Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Nisan '10

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

En Milliyetçi yazı...

Her sabah metroyu kullanıyorum işe gelip giderken. Şimdi trenin vagonlarıda değişti daha büyük daha aydınlık ama bir o kadarda rahatsız hale geldi. Sert plastikten yapılan oturma bankları hem hiç ergonomik değil hem de kayganlığı sebebiyle acaip rahatsız. Kısacası oturma yerleri TSE belgeli Türk popo boyutlarına uygun değil. İşin içine henüz trenin karakteristik özelliklerine uyum sağlamayı başaramayıp, frene yerli yersiz dokunan vatmanlarda dahil olunca; zaman zaman kayarak kucakta oturma pozisyonları da yakalanmıyor değil. Bindiniz trene, sarsıntısız bir şekilde çıktınız yola. Göz kapaklarınız ağırlaştı. Sabah mahmurluğu ile tatlı tatlı rüya bile görmeye başladınız. O sırada bir anons geliyor, yumuşak ve bir o kadarda buğulu bir sesle gelecek istasyon Osmanbey diyor hanımefendi. Hemen peşinden ekliyor sanki dövecekmiş gibi “NEXT STATION OSMANBEY”. İşte o an ayılıyorsunuz. Sanki anladığınız belirtmek için içinizde bir istek beliriyor. Ayağa kalkıp “Evet öörtmenim gelecek istasyon Osman Bey “anladım arz ederim, saygılarımla demek istiyorsunuz. Türkçesini anladım da İngilizcesi ne demek oluyor Allah aşkına. Dünyanın neresinde böyle bir uygulama var? Fransa’da bir metro istasyonunun İngilizce anons yayınlasalar, ayaklanma çıkar. Uluslar arası havaalanlarında dahi yapılan anonsun İngilizce olduğunu anlamak bile özel kabiliyet gerektiriyor. Japonya’da bırakın anonsu ne istasyon isimleri ne çıkış tabelaları bile bir farklı dilde hazırlanmıyor. Yardım ediyorlar, yardımcı oluyorlar başka. Bu sayede o dili öğrenmeye zorunlu hissediyorsun kendini. Beş senedir Türkiye’de yaşayıp da “Merhaba”, “Nasılsın?”, “ ben İyiyim” diyemeyen İngiliz tanıyorum ben. Bu ne cüret bu ne saygısızlık, ne snob duruştur. Adam bakkala bile gitse yarım yamalak İngilizce konuşan birini mutlaka buluyor nasıl olsa. Kendisini dünyanın nimeti kabul ettiği için de diğer dilleri ve kültürleri aşağılayan bir yapıya bürünüyorlar. Sanki herkes onun dilini konuşmak zorundaymış gibi. Siz hiç Vladimir Putin’i İngilizce konuşurken gördünüz mü? Göremezsiniz de, bu onun o dili bilmediği anlamına gelmiyor. Yapılan İngilizce bir espriyi anında anlayıp kahkahayı atıyor ama cevabını Rusça veriyor, artık onlar düşünsünler. Ben Süleyman Demirel’in Isparta lehçesiyle konuştuğu İngilizce basın toplantısını hiç unutamıyorum mesala. Keşke Youtube o zaman da da olsaydı da. Dünyanın en çok hit alan demeçlerinden birini defalarca izleme şansına sahip olabilseydik. TRT’nin arşivlerinde kimbilir neler var neler. Neyse konuyu dağıtmadan bağlayayım. Beni yerli yersiz yapılan, İngilizce anaonslar, işaretler, tabelalalar çok rahatsız ediyor. Benim gibi düşünen kaç kişiyiz bilemiyorum ama bunu bir medeniyet ölçüsü olarak algılayan geri zekalılarla mücadele etmeliyiz diye düşünüyorum. Lütfen taviz vermeyin, bilin öğrenin gerektiğinde yardımcı da olun ama bu ülkenin dilinin Türkçe olduğunu her fırsatta yabancılara hissettirin. Ben 20 kişilik toplantıda sadece bir tane Amerikalı var diye o toplantıyı İngilizce yaptığımız hatırlıyorum. İnanın gülme tuttu çünkü, herkesin İngilizce seviyesi eşit değil tabi Mr. Brown, Mrs Brown İngilizcesiyle ilerleyen bir toplantının onuncu dakikasından itibaren kopma noktasına gelebiliyorsunuz. Tamam anlayan anladı benim ne demek istediğimi Sevgiler…
 
Toplam blog
: 15
: 1747
Kayıt tarihi
: 11.04.07
 
 

1971 Ankara doğumluyum. Marmara Üni. İletişim Fakültesi Radyo,Tv ve Sinema mezunuyum.Televizyon p..