Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Kasım '06

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

En son ne zaman ' ne çok olmuş... ' dediniz...

En son ne zaman ' ne çok olmuş... ' dediniz...
 

Saat daha 17:00 bile değil ama nasıl da karanlık, kasvetli ortalık.. Yazın bu saatleri düşünüyorum da, daha saat beş derdik, çok erken yani... Ama şimdi saat nasıl da beş olmus diyoruz. Bu saatte dışarıda top koşturan çocuklar, şimdi ' Karanlık oldu bu saatte dışarıda kalınmaz... ' cümlesini duyunca anlam veremiyorlar neden böyle erkenden eve çağırıldıklarına.... Hayatın durumlara göre değişebildiğini anlatmak yerine ' Çingeneler sizi çalar ' diyen annelerine mızırdanıyorlar belki de, çingenelerin niye sadece akşamları bir eşya gibi onları çalmak istediklerine dair mantık yürütemediklerinden...

Bu saatin havaya göre değişme olayı hayatımıza benziyor sanki, yetmiş yaşında biri belki otuzlu yaşlarda birini genç diye nitelendirebilir. Ama on yaşında bir çocuk için çoktan yolun yarısına gelinmiştir. Ona göre ne çok olmuştur yani... Bu 'Ne çok olmuş'lar insanın kendisine bile ne çabuk geliverir değil mi? Gözünü açarsın, kaparsın geliverir... Aklına bir hatıra gelir mesela lise yıllarına dair... Sonra kaç sene olmus bitireli liseyi dersin, bir başlarsın hesaplamaya, işte o anda o 'Ne çok olmuş gelir' , onun sırası tam o saniyedir... 'Ne çok olmuş' dersin kendi kendine, bu tek 'Ne çok olmus' kesmez hatta tekrarlama ihtiyacı hissedersin, 'Ne çok olmuş,ne çok olmuş yaaaa' dudaklarından dökülüverir sessiz sessiz..

Tıpkı Teoman'ın şarkıda dediği gibi bir türlü vakit geçmek bilmezken, yıllar aylar geçiyor... Gerçekten de öyle değil midir, küçükken aile toplantılarında sıkılırsın , bitse de kurtulsam dersin, geçmek bilmez zaman saate bakarsın, iki dakika geçmiş, beş dakika geçmiş, sanki saat durmuş gibidir... Sınava gireceksindir, bitse de kurtulsam dersin, geçmek bilmez zaman... Sıkıcı bir derstesindir, geçmek bilmez zaman... Hep bitse de kurtulsamlarla geçer zaman aslında! Sonra da hepsi biter, herşeyden kurtulunca dersin ki 'Aaa ne çabuk geçmiş zaman!' Zaten kurtulsamlardan kafayı kaldırıp bir baksan aynaya anlıyacaksın nasıl geçmiş zaman! Pırıl pırıl teninden, herzaman gülen gözlerinden hatta bazılarımız için saçlarından bile kurtulmaktır bu sıkıcı şeylerden kurtulmanın ikramiyesi...Bu kadar geçmiyorsa zaman, 'Biz nasıl böyle yaşlanıyoruz ?' diye düşünmeli arada insan...

Lise zamanlarımda derlerdi 'Bu yaşlarının kıymetini bil, en güzel zamanların bu zamanlar..' Anlamazdım ne demek istediklerini, üniversiteyi bitirince anladım, hemde çok iyi anladım. Artık büyük sözü dinliyorum. Hala diyenler var çünkü, en güzel zamanların daha bitmedi diye, bana pek öyle gelmiyor ama üniversite zamanlarında da anlamadığım için şimdi daha cok laf dinlemeye çalışıyorum. Vardır bir bildikleri diyorum, çünkü bir sey insanın elindeyken kıymeti bilinmiyor, değeri gidince anlaşılıyor. Ve gidip de dönmeyecek olan en önemli sey zaman... Bu yüzden sıkıcı birşey yaparken bile diyorum ki; bir gün gelecek bu zamanları bile özliyeceksin, hazır kış gelip hava daha kararmamışken sokakta oynamanın keyfini çıkarmaya bak...

 
Toplam blog
: 20
: 1230
Kayıt tarihi
: 11.10.06
 
 

Yunan dili ve edebiyatı mezunuyum.. İçimdeki yazma isteğine mani olamayınca, madem yazıyorum yazdıkl..