Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Mart '08

 
Kategori
Ekolojik Yaşam
 

En son ne zaman domates tadında domates yedinz?

En son ne zaman domates tadında domates yedinz?
 

-Zamanın birinde, İstanbul’da çocukluk arkadaşlarımdan birisi ile birlikte Yenikapı sahilindeyiz.
-Karnımız açtı.
-Bir manav bulduk ve domates, yeşil biber ve iki tanede ekmek aldık.
-Sahilde bir ağacın dibine oturduk ve bir güzel bunları yedik.
-Halen hatırlarımda, bu kadar güzel bir domates ve biber yememiştim.
-Ne güzel bir anı olarak kalmıştı o gün.
-Halen unutamam.
-Ve hiçbir zamanda unutamayacağım güzel bir anı oldu.

* * * * *

-Ve sonrasında, sanırım 1990 yılıydı.
-Antalya’ya tatile gelmiştim.
-Bir arkadaşım, beni, limanda bulunan yine ortak bir arkadaşımızın aldığı küçük tekneye götürdü.
-Teknenin bir takım tamiratları vardı.
-Yine o gün domates, yeşil biber ve ekmek almıştık.
-Domates ve biberler o kadar güzeldi ki; anlatamam.
-Sanırım ancak bu kadar güzel olurdu domates ve biberler.
-Müthiş bir tadı vardı domates ve biberlerin.
-Deniz havasımıydı, neydi, bilemiyorum?
-Nede iştahla yemiştik.

* * * * *

-Yıllar sonra Antalya’ya yerleştim.
-Ve yıllardır Antalya’da şöyle ağız tadı ile bir domates ve biber yediğimi hatırlamam.
-Neden mi?
-Kapitalizmin o illet kâr mantığı yokmu!
-İşte o mantık bu gün için insanları zehirlemekle meşgul.

* * * * *

-Antalya turizmin yanında, aynı zamanda bir tarım kenti.
-Sahil kenarının dışında kalan tüm bölgelerde, yoğun bir tarımsal üretim söz konusudur.
-Domates, biber, salatalık, patlıcan, kabak, brokoly, karnıbahar, kereviz ve envayi çeşit sebze.
-Yeşillikler derseniz müthiştir.
-Tere, roka, kıvırcık, marul, yeşil soğan, maydanoz, reyhan, nane.
-Ama bizim gibi saf İstanbul’lular, gelmişiz Antalya’ya, beton binaların arasından.
-Öyle tarım falan bilmeyiz.
-Doğru dürüst ağaç bile görmemişiz ki.
-Işıklı caddelerin ve ışıl ışıl mağzaların alabildiğine çok olduğu mekânlarda olmayı, sosyallik addeden bir kültürle yetişmişiz.
-Ve Antalya’da semt pazarlarını görünce, pazarın ne olduğunu anladık.
-Ama kazın ayağı hiçde öyle değil.

* * * * *

-Semt pazarları; ilk önceleri, her büyük kentten göç edip gelenlerin ilgi gösterdiği yerler oluyor.
-Hele birde köylü kadınların açtığı tezgâhlar yokmu!
-Tiril tiril tazecik sebzeler istifleniyor.
-Bizim gibi saflar “aha işte köylü kadınların tezgâhları” deyip saldırıyoruz sebzelere.
-Tabi yıllar sonra öğrendim.
-Ve tecrübe kazandım.
-Meğerse o köylü kadınları ve teyzeleri yokmu.
-Ne anasının gözü onlar.
-Kendi yedikleri sebzeleri ayrı bir yerde yetiştiriyorlar.
-Hormonu ve ilacı alabildiğine bastıkları sebzeleri pazara çıkarıyorlar.
-İşin kötü yanıda, ellerinin ayarı yok.
-Hormonu ve ilacı ne ölçüde takviye edeceklerinide bilmiyorlar.
-Maksat para kazanmak değimli.
-Her yol mübah.

* * * * *

-Yani anlayacağınız, her büyük kentten gelenlerin düştüğü saflıktır.
-Güya köylü kadınlar ve teyzelerin tezgâhları daha güzel olur!
-Ve daha doğal olur!
-Sakın ha.
-Antalya’ya gelenler kesinlikle böyle bir saflık yapmayın.
-Ve asla Antalya’nın köylülerinden alış veriş yapmayın.
-Hani bunu yok yere iddia etmiyorum.
-Bire bir tanıklık ettiğimi bir çok olay yaşadım.
-Ve ben, prensip olarak, asla köylülerin açtıkları tezgâhlardan alış veriş yapmam.
-Hâlden mal alıp, pazara getiren satıcılarınki daha güvenlidir.
-Neden derseniz?
-En azından hâle gelen meyve ve sebzelerin üretimleri, mühendis denetiminde yapılıyor.
-Ve mühendisler en azından ölçüyü kaçırmıyorlar.

* * * * *

-Martın 16’sından sonra yaşadık aslında.
-Cam piramitte her Pazar günü organik ürünler pazarı kurulacakmış.
-Belki daha pahalı olacak ama.
-Olsun.
-Hiç önemli değil.
-En azından sağlıklı besleniriz.
-En azından yediğimiz sebze ve meyvenin tadına varırız.
-Yıllardır doğru dürüst ağız tadı ile bir domates yemedim.
-Domateslerde tad diye bir şey yok.
-Diğer ürünlerdede aynı şey söz konusu.

* * * * *

-Sanırım böyle oluyor.
-Bir kent düşünün.
-Köylülükten kentliliğe geçerken kasaba sürecini yaşamayan.
-İşte Antalya’nın tarifi bu.
-Bir kente kültürden önce para girerse böyle oluyor.
-Ne yalan söyleyeyim.
-Tümü ile rezalet bir durum.

 
Toplam blog
: 1509
: 1145
Kayıt tarihi
: 07.08.07
 
 

Yazarım... Okurum... Öğrencilik yıllarımda çok yazdım... Kompozisyon derslerinde yazdım... Duvar ..