarını görmemesi için  önceden uyarır..
Gelin adayı odaya topallayarak girer.
Damat adayı çöpçatana bakar :
-Topal bu, der.
Çöpçatan başıyla onaylar.
Damat gelinin saçlarını okşamaya kalkar.Peruk elinde kalır. Çöpçatana::
-Kel bu, der.
Çöpçatan başıyla onaylar.
Damat adayı odadaki gümüş takımlara antikalara bakar. Onların da sahte olmasından şüphelenir. Çöpçatanın kulağına fısıldamak ister.
Çöpçatan :
-Rahat konuşabilirsin, duymaz kulağı sağırdır, der.
 
**
 
YAŞASIN
İngiliz, Alman, Fransız ve Temel uçakta seyahat ederken yardımcı pilot gelip: 
-Uçağın bir motoru arızalandı, birinizi atmamız gerek, der. Bunun üzerine Fransız kalkar ve
- Yaşasın Fransa! diyerek kendini atar.
Sonra pilot tekrar gelir:
-Diğer motor da arızalandı, der. 
Bunun üzerine Alman kalkar ve
- 'Yaşasın Almanya! deyip kendini atar.
Pilot tekrar gelir:
-Diğer motor da arızalandı, der ve Temel ayağa kalkar:
- Yaşasın Türkiye! der ve İngiliz'i tutar aşağıya atar.
 
**
 
NEREDEN BİLSİN
Bir avcı, evine gelen misafirlerine eski bir ayı postunu göstererek der ki:
- "Bu ayıyı Bolu ormanlarında vurmuştum."
Misafirlerden biri, bu palavraya inanmayıp sorar:
- "Nasıl olur? Bu kutup ayısıdır. Bolu'da bulunmaz."
Avcı gülümseyerek cevap verir:
- "Kardeşim ayı bu. Buranın kutup olmadığını, Bolu ormanları
olduğunu nereden bilsin?"
 
 
Toplam blog
: 1081
: 980
Kayıt tarihi
: 30.07.10
 
 

Uzun yıllar çeşitli sitelerde Oruç Yıldırım adı ile yazı yazdım. Dört tane romanım ve çokca da de..