Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Temmuz '13

 
Kategori
İlişkiler
 

En iyisi mi; sakin, dingin, sabırlı ve biraz da kayıtsız…

En iyisi mi; sakin, dingin, sabırlı ve biraz da kayıtsız…
 

En çok hayal kırıklığı yaşanan anlardandır; özlediği kadar özlenmemek, düşündüğü kadar düşünülmemek, aradığı kadar aranmamak, cevap verdiği kadar verilmemek, telefonların başında beklemek, gösterdiği anlayış kadar anlayış görmemek…

Peki neden bunları yaşamaya maruz kalırız?

Karşımızdaki yüzünden mi yoksa kendi seçimlerimiz yüzünden mi? Acaba bu duyguları yaşamaya, acı çekmeye kendimiz mi izin veriyoruzdur? Karşı tarafın tavrı ne kadar uygun olmaz ise olmasın aslında en büyük suçlu gene kendimiz değil miyiz? İzin vermiyor muyuz bize yapılan her türlü davranışın kalitesinin nasıl belirleneceğine…

Eğer yukarıda yazdıklarımı siz de yaşıyorsanız belki de ne adil çözüm biraz kayıtsız kalmayı öğrenebilmekte gizlidir. Ne zaman siz de karşınızdaki gibi kayıtsız olursunuz ve onun davranışlarını ona kibarca aynalarsınız işte o zaman enerji bir anda tersine döner; özlenen, aranan, sevilen, düşünülen siz olursunuz.

En çok yaşadığımız sıkıntılardan biridir; karşımızdaki insanın sesini duymak, onu mümkün olduğunca fazla görmek için çırpınışlarımızın cevapsız kaldığı durumlar… Buradaki kritik gedik şudur: acaba karşınızdaki insan sizin kadar çok bunları istiyor mu? Size işinden, kendinden ya da kendi yaşadıklarından vakit ayırmaya özen gösteriyor mu yoksa sadece o canı istediği, keyfi geldiği zaman mı ulaşıyor, görüşüyor.

Malum az paylaşılan anlar nedeniyle çoğu zaman hemen görüşelim teklifine öyle hazırızdır ki; hayatımızdaki her şey o an bir tarafa itilir, koşa koşa gidilir buluşmaya. Peki siz teklif ettiğinizde o hep koşa koşa geliyor muydu, yoksa hep bir işleri var, yoğun, yorgun vs. mi idi?

Egonuz iyice tetiklendikçe bir gün müsait değilim dediyse, yarın, öbür gün ne yapıyorsun der durursunuz. Cevaplar ise sizi tatmin etmekten uzak ise iyice dolmaya başlarsınız. Hatta o müsait değilim dediği an suçlamalar, sorgulamalar başlar; neden, kimle olacaksın, ne yapacaksın, bana zaten ne zaman vakit ayırıyorsun ki vs.  Bu durumda ne olur karşı tarafın arayacağı varsa aramaz, geleceği varsa gelmez; kaçacak yer arar.

En iyisi mi biraz rota değiştirin ve siz artık sürekli arayıp, mesaj gönderip dururken bulmayın kendinizi, görüşelim mi, ne yapıyorsun diye sormayıverin. Serbest bırakın; biraz da uğraşan karşı taraf olsun; siz bu ilgiyi hak ediyorsunuz.

Eğer karşı tarafa ipleri zaten kaptırdıysanız, o da her çağırışında gideceğinizi bilir ya da her aradığında size ulaşacağını.  Ta ki siz müsait olsanız bile bir kere de olsa teklifini geri çevirip müsait değilim deyinceye kadar… İşte bir aynalama örneği…

Neden her aradığında telefona yapışıyoruz? Biraz da müsait olmayıverelim biz de… Diğer bir aynalama örneği…

Eğer sürekli uğraşan, bir şeyleri yürütmeye çalışan ve bu sırada bezen siz oluyorsanız; biraz kendinizle ilgilenin. Gizemli olun azıcık da olsa. He yaptığınızı, her gittiğiniz yeri, öğlen ne yediğinizi, akşam kaçta yatacağınızı  sürekli anlatmaya gerek var mı? Çok anlatmayı seviyorsanız o zaman hem cinsleriniz ile paylaşın bu konuları… Karşınızdaki size ne kadar anlatıyorsa siz de o kadarını anlatırsınız. Özellikle erkekler fazla söze, fazla konuşmaya gelemiyorlar. Az, öz, sade…

 

Anlık beklentilerimiz ya da anlık yaşayacaklarımız için geleceğe dair yaşanacakları gölgelemek istemiyorsak; söylediğimiz sözler ya da sergilediğimiz davranışlar sonrasında bizi üzüp, yıpratmayacak kalitede olabilmeli... Evet belki ilgisizlik canımıza tak etmiştir fakat  anlık öfke ya da gururla söylediğimiz her söz ya da davranış karşı tarafın bize daha çok acı çektirmesi için vesile yaratıyor sadece… Biraz sabredip zamanı ve yer iyi seçerek sıkıntımızı uygun bir dil ile paylaştığımızda belki de sonuç çok daha verimli ve tatminkar olabilir. Ama o öfkeyle değil...

Neden derseniz; çoğu zaman haklı iken öfkemize yenilip, sabırsız davranıp tam tersine sitemkar, mağdur, beklentili duruma kendimizi düşürdüğümüz için… Karşı taraf haklılığını ortaya çıkarıverir tarzda geri bildirim yaptığında bir o kadar da kendimizi suçlu hissettirildiğimiz için… Sonra bir bakarsınız siz özür dileyip karşı tarafın gönlünü almaya uğraşır haldesiniz. Burada bir çelişki yok mu?

Her ilişkinin dinamiği farklıdır ve karşısındakini doğru tanımak atılan adımlarda en önemli kaynaktır. İlişki yaşamak; sadece vermek ve almamak değildir hiçbir zaman… Eğer karşılıklı sevgi ve saygı varsa biraz yöntem değiştirmekle ilişki sağlığına kavuşturulabilir belki… Bu karşıdaki kişinin kişiliği ile değil de yaşadığı anlık boşluklar nedeniyle ise durum iyi analiz edilmeli bu durumda.  Bir tek fark ile; eğer karşı taraf zaten baştan beri sizin için yanlış insan değil ise…

En iyisi mi; sakin, dingin, sabırlı ve biraz da kayıtsız…

“İyi davranılmayı hak ettiğine inandığın an seni mağdur eden her ilişkiden çıkıp gitme özgürlüğünde olacaksın. İşte o zaman sana iyi davranacak insanları çekmeye başlayacaksın hayatına.”

Yeşim BUYURGAN

Yaşam ve İlişki Koçu

 
Toplam blog
: 92
: 4767
Kayıt tarihi
: 10.11.10
 
 

İstanbul Teknik Üniversitesi Kimya Bölümü'nden Kimyager olarak mezun olmuştur. 1996-1997 yılları ..