Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Şubat '07

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

En karanlık gün...

En karanlık gün...
 

01 / 02 / 2006 artık sivil bir adam olduğum ilk gün, altı aylık bir emir komuta zinciri’ni tamamlamış ve sağ salim bitirmiştim askerliğimi. Belki de yaşanılması gereken bir süreci en rahat haliyle yaşadım ve bitti ‘vatan borcumu’ ödedim. Vatan borcu ve ödeme şekli tartışmaya açıktır ama şuanda üzerinde durmak istediğim konu o değil.

Ben yine gündemi takip etmeyecek, cümlelerimi sivriltip birilerinin canını yakmaya çalişmayacağım -sadece bugün askerliğimin bittiği günün üzerinden bir yıl geçmiş ve benim şuanda geriye dönüp baktığımda hatırladığım en önemli an askerliğimin 18. günü (30/08/05). Askerlik; kolay olmayacağını bilerek başladığım bir görev, hayatımın hiçbir döneminde içerisinde bulunmadığım bir emir komuta zinciri, sabah 06: 00 akşam 20: 30 arasında onlarca kez toplanmak ve sayılmak, hepsi üniversite mezunu olan ama 18’den sonra 19’un gelmesi gerektiğini anımsamadığı için bu sayımların onlarca kez tekrarlandığı, yine sadece istenilen yüksek ses ile tekrarlanması gereken haraketleri sükunet içerisinde yaptıkları için 4’er tekrarın 8’e, 16’ya hatta 32’e çıktığı bitmek bilmeyen spor hareketleri, yüzlerce askerin geleceği bilindiği halde stoklanmayan şişe suların eksikliği, katlanılmaz ama yerinden kımıldayamadığın için içerisine girmediğin ama duymak zorunda kaldığın muhabbetler ve belki de en önemlisi yemek ayrımı yapan adamlar için tek seçeneğin kek’ler ya da tuzlu çubuklar olması.

18. güne geri dönüyorum, o sabah her zaman ki gibi 06: 00’da uyanmış, sporumuzu yapmış, insanlar kahvaltılarını yapmış ‘ben hariç’, üstüne bir kez daha spor yapılmış sonrasında da silahlı eğitimler için eğitim alanına gidilmiş. Askerlikle ilgili terimler tamamen aklımdan çıkmış askerlik yapmamış biri gibi yazıyorum askerliği meslek olarak seçenlerin affına sığınarak. Eğitim alanı özel hazırlanmış bir eğitim alanı; silahla sürünmemiz gerektiği için her yer mıcırlarla kaplanmış! yap denilen her şeyi yaptım elimden geldiğince ama İzmir’in Ağustos sıcaği ve 18 gündür kek ve sadece tuz ihtiyacımı gidermek için tükettiğim tuzlu çubuklar etkisini maalesef sıcağın alnında yapılan eğitimler nedeniyle tuzdan kalıplara dönüşen t-shirtler de gösteriyor. Eğitim alanında su alınabilecek bir yerde yok sadece bir çeşme ve musluklar, akan su ise kaynatılmış su misali içmek mümkün değil. Bol bol eğitim ve az az molalardan sonra öğlen yemeği için tekrar geri dönüş. Ağırlığını net olarak anımsayamadığım silahlar onlarca kiloya dönüşmüş, dönüş yolunda ve çapraz tutuşta. Yemekhaneye ulaştık o güne kadar kapısının önüne kadar gelip herkes içeri ben dışarı yaptığım kapıdan sadece su bulmak için girdim, yemek saatinde kantinler kapalı oluyordu. Suyumu içip çıktığımda o günün bundan ibaret olmasını diledim ama bir süre sonra duyduğum ‘birinci bölük toplan’ sesi öyle olmadığının habercisi oldu. Silahları al, uygun adım eğitim alanına yeniden aynı hareketleri; yat kalk, sürün, üç köşe teşkil ve diğerlerini yine ve yine sadece arkadaşlarımızın tembelliğinden onlarca, yüzlerce kez tekrarladık, sıcak ve susuzluk yine baş gösterdi o saatlerde benim için. Saat 17: 00 civarı artık geri dönüş için hazırlandık ve uygun adım çapraz tutuş, silah bu sefer onlarca kilonun da üstüne çıkmış, biz uygun adımda Aslanlar, Kaplanlar hey şeklinde ilerlerken yorgunluktan susuzluktan açlıktan sesler iyice kısılmış adeta sürünerek ilerlersek tabii ki başınızda ki insan tatmin olmaz bundan çünkü; güçlü olmak, dik durmak ve sesiniz gür çıkmak durumundadır askerseniz. Bu bilinçle kendini bilen herkes elinden geleni yapar ama birkaç kişi yüzünden tam da yolun yarısında bulunan bir alana çark etme emri verilir ve sabahtan buyana iki kere tekrarlanan silahlı ve silahsız sporun bir kez daha tekrarlanma emri verilir. Boyu diğerlerine nazaran daha kısa olanlar bunu avantaja çevirir ancak benim gibi en önde tam da emirleri veren kişinin gözünün içine bakarken her şeyi nizami yapman gerekir. Yorgunsundur silahsız hareketler biter bir şekilde silahlar alınır ellere yeni hareketler için ama artık iki kenarlarında ağırlıklar olan halterlere dönüşmüşlerdir. Yavaş yavaş sesin çıkmamaya, verilen emirleri duymamaya ve daha da önemlisi görmemeye başlarsın. Barındırdığın tüm enerji seni terk etmeye, vücudun beyninin verdiği emirlere itaat etmemeye başlar. Ayaklarımın artık beni taşıyamayacağını hissettiğimde son bir göz kontağı ile ifade etmeye çalıştım emirlerin geldiği noktaya ama görmezden geldi ve kendimi elimde silahımla yerde buldum, tam olarak yıkılışım o kadar da direnmiştim o güne kadar bayılan insanları gördüğümde ben dik duracağım sonuna kadar demiştim ama olmadı, yapamadım.

