Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Temmuz '18

 
Kategori
Deneme
 

En Uzun Mektup Yaşamak

En Uzun Mektup Yaşamak
 

Mine Ömer


MİNE ÖMER’İN
“SEV DİYEBİLİRİZ HÂL”SI
ÜZERİNE...

Erkan Karakiraz

Sev Diyebiliriz Hâlâ(2016); Mine Ömer’in Rüzgârın Kızı Değilim Artık (2002), Dünyamıza Bir Kıyı (2009) ve Düş İskelesi’nden (2011) sonraki dördüncü şiir kitabı. Bu kitapla, şiir dilini dönüştürmeye, geliştirmeye devam ediyor Mine Ömer. Kitap, dört bölümden oluşuyor ve her bölüm kendi içerisinde tematik birer bütünlüğe sahip.

ODALAR KAN GÜRÜLTÜSÜ
İlk bölüm, adını bu bölümün ilk şiiri olan Eskimeyen Beklemek’te geçen odalar kan gürültüsü (s. 11) dizesinden alıyor. Üzerinde yaşadığımız toprakların en can yakıcı sorunlarından yola çıkan bu ilk bölüm, kadınların maruz kaldığı şiddete, toplumun ataerkil eğilimlerine bağlı olarak gelişen ikincil konumlandırmalara odaklanıyor. Namus cinayetleri, tecavüz, taciz ve şiddetin her türlüsü üzerine kaleme alınmış yedi sert şiir var burada. Okuru, okumaya başladığı daha ilk dizelerden itibaren rahatsız edip uyarı tonu yüksek tespitlerle sarmalayan, toplumsal eleştirisini özellikle erkeğin kadına bakışı üzerinden temellendiren Mine Ömer; “ekranda kadın cesetleri/ odalar kan gürültüsü” diyerek, şiirin tiz bir kadın çığlığına evrildiği soğuk bir doruktan ses veriyor. Kadına reva görülen öyle bir ıssızlıktır ki genç kız hiçbir yerdeydi/ ıslığıyla bıyıklarını kıvıran adam/ her yerde (Kim Deli, s.13) dizeleriyle karşılaştığımızda oldukça net bir görüntüye/fikre sahip olabiliyoruz. Kadına şiddet uygulamayı kendinde hak gören erkeğin verili dilden aldığı gücün eleştirisi, duvarlara yapışan şiddetin/ sesini toplasa da kadın/ kurşun ağrısı değdi göğsüne/ bir daha bir daha (Kurşun Adam, s. 14) ya da taciz/ şiddet/ cinayet/ üçü bir yerde kafadarlar (Gelincik, s. 15) gibi dizeler aracılığıyla yapılıyor. Kadının toplum içerisinde yaşadığı her türden dışlanma ve ezilme ilişkisi üzerine tespitlerde bulunur bunları sorgularken bir yandan da temiz başlangıçlar için öneride bulunuyor şair: çam kokulu/ birkaç sevinç serelim aramıza beyler (XXL Alacaklı Hayatlar, s. 16). Kullanılan doğrudan dil, yalın söyleyiş ve sözcük seçimindeki titizlik göz önünde bulundurulduğunda bu ilk bölüme alınan şiirlerin Gülten Akın, Sennur Sezer ve Arife Kalender gibi şairlerin izinden gittiği pekâlâ tereddütsüzce söylenebilir.

GÜR SESLİ YARA
Kitabın ikinci bölümü, Gür Sesli Yara başlığını taşıyor. On iki şiir var bu ikinci bölümde ve adını aynı adlı son şiirden alıyor. insan teni/ GÜR SESLİ YARA (s. 39) diyor şair o şiirde. Kitaba adını veren dizeyle de bu bölümde karşılaşıyoruz; büyük harflerle vurguyu çoğaltarak haykırıyor şair: SEV DİYEBİLİRİZ HÂLÂ (Aşk Uzun Yalnızlıklarla Başlar, s. 22). İlk bölümle tematik bağını koparmayan bu bölümün ilkine göre duyguya daha fazla yaslanan, kadın erkek ayrımının ilk bölüme nazaran daha az altını çizen, insani olanda oyalanan bir sesi var. Bu nedenledir ki ikinci bölümde, savaş vegöçmenlik odaklı izleği besleyen aşk, yoksulluk, özlem, sabır, yalnızlık, kardeşlik, yaşlılık, ölüm gibi insanlığın temel dertlerinden dem vuran konulara yer veriliyor. Bir yandan savaşın insanlığa, ayrıntıya inildiğinde kadına ve çocuklara, yaşattığı büyük acılardan söz eden şair; o büyük yalnızlığı içimize tüküren karanlık/ kırlangıçlar karışır aramıza (Aşk Uzun Yalnızlıklarla Başlar, s. 21), perdeler ıssıza çekilir/ zonklayan öykülerle yürür zaman (Davet, s. 23), sabrın kahve fallarında hüzün tenli kıyılar (Alaşiya, s. 27), yıllar bağdaş kurar oturur vücudumuza/ yaşlanmak küsmez bir sevdadır (Sevmek Dünya Rengidir, s. 30) gibi özgün dizelerle insanlık hallerini de katıyor ana izleğin hamuruna. Köklerini hatırlayarak gınnabi gecelerden, gırcılı sabahlardan, gındırık kapılardan, babavuralardan (Eski Bir Suç İnsan, s. 33) söz açmayı da ihmal etmiyor Mine Ömer.

İÇİMDEKİ MEKTUPLAR
Üçüncü bölüm, her biri birer mektup olarak kurgulanmış olan, lirizm dozunun birkaç ölçü fazladan köpürtüldüğü, otobiyografik unsurların ağır bastığı, şairin köklerine dönüp içlendiği şiirlerden mürekkep. Bu yüzden bölümün adı da biçimle uyumlu: İçimdeki Mektuplar. On yedi mektup-şiirin yer aldığı bu bölümde yer alan her şiirden önce şiirin ne için ya da kim için yazıldığını belirten birer açıklama notu bulunuyor. Deliler, şıpsevdi, Preveze Sokak No: 14, gün, Heybeliada, mavi, bir zamanlar, sevgi, düşler, anne, baba, kız, biz, şiir, kayıp aşk, gidenler ve kent; mektup-şiirlerden nasibini alanlar. Şahsen benim en beğendiğim, yaratıcılığını en güçlü bulduğum, hatta keşke tek başına küçücük bir kitap olarak basılmış olsaydı dediğim, bu üçüncü bölümü oldu kitabın. Her birinin kendi içinde oyuncaklı, tuhaf bir çekiciliği var bu şiirlerin. neon ışıltılı bu kadınlar/ hangi bardağın içine sığdırır akşamı (Deliler Günlüğü, s. 43) diye soruyor Mine Ömer ilk şiirde, sonra da kadının acabalarında soyulur karmaşa (Güzel Merak, s. 44)  ve sohbetler eskidi beklemekten (En Uzun Mektuptur Yaşamak, s. 45) diye yakınıp kapı önünde oturan yaşlı kadın/ elindeki tığa geçirecek zamanı (Birazdan, s. 46) öngörüsünde bulunuyor. Heybeliada’ya yazdığı mektup-şiirde faytoncuların haline dertlenip (Faytoncu, s. 47) geceyi ay’ın boynuna dolayıveriyor (Akşamı Boynuna Dolayan Kalabalık, s. 48). Bir zamanları yad ettiği Yan Yana İki Kişi (s. 49) başlıklı mektup-şiirde zamanı büküp, evlerin bir yüzü şimdiki zaman cilası/ öteki yüzü geçmiş zaman çıngırağı saptamasında bulunuyor. Ölmüş Anneme Mektup notuyla sunulan Gözlerim Düş’tü başlıklı mektup-şiirde öyle zorlukla sesleniyor ki sözcüklerin hecelerini alt alta sıralayarak ağır ağır dillendiriyor acısını, matemini ve dahi özlemini: yüzümde do/ na/ kal/ dı/ hayat (s. 54). Bölümün son mektup-şiiri yine de iyimserce bir umudu, bir temenniyi fısıldıyor kulaklarımıza: yaşamak/ uzun adımlar sever (Ölü Bakışlı Yoksulluk, s. 66). Pierre Bourdieu Pratik Nedenler’de (2006) edebiyat eleştirisindeki “dışsal çözümleme”nin “toplumsal dünya ile kültür yapıtları arasındaki ilişkiyi yansıma mantığı içinde düşünerek, yapıtları doğrudan doğruya yaratıcıların toplumsal özelliklerine -toplumsal kökenine- ya da bu yapıtların gerçek veya varsayımsal hedefleri olan grupların -o yapıtların bu grupların beklentilerini karşılayacağı düşünülür- toplumsal özelliklerine” (s. 60) bağladığını vurgular ve yaşam öyküsü yönteminin sorunlu yönlerine değinir ve şöyle devam eder: “…yaşamöyküsü yönteminin, ancak içinde bulunduğu yazınsal mikro kozmos olduğu gibi ele alındığında açımlanabilen açıklayıcı ilkeleri, yazarın tekil yaşamının özelliklerinde arar durur.” Mine Ömer, şiir dilinden ödün vermeden yaşam öyküsü yöntemini şiirin organik bir tamamlayıcısı olarak kullanarak, bu yöntemin sorunlu yönleriyle temasını en aza indirgiyor mektup-şiirlerinde.

GÜL DAMLASI ŞİİRLER
Dördüncü ve son bölüm, Gül Damlası Şiirler başlığını taşıyor. Bu bölümde bulunan şiirler, kitabın bütünündeki şiirlerden farklı olarak, birkaç dizeyle, hatta bazen tek bir dizeyle, şiirin başlığını açıklayan, yorumlayan, onu şairin ya da şiir öznesinin iç dünyasındaki karşılığıyla anlamlandıran kısacık fakat yoğunlaştırılmış olanların bir toplamı. Dördüncü bölümdeki şiir adları, Gülten Akın’ı hatırlayarak söylersek, bu kez kelimenin tam anlamıyla şiire dahil, anlatılanın kendisi, öncesi ve açıklayıcısı konumunda. Ele aldığı konuya farklı bakış açılarıyla yaklaşan, bir derviş sesine meyleden şiirler bunlar aynı zamanda; söyleyeceğini en kısa yoldan aktaran fakat en uzun susmalarla çoğaltan dizelerle kurulmuş, bilmeceye meyleden şiirler. Hatta öyle ki yüksek sesle okunduğunda şiirin başlığı söylenmezse, sunduğu veriler oldukça kısıtlı olan denklemlere dönüşüyorlar. Örneğin Gün’ü ısıran yeryüzü çığlığı/ hayat (Nar, s. 69), gümbürtülü/ yoksulluk (Afrika, s. 71), uyku öğütleyen karanlık (Gece, s. 83), toprak kokulu ten (Seven, s. 86) gibi şiirleri, başlıklarıyla okumak çok daha anlamlı kılıyor onları: NAR/ Gün’ü ısıran yeryüzü çığlığı/ hayat; AFRİKA/ gümbürtülü/ yoksulluk; GECE/ uyku öğütleyen karanlık, SEVEN/ toprak kokulu ten gibi.


Mine Ömer, Sev Diyebiliriz Hâlâ’da dört farklı biçim ve içerikle, aslında okunmaya değer dört küçük kitap sunuyor bize.     
 

 
Toplam blog
: 56
: 504
Kayıt tarihi
: 05.10.09
 
 

Mine Ömer; Larnaka, Kıbrıs doğumludur. Kıbrıs Bayrak Radyosu'nda memur olarak çalıştı. Haber ..