Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Mayıs '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

En son ne zaman kutladın hayatını?

En son ne zaman kutladın hayatını?
 

En son ne zaman hayatını kutladın? En son ne zaman bir şeyi coşkuyla, tüm varlığını vererek yaptın? En son ne zaman yaptığın bir şeyi sadece keyif aldığın için yaptın? Neden dünyanın her yerinde, her kültürde, her toplumda yılda birkaç günlük kutlamalar olduğunu hiç düşündündü? Yaşam olanca ağırlığıyla üzerimize gelirken, toplum hayatımızın tüm kutlamalarını bizden uzaklaştırdı. Bütün bir yıl çalışıp koşturduktan sonra, işten zar zor aldığımız izinlerle, senede bir kez yapılan yılbaşı, doğum günü kutlamalarıyla telafi etmeye çalışıyoruz hayatımızdaki bu eksikliği.

Bizim gibi krizlere alışmış toplumlarda, ayakta kalmak, ev geçindirmek, çocuk büyütmek ağır bir yük gibi omuzlarımızdayken, mutlu olmayı erteledik hep. Televizyonla, internetle, futbolla kendimizi avutmaya çalışır olduk. Baskılanan şeyin dışarı salınabilmesi için her kültür telafi edici şeyler yaratmak zorunda, ama hiçbiri hakiki kutlama değil bunların. Bütün bir yıl perişan durumdasın ve kasımın birinde aniden sefaletinden çıkıp dans ediyorsun. Ve kasımın biri geçtiğinde karanlık dünyana geri dönüyorsun. Herkes kendi sıkıntısının içine…

Çocukluluğumun yaz tatilleri Sinop’ta dedemlerin yanında geçti. Dedem çiftçiydi, hayvan alıp satardı, tütün, buğday yetiştirirdi. Biz çocuklar tüm gün kendi dünyalarımızda ağaç tepelerinde, tarlanın içinde, hayvanların peşinde yaşadığımız her anın keyfini çıkarırken, kadınlar durmadan çalışırdı, tarlada, evde, mutfakta. Yengem yemek masasında uyuyakalırdı sıklıkla yorgunluktan. Ama kasabada birinin düğünü olmaya görsün hepsi takıp takıştırır bizi de peşlerine takar o yorgunluklarını bir anda unutur saatlerce pistte oynarlardı. Bende yıllarca nasibimi aldım bu durumdan. Hadi evlende, kutlama yapalım diye. Onların hayatlarındaki tek kutlama, çocuklarının sünnetleri, akrabaların düğünleriydi.

Benim hayatımdaysa kutlayacak pek fazla şey yoktu. Doğum günleri, yılbaşları dışında. Adet yerini bulsun türünden kutlamaların olduğu bir ailede büyüdüm çoğumuz gibi. Doğum günlerinde bir pasta üflenir yemekten sonra ve herkes odasına dağılırdı. Yılbaşlarıysa tam bir felaketti aslında. Genelde dışarı çıkmaz misafir ağırlardık ve ailenin büyük kızı olarak tüm gün ikram hazırlamanın yorgunluğundan bir an önce uyusam diye beklerdim yılbaşının bitmesini. Babam otoriter, genelde sinirli bir adamdı eskilerde. Hastane müdürü olmasının stresini eve de taşırdı sıklıkla. Kardeşlerimle gülüp oyunlar oynamamıza kızardı. Ne zaman mutlu olsak uslu durun diye azarlardı. Çok erken öğrendim sanırım, mutlu olmanın, gülümsemenin, insanları rahatsız ettiğini.

Tüm dünya dansla, coşkuyla dolu olabilir ama hiç kimsenin hayattan zevk almamasına, kimsenin kahkaha atmamasına, hayatın bir cezalandırma olduğuna ciddi biçimde yatırım yapmış insanlar var. Mutsuzluklarımızdan, hastalıklarımızdan, hayatımızı keyifli yaşamamamızdan kendilerine kar elde eden kuruluşlar var. Hayatın bir ceza olduğunu, yanlış şeyler yapmış olduğun için acı çekip durduğunun ve hayatın için acılarını çekmek için atıldığın bir hapishane olduğunun devamlı olarak sana söylendiği bir ortamda yaşamından nasıl zevk alabilirsin ki.

Hayat bir ceza değil bir ödül olmalı hepimiz için, sürekli bir kutlama olmalı tüm yıl boyunca. Örneğin Japonya'da çay seremonileri var. Her kişinin evinde çay içmek için küçük bir ibadethane var. Çay onlar için sıradan bir şey değil, bir kutlamaya dönüştürmüşler. Çay kendine özgü bir r müzik çıkaran semaverde hazırlanıyor ve sen konuşamazsın, müziğin sesi, çayın kokusu, etrafın sessizliği… Her yerde insanların yaptığı gibi içiveremezsin. Sanki cennetten geliyormuşçasına çaydan bir yudum alırsın, buna zaman tanırsın, acelesi yok. Sıradan bir şey sadece çay, ama onlar bunu kutsal bir merasim yapmışlar. Herkes ondan beslenmiş, taze, dinlenmiş çıkar. Çayla yapılabilen bir şey her şeyle, yapılabilir aslında. Her şey önemlidir. Büyük ya da küçük diye bir şey yok aslında ondan ne meydana getirdiğin sana bağlı.

Siz hayatınızı daha mutlu yaşamak için neler yapıyorsunuz? Hayatı güzelleştirmek için neler katıyorsunuz yaşamınıza?

 
Toplam blog
: 12
: 1291
Kayıt tarihi
: 08.04.09
 
 

2 sene olmuş İstanbul'a taşınalı.. Hayat ne hızlı akıyor diyorum bu günlerde... İzmirliyim aslen, gü..