Duyduğum ilk şey, ‘benim ismim ne? ’ oldu, gözlerimi açtığımda gördüğüm ilk kişi de göz kontağı kurmaya çalıştığım kişi oldu ve ismini hatırlamamı bekliyordu ‘senin ismin ne? ’ diye soruyor olsaydı da anımsayabileceğimi sanmıyorum o anda –ki anımsayamadığımı söyledim oysaki en çok zaman geçirdiğimiz insan olduğu için ismini biliyordum ama kaç kere tekrar ettiyse de anımsayamadım. Revire götürülene kadar da gözlerimden akan kızgınlık yaşlarına engel olamadım. Zafer Bayramında ben yenilişimi anımsayacaktım artık…

Tamamen benim beslenme alışkanlığımdan kaynaklandığını biliyordum ama mümkün değildi yemek yiyebilmem o durumda su bile bulmak bu denli zorken. Askerliğim boyunca da maksimum o şimdi görmek istemediğim markaya ait kek’leri ve tuzlu çubukları yiyerek devam ettim neyse ki İzmir’den Marmaris’e gittiğimde artık hafta da bir günün aydınlık saatlerini dışarıda geçirince üç öğün istediğimi yemek lüksünü yaşadım.

Hayatımın en karanlık günü olarak eklendi aklımın ajandasına o gün. Umarım en kötü gün olarak hep o kalsın hafızamda yenileri eklenmesin.

Şimdi eleştirileceğimi biliyorum ‘askerlik’ yaptığımı mı düşündüğümü sorgulayanlar olacak evet haklı olacak bir çoğu. Belki de sadece ilk 28 gün yaşadıklarım benim için askerlik olarak nitelenebilir sonrası bir tatil köyünde yazışmalarla ve prosedürlerin eksiksiz yerine getirilmesini sağlamakla görevli bir memurluktu çünkü. Ama üniversite mezunu herkes ile birlikte sınava girmiş ve sonucu açıklandığında da ‘Denizci’ olacağımı ve ilk etapta İzmir’e gideceğimi öğrenmiştim yani bunu ben seçmedim –ki en yakın, sınava dahi aynı salonda arka arkaya sıralarda girdiğim arkadaşım ‘Jandarma’ olarak Şırnak yolunu tuttu o kişi bende olabilirdim. Görev yapmak için çağrıldığım ve görevimi en iyi şekilde yaparak veda ettim, birçok şey yaşadım, gördüm, öğrendim ama hayatımın bence en zor dönemiydi ama öğretisi büyük oldu kendi yaşamlarımızın değerini anlamak anlamında.

 
Toplam blog
: 41
: 1436
Kayıt tarihi
: 15.09.06
 
 

27 yıl geçmiş ilk günden bu yana... Okullar okunmuş, MBA'ler yapılmış, Amerikalara gidilmiş, hayat h